Cadı Sanatı

Yazıyorum Çünkü…

15 Ocak 2018

Yazı: Yazıyorum Çünkü | Yazan: Didem Çelebi Özkan

Kelimelerde teselli, biraz da huzur arayan insanlarız biz. Yazmanın, arzusu değil, dürtüsü olduğu insanlar. Kaşınan bir uzvu kaşımamak için direnmek kadar zor, kelimeler zihninizden çıkıp kağıda dökülmek isterken yazmamak.

Bazı insanlar için yazmak işte bu kadar kaçınılmaz. Benim için de hep böyle oldu. Çocukluğumdan beri, her problemi kağıda dökerek taşıdıkları yükten kurtulmaya çalıştım. Gecenin bir vakti uyku girmeyen gözlerime huzur verebilmek için yatağımdan kalkar, elime kağıdı kalemi alır, beni ne rahatsız ediyorsa yazardım saatlerce, ta ki soluksuz kalan nefesimin göğsümdeki baskısı kalkana kadar.

Diyeceğim şu ki yazmak bu gün keşfettiğim bir yöntem olmadı benim için. O en büyük çareydi aslında tüm sıkıntılarıma. Öyle ki kavgalarımı bile yazarak verdim hep. Yüz yüze tartışmak yerine, mektuplarla konuştum. Nedeni de basit aslında. Karşınızdaki sözünüzü kesmeden dinlemek zorundadır yazıda. Susturulduğum her konuda, yazarak haykırdım ben de…

Huzur İçin

Kimseye bir şey anlatmak için yazmıyorum açıkcası anlayacağınız. Huzur bulmak için yazıyorum. Yazdığım her problem, kağıda (bu durumda ekrana 😉) düştüğü anda onun verdiği ızdıraptan kurtuluyor, geride bırakabiliyorum çünkü.

Ahhh ama beni yazmaya itecek kadar çıldırttıysanız bilin ki kelimelerle birlikte sizi de arkada bırakıyorum. Veda benim için o sözler. Genelde anlaşılmaz bu durumum. Evliliğimin ilk yıllarında örneğin, eşime çok yazardım, o da kızardı.

“Yazma, konuş. Bil ki bundan sonra okumayacağım yazdıklarını” dediği bir gün, “Asıl yazmadığımda bence endişe et” diye cevap vermiştim. Ve bir gün ona yazmayı bıraktım. Ben kelimelerle savaş veriyordum ve bir gün istediği gibi savaşı kestim.

Şimdi okuyorsa kızıyordur bu cümlelerime.

Söz verdirdi bana çünkü, dergide onun hakkında yazmamam için. Yani hâlâ yazmamamı istiyor 😉 Kedisini sevdiğim için de elimden geldiğince yazmamaya çalışıyorum ben de onunla ilgili. Ama biriyle hayatınızın yirmi yılını paylaştıysanız, kendinizi anlattığınız bir blogda onu dışarda bırakmak oldukça zor oluyor. Yani sevgili eski kocacığım seni anlatmıyorum bu yazıda, kendimi yazıyorum ama işte beni anlatmak sensiz çok da kolay olmuyor kimi zaman.

Vedalar

Eski kocadan eski dostlara geçelim o zaman. O kadar arkadaşımla yazarak vedalaştım ki inanamazsınız. Bu noktaya gelmekten nefret ediyorum ama kaçınılmazdan sakınmak mümkün olmuyor. Bende biraz “sessiz atın çiftesi pek olur” durumu var. Susarım. Susarım. Gene susarım. Sonra bir gün o kadar anlamsız bir yerde patlarım ki karşımdaki tepkim karşısında şok olur, anlam veremez. Sanırım biraz da delirdiğimi düşünüyorlar. Doğru da. Deliriyorum. O son damla bende akarsuyun önündeki barajın yıkılıp suların barajın altındaki kasabayı yerle bir etmesi gibi oluyor. Ve işte o zaman başlıyorum yazmaya. O hep susan kadın gidiyor, dili oldukça sert bir kadın geçiyor kontrole. Çözüm için de yazmıyorum zaten o noktada. Vedalaşıyorum.

Vedaya karar verdiğim hiçbir durumda ise ağlanmadım kararımdan ötürü. Ben o ağlanmayı ilişki süresinde yapıyorum zaten, sonrasında tek göz yaşı dökmem.

İnsanların verdiği yorgunluktan ve hayâl kırıklıklarından bıktım ama umudu da kilitli bir kutuya kaldırmadım elbette. Hâlâ inanıyorum sevgiye, dostluğa, aşka. Yaşamın bana gelecekte neler sunacağını yaşayıp görmekten başka bir seçeneğim de olmadığından yüreğimi fazla karartmamaya çalışarak yoluma devam ediyorum. Ve yolda ne görüyor, ne yaşıyorsam, adımlarla değil, kelimelerle arkamda bırakıyorum hepsini.

Ben burada sıkıntılarımı cümlelerle yıkayıp üzerimden atmaya devam edeceğim. Okumak isterseniz nerede bulacağınızı biliyorsunuz beni 😉
 
 
Didem Çelebi Özkan
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

26 YORUMLAR

  • Yanıtla İrem Akıt 15 Ocak 2018 at 09:42

    Sen hep yaz Didemcim. Zevkle okuyorum her yazdığını…

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 15 Ocak 2018 at 10:19

      Canımmmm benim, bilmiyordum okuduğunu. Ne kadar mutlu oldum anlatamam. Çok teşekkür ederim 🤗💖🤗

  • Yanıtla Didem Elif 15 Ocak 2018 at 13:27

    Eski eşinle ilgili kısımlara çok güldüm. Benim de eşim ilk yazılarımdan sonra “Benden bahsetmeni istemiyorum, iyi de olsa kötü de olsa istemiyorum. Bundan böyle yazılarını da okumayacağım” demişti. Bu kadar mı olur diyerek güldüm. Kendimizi anlatırken sınırlar konması ne sinirdir bilirim. Zaten sanırım ilişkilerimizde bizi olduğumuz gibi kabul edebilseler herşey daha farklı olacak.
     
    Yine çok içten bir yazı olmuş. Burada yazmadan önce de seni okuyor ve takip ediyordum. Kalemin güçlü. Samimi bir dille yazdığın için de yazdığın her şey okunası oluyor. Yazma yolculuğunda yolun açık olsun güzelim… 💜

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 15 Ocak 2018 at 15:25

      Canım benim, demek arzuları benzer olan insanların, dertleri de aynı oluyor… Ben diyorum kim yazdıklarıma kızıyorsa, alsın eline kalemi, kağıdı o da bana yazsın 😂 Emin Çölaşan-Mehmet Barlas gibi takılırız 😝 Hatta gelsin Sen ve Ben’de yazsın. Ne güzel ratinglerimiz yükselir 😂😂
       
      Bi’tanecim motive eden tüm o güzel sözlerin için ise ayrıca çok teşekkür ederim. Bu cümlelerin senden geliyor olması çok değerli. Birlikte harika işlere imza atacağımıza da eminim. Daha yeni başladık 😉

      • Yanıtla Didem Elif 16 Ocak 2018 at 00:08

        Kesinlikle daha yeni başladık. Yalnız şu Emin Çölaşan – Mehmet Barlas gibi fikri çok iyiymiş. Bakarsın öyle karşılıklı takılmalar da olur bir gün. )

        • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 16 Ocak 2018 at 00:57

          Aslında siteyi kurduğumdan beri o konuda uğraşıyorum 😉 Bizler kadın bakış açısıyla yazıyoruz. Karşı çıkacak, erkekleri savunacak biri lazım :)) Fakat ne yazık ki bu konseptte yazmaya cesaret gösteren biri çıkmadı henüz. Birkaç teklif sundum ama olumlu dönüş yok 😒 Senin de aklında olsun canım, bizimle baş edebilecek bir karşı cins gerekli siteye. Bu kadar östrojenin arasına biraz testesteron lazım yoksa kadın sitesi olup çıkacağız 🙈

  • Yanıtla Ilgın Cenkçiler 15 Ocak 2018 at 19:20

    Her zaman okuyacağım 💜

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 15 Ocak 2018 at 22:41

      Cansın sen 💜 Kibar olduğu kadar hassas arkadaşım 🤗

  • Yanıtla Ece Irmakoğlu 15 Ocak 2018 at 20:19

    Hep yazın hep 🍀 Ben de yazarak stresimi atıyorum ve gerçekten etkili bir yöntem olduğunu düşünüyorum ☺

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 15 Ocak 2018 at 22:43

      Ececim çok teşekkür ederim destek veren sözlerin için.
       
      Sevgiler 💖

  • Yanıtla Gönül Verim 15 Ocak 2018 at 21:59

    Elindeki kalemin hakkını veriyorsun Didemcim. Kimseye değil, kendime yazılarım desen de kimilerine şifa da oluyor yazılar. Çabuk anlayıp 😉 bir türlü kendini anlatamayınca, ya da olana bitene bir anlam veremeyince, seninki gibi ifade edebilen çok az. Bazı sıkıntıların böyle güzel bedelleri oluyor ne mutlu…
     
    Gönülden tebrikler…❤️

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 15 Ocak 2018 at 22:52

      Canım benim, bazen o kadar içten dönüşler alıyorum ki hiç tanımadığım insanlardan, diyorum ki; “İyi ki çekincelere düşmeden yazmışım.” Çünkü o kadar benzer ki çağımız kadınının sorunları, birimiz anlattığında diğeri kendi hayatını görüyor anlatanın cümlelerinde. Ben yazarak iyileşiyorum, okuyanlar da yalnız olmadıklarını düşünüyorsa ne mutlu, bana ve senin gibi içten yazan tüm yazarlarımıza 🙏🏻
       
      Sevgiler canım 💖

  • Yanıtla Deniz Yılmaz Yapal 15 Ocak 2018 at 23:59

    Bir kaç yazınızı okuma fırsatı buldum, yazmak sizi hayatta tutan yegane sebep olarak baş köşenizde duruyor. Kaleminizin dökeceği kelimeleri bekliyor olacağım…:)

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 16 Ocak 2018 at 00:58

      Yazıları beğenmenize çok mutlu oldum. Güzel yorumunuz için de ayrıca teşekkür ederim.

  • Yanıtla Nedret Kiper 16 Ocak 2018 at 07:46

    Bu da bir çeşit terapi Didemim… yaz… hiç bıkmadan usanmadan yaz…
     
    Öpüyorum seni kocaman 😘

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 16 Ocak 2018 at 07:55

      Canım Nedret Teyzecim aynen öyle. Hem de harika bir terapi 🤗🤗

  • Yanıtla Baki Alperturk 16 Ocak 2018 at 11:22

    🙂

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 16 Ocak 2018 at 13:27

      Ahhh işte teklif gidenlerden biri 🤨 Baki Bey hazır mıyız yoksa yazmaya 😉

  • Yanıtla Metin Çoban 1 Temmuz 2018 at 09:05

    Bu yazıyı görme şansınız ne bilmiyorum, çoook zaman geçmiş yorumlar ocak 2018, 😉 tanımadığım, görmediğim, tesadüfen Instagram’da karşılaştığım birisiniz ama şu an nerede ve kimle yaşıyorsanız bu beni mutlu ediyor yüzde 1 değil (n-1)*-1 yüzde bile hayatınızı bilmesem de hayranlık duyuyorum, bilmiyorum. Aaaa bakın ben de her şeyi yazıyorum.
     
    Mutlu kalın.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 1 Temmuz 2018 at 13:23

      Metin Bey çok teşekkür ederim içten mesajınız ve güzel dilekleriniz için.

  • Yanıtla Demet Uncu 5 Kasım 2019 at 13:28

    Bayıldım yazdıklarına, ne güzel ifade etmişsin içindekileri ve neden hep yazma ihtiyacı duyduğunu canım… Sen hep yaz, biz hep seni zevkle ve büyük bir keyifle okuyalım Didemciğim.
     
    İyi ki bu dergiye hayat vermişsin ve iyi ki senin aracılığınla yazanlarla yollarımız kesişmiş. Biliyorum ki yazan herkesin birbirleriyle kurduğu bir bağ var, yazdıkça hissedilen … 😘❤

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 6 Kasım 2019 at 14:27

      Yaaa kuzum benim 🤗🤗🤗 Sen de iyi ki buradasın. 25 yıllık dostunla aynı çatı altında, aynı amaçla kelimelerle dans etmek inan büyük keyif.

  • Yanıtla Pınar Sude Genç 15 Mayıs 2020 at 10:08

    Didem ablacım o kadar heyecanla okudum ki yazını. Çünkü ilk iki paragraftan itibaren “Aa tıpkı benim hissettiklerim gibi” dedim. Ben de kendimi yazarak ifade etmeyi tercih ederim. Mutluluğumu veya sevgimi yazarak ifade ettiğim gibi çok sinirlendiğimde de karşımdaki kişiyle kesinlikle konuşmaz ve yazı yazmaya giderim. Dolayısıyla senin de böyle yaptığını anlattığın kısmı tebessüm ederek okudum. Yaşadıkça yazacaklarımızın da çok olması dileğiyle… ♥️

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 15 Mayıs 2020 at 10:33

      Sudecim, öncelikle bu kadar eski bir yazımı gündeme getirdiğin için çoook teşekkür ederim. Ne yazdığımı hatırlamadığım için yorumunu görünce yazıya girip okudum 🙈 Son dönemlerde öykü yazmaya ağırlık verdiğimden köşe yazılarında kendimi ne kadar açıyor olduğumu unutmuşum. Biraz şaşkınlıkla okudum yazdıklarımı; ne var ne yok anlatmışım 😂🤦🏻‍♀️ Ama işte işin terapi kısmı da iyileştirici kısmı da orada sanırım.
       
      Ben seni zaten kendime çok benzetiyorum. Hatta yazarkenki dilinin konuşurken olduğundan çok daha sertleşmesini de bu yüzden çok iyi anlıyorum. Sadece yazdıklarımı okuyanlar ne kızgın kadın diye düşünebilirler. Oysa sen de ben de hayata kızgınlıklarımızı gösterenlerden değiliz. Ne varsa içimizde biriken, yazarken sel olup akınca dil de biraz sertleşebiliyor, öyle değil mi 😉
       
      Güzel yorumun ve düşüncelerini paylaştığın için teşekkürler canikom. Seni kocaman öpüyorum ❤️😘

  • Yanıtla Hasan Saraç 15 Mayıs 2020 at 15:02

    Arts Therapy diye bir kavram var, değerli yazarımızın bildiğine de eminim zaten. Biraz önce okuduğum bir yorum sayesinde tanıştım bu içten gelen haykırışla…
     
    Diğer okurlar için de bildiğim kadarını özetleyeyim, Arts Therapy aslında sanatın tüm dallarıyla, yani yazarak, çizerek, resmederek, (bahçeyle ilgilenmek dahi olabilir bence) insanın duygularını açığa çıkartmasını ifade ediyor. Bu konuda eğitim alıp psikiyatrist olmak bile mümkün.
     
    Peki, neden bu öfke böylesine yanardağ gibi kabarıp kabarıp bir anda patlıyor acaba?
     
    BU konularda bir eğitimim yok, ancak hayattan öğrendiğim kadarıyla kendisinden çok şey veren, verdiklerinin karşılığını bulamayan, buna rağmen ilişkisini sürdüren ancak bir an geldiğinde kendisine hakim olamayanların yazgısıdır bu sonuç diye düşünüyorum.
     
    Art niyetli, hesaplı kitaplı, vermekten çok alan olmaktan hoşlanan insanlar böyle tepkiler vermez mesela…
     
    En azından ben böyle sanıyorum. Tabii bir de hiç vermeden aldığı halde hâlâ kendini haklı sanan, gören, iddia eden insanlarımız var… Hem de çoklukla…
     
    Onlarla nasıl başa çıkılabilir bilmiyorum, yolu değiştirip hayata devam etmek belki de en iyi çözümdür… Bir bilsem !

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 15 Mayıs 2020 at 15:11

      Bunu anlatmanız ne hoş oldu Hasan Beyciğim. Her zamanki gibi tamamlamışsınız yazımı. Çok teşekkür ederim 🤗
       
      Son bölümde bahsettiğiniz insanlarla baş etmeyi öğrenemediğimden izolasyona doğru ilerliyorum 🙈 Bugün Atilla Hoca’mın felsefe köşemizde yayınlanan yazısında da kendimden çok şey buldum. Bilinçli yalnızlığı seçme bölümünde 😉 Okumadıysanız seveceğinize eminim, bir göz atın isterseniz 👉🏻 Korona Günlerinde Felsefe | 3
       
      Sevgiler 🤗

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan