Bir gece kamp yapıp dinleneyim dediğim Kabak Koyu, bende bağımlılık yaptı. Sanırım biraz daha kalsam buradan hiç ayrılamayacaktım. Çadırımda uyandığım altıncı sabah, artık sahile iner ya da Yerdeniz’e gidersem yine yola çıkamayacağımın bilinciyle kahvaltının ardından çadırımı ve artık bir miktar hafifleyen çantamı topladım…
10 Ekim 2017, Kabak Koyu. Likya Yolu’nun Ovacık’tan başlayan ilk gün etabının ardından Faralya’da seyir tepesinde çadırımda konaklamış, ikinci gün de yürüyerek Kabak Koyu’na varmıştım. Koyda biraz yüzüp sahilde dinlendikten sonra üçüncü etabı yürümek üzere Alınca Köyü yönüne doğru ormana dalmış…
10 Ekim 2017, Faralya. Likya Yolu’nun Ovacık’tan başlayan ilk gün etabının ardından Faralya’nın seyir tepesinde kurduğum çadırda uzun bir uyku çekmiştim. Uykumun derinliklerinden uyanıklığın yüzeyine kuş cıvıltıları ile sıyrıldım. Gözlerimi açmadan aldığım ilk nefes suyun yüzeyindeymişim gibi deniz kokuyordu. Matımın üzerinde gözlerim kapalı yatmaya…
9 Ekim 2017, Ovacık. İki gün boyunca yağan yağmurun ardından Ölüdeniz üzerindeki bulutlar çekildi ve güneş yeniden Babadağ’ın tepesinde kendini göstermeye başladı. Sıcaklık biraz daha düşmüş, yüzüm artık gülmeye başlamıştı. Likya Yolu yürüyüşüne başlayacağım ve birkaç saat sonra güneşe olan bu sevgimi hayli sorgulayacağım…
Likya Yolu yürüyüşü öncesi Kayaköy'de konakladığım Camping Bay Efetto'dan sırtımda çantamla ayrıldım ve eski arkadaşlarım Barış ve Fabiana'yı bulmak için Ölüdeniz'e doğru yola çıktım. Yürüyüş öncesi son günlerimi onlarla birlikte geçirmek ve enerji depolamak üzere…
Fethiye’ye yaklaşık 9km mesafede yer alan Kayaköy’ün geçmişi MÖ 3000 yıllarına uzanıyor. Antik dönemlerde Karmylassos olarak bilinen bölge yaklaşık iki yüzyıl önce Rumların yerleşim alanı olmuş. Kare şeklindeki taş evlerin tamamının yamaçlara inşa edildiği ve basamak basamak yükselen köy, 1900’lerin başında üç bin nüfuslu…
Gezi Parkı’ndaki “üç-beş ağacı” müteahhitlerden kurtarmaya çalıştığımız Gezi depremi ülkenin her köşesine yayılmış, bütün görkemi ile devam ediyordu. Günlerdir işe gitmeyi bile unutmuş, canla başla Park ve Taksim Meydanı etrafındaki mücadeleyi sürdürmeye çalışıyorduk.…
Eylül 2017, Datça hâlâ çok güzel. Bodrum’dan ayrılıp yola devam etme zamanı geldiğinde, Datça’da birlikte kamp yapmaya karar verdiğimiz Pak’la birlikte biz de öyle yaptık. Bir Pazartesi sabahı erkenden ilk feribota yetiştik. Kahvaltımızı simit, poğaça ve çayla feribotta yaptık.…
Kapıkırı gezisinden sonra Volo Kamping’de dinlenme günleri hızla geçti, Peksimet’e, atölyeye döndüm. Hüseyin Hoca ve Güven’le birlikte ağaç işçiliği yeniden başladı. Sabahları erken kalkıp önce bahçeyi süpürüyor, hortumla evin etrafını suluyor, ardından mutfağa geçip, bizim gibi akşamdan kalmış bulaşıkları yıkıyordum.…
Deliksiz uykumun derinliklerinden uyanıklığın yüzeyine doğru yaklaşırken gözkapaklarımın üzerinde artan ışığı ve bedenimi çoktan sarmış olan sıcağı hissettim. Derimin gözeneklerinden kurtulan ter damlaları boynumdan, alnımdan, saç diplerimden aşağı süzülüyor, uyumadan önce katlanmış poların üzerine tişört geçirerek yaptığım yastığı ter içinde bırakıyordu.…