İçimdeki Sesler

Yavaş Yaşamak

29 Mart 2023

Yazı: Yavaş Yavaş Yaşayabilmek | Yazan: Demet Albayrakoğlu

Kendine ait bir odan var mı zihninde? İstediğinde kapısını kapayıp dünya ile ilişiğini kestiğin bir odadan bahsediyorum. Sadece sen ve senin yapmak istediklerinle dolu olan bir oda. Kimseyle konuşmadığın, bir ekrana amaçsızca bakmadığın, en sevdiğin kanepede ayaklarını uzatıp şöyle güzelce uzandığın bir odada olduğunu hayal edelim mi birlikte, ister misin?

Dinginleşmek

Elinde sıcak kahven olduğu halde okumaktan keyif aldığın kitabın sayfalarını açıyorsun. Perdenin arkasından tatlı bir gün ışığı vuruyor odaya. En sevdiğin Cesaria Evora parçaları fonda bir kısık sesle çalıyor. Kahveni yavaşça yudumluyor, kitabın sayfaları da ağır ağır çeviriyorsun. Yavaşlamak, büyük bir mutluluk hissi uyandırıyor içinde. Bu odada, ne yapmak ne de konuşmak zorunda oldukların var. Sadece ve sadece kendinle başbaşasın. Kendinle geçirdiğin süre arttıkça dinginleşip içine huzur duygusunun yayılmaya başladığını hissediyorsun. Okuduğun kitaba biraz ara verip meditasyon yapmak istiyorsun. Nefes alış ve verişlerine dikkatini veriyor, sonra yavaşça oturduğun koltukla temas halinde olan bacaklarını, ayaklarını ve kollarını hissediyorsun. Tekrar nefesini içine derince çekip yavaşça dışarı veriyorsun. Kendini rahatlamış; tüm organlarının adeta gevşediğini hissediyor ve ardından uykuya dalıyorsun.

Yarım saat sonra gözlerini açıp yattığın yerden esneme hareketlerini yapıyorsun. Kısa bir sürenin ardından kendini yeni doğmuş bir bebek gibi hissetmeye başlıyorsun ve bunun nasıl güzel bir his olduğunu anımsıyorsun.

Sarı Üzümlü Cevizli Kek

Pencereyi açıp güneşin yüzünü ısıtmasına müsaade ediyor ve etrafını dinliyorsun. Çam ağacının dalına konan serçelerin ötüşünü fark ediyor, arkasından gelen kumruların kafalarını birlikte nasıl uyumlu bir şekilde hareket ettirdiklerini gözlemliyorsun. O sırada sokaktan geçen sırtında kamburu çıkmış, elinde bastonu ile yürümeye çalışan yaşlı bir dedeyi görüyor, içinden ona sağlık ve afiyet diliyorsun. Bakkal çırağının karşı apartmanın kapısını çaldığını ve elinde tuttuğu çikolatanın kağıdını nasıl iştahla sıyırıp yediğini görerek gülümsüyorsun.

Tekrar derin bir nefes alıp içeriye giriyorsun. Mutfağa geçip akşam yemeği için pişireceğin dolmaların içlerini oyup ardından iç harcını hazırlıyorsun. Bu sırada sokakta oyun oynayan çocukların seslerini duyuyor ve kendi çocukluğunu hatırlıyorsun. İp atladığın, arkadaşlarınla beraber topla oynadığın yakartop, istop gibi oyunları düşünüyorsun. Daha önce kaleme aldığın “Ahh, Benim Çocukluğum” başlıklı yazında anlattığın ve tüm oynadığın oyunlara eşlik eden leblebi tozlarını, pamuk şekerlerini anımsıyorsun. Yine yüzünde beliren gülümsemen için mutlu oluyorsun.

Ocakta pişen dolmaların kokusu mutfağa yayılırken akşam çayın yanına şöyle sarı üzümlü, cevizli bir kekin iyi gideceğini düşünüp önce yumurta ve şekeri çırptıktan sonra diğer malzemeler ile birlikte iyice karıştırıp kek kalıbına döktükten sonra fırına sürüyorsun. Bugün yapmaya çalıştığın gününü yavaşlatma işinden en çok yemek yemeği çok seven eşinin karlı çıkacağını düşünüp yine gülümsüyorsun.

Ruhlarımız

Dolmalara çatalı geçirip pişip pişmediklerini kontrol ettikten sonra ocağın altını kapatıyorsun. O esnada, telefonuna hiç bakmadığını, üstüne üstlük telefonun hiç çalmadığını da fark ediyorsun. Gerçekten yavaşlayabilmek niyetinde olduğunda düzenin bozulmaması için herkesin yardımcı olduğunu düşünmeye başlıyorsun. Sonra salona geçip pencerenin önüne yerleştirdiğin pembe ve beyaz renkli orkidelere, yemyeşil yapraklı yuka ve paşakılıcına sularını verip yapraklarını siliyorsun. Çiçeklerin hemen karşısında duran, kahverengi deriden tekli koltuğa oturup eline yeniden kitabını alıyorsun. Sana, daha sonra yazarken ilham vereceğini düşündüğün, okurken altını çizdiğin cümlelere şöyle bir göz gezdiriyorsun.

“Şu hayatı yavaşlatma, yavaşlamayla ilgili bir yazı yazsam mı acaba?” diye içinden geçiriyorsun. “Hayatı yaşarken ruhlarımızın geride kaldığı” cümlesi üzerinde düşünmeye başladığında, mutfaktan gelen alarmın sesi ile kekin piştiğini anlıyorsun. Kek kalıbını biraz soğuması için dışarı çıkartıp tezgahın üzerine koyuyorsun. Ama tıpkı çocukluğunuzda olduğu gibi kekin kokusuna dayanamayıp ilk dilimi kesiyorsun.

Aynı tekli koltuğa geçip afiyetle keki yemeye başladığında gün içerisinde ne kadar çok gülümsediğini fark ediyor ve kendini oldukça dinlenmiş hissediyorsun. Bugün yaptıklarından yola çıkarak yeni bir yazı yazmaya hazır olduğunu düşünüyor ve tam yerinden kalkacağın sırada perdenin üzerindeki uğur böceğini görüyorsun, yine gülümsüyor, o uğur böceğinin sana ve memleketine şans getirmesini yürekten diliyorsun.
 
 
Demet Albayrakoğlu
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

2 YORUMLAR

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 29 Mart 2023 at 12:28

    “Gerçekten yavaşlayabilmek niyetinde olduğunda düzenin bozulmaması için herkesin yardımcı olduğunu düşünmeye başlıyorsun.”
     
    Bu cümleniz bizim niyetimizin bir şekilde desteklendiğini, seçimlerimizin hayatımızın akışını belirlediği bir gerçekliği anlatıyor. Bana çok uydu açıkçası o yüzden dikkatimi çekip beni gülümsetti.
     
    Hikayenizi çok sevdim, en çok yaşamak istediğim yaşam tarzı, en azından haftada 3-4 gün olsa yeter. Dikkat ederseniz ağzımızdan çıkanlar gibi kalemimizden çıkanlar da bir süre sonra gerçek oluyor.
     
    Gönlünüze sağlık 🙏💕

    • Yanıtla Demet Albayrakoğlu 29 Mart 2023 at 13:52

      Şen Hanımcım, beğenmenize çok sevindim, yorumlarınız benim için kıymetli. İnşallah, dediğiniz gibi kalemimizden çıkanlar gerçek olsun! Çok teşekkür ederim, sevgiler. 💕

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan