Af Falan Yok!
Huzura ermek için “affetmek” şartmış. Yok canım, ben o kadar yüce gönüllü değilim, kimseyi affetmiyorum! Affetmiyorum ama umursamıyorum da. Ben huzuru affetmekte değil umursamamakta buldum.
Afferdersem, kendime ihanet etmiş gibi hissederim, biliyorum.
”Bravo, canıma okudunuz, yaptığınız herşey yanınıza kar kalsın, bir de ben sizi affedeyim üstüne.”
Oldu!!
Onlar için değil kendim için affedecekmişim. Valla affedersem, kendime daha çok sinir olurum, hiç de öyle huzura falan da ermem.
Geçmişte yaşadıklarım yüzünden canımı acıtan herkesten nefret etmeye devam etmek ise sadece bana zarar verir elbette. Nefreti beslemek, ruhumu aç bırakır, bedenimi tüketir. Bu durumda ben de umursamamayı tercih ediyorum. Yani ne diğer yanağımı uzatıyorum, ne de karşımdakinin yüzünün ortasına kafayı çakmanın hayalini kuruyorum. Yürüyüp gidiyorum. Önüme bakıyorum.
Mutluluk istiyorum.
Başım geriye dönük, burnumdan soluyarak, sinirle yürümek yerine, geçmişe sırtımı dönüp önümdeki mutluluklara odaklı atıyorum adımlarımı. Çünkü o geçmiş, elimden bir kere mutluluğu aldı, bir daha almasına izin vermek, kimsenin değil salt benim hatam olur.
Sevgi Kelebeğinden Issız Kadına
Eskiden herkes benim sevgi kelebeği olduğumu söylerdi. Öyleydim de. Tüm dünyayı seviyordum. Artık sevmiyorum. Sevilmeyecek o kadar çok insan var ki, şimdi o hallerime şaşırıyorum; ne bulmuşum bu insanlarda sevecek?
Aslında tam da bunu yapıyordum, sevecek şeyler buluyor, tutunuyordum o insanlara. Çünkü Yin-Yang’e inanıyordum. Artık inanmıyorum. Siyahın içindeki o minicik beyaza ulaşmak için tüm o siyahı yaşamak lazımmış ve bu da enayilikmiş, öğrendim.
Az İnsan, Bol Huzur
Ne doğru söz. Kalabalıklar yoruyor beni fazlasıyla.
Oynanan roller, zeka yarışları, kimin kimden daha iyi insan olduğu savları, hangimizin daha başarılı işkadını olduğu savaşları ve sonunda da muhakkak karşı tarafta eleştirecek bir şey bulma çabası.
“Ne gerek var Didem bunları çekmeye?” diyorum ve gittikçe yalnızlık daha cazip geliyor.
Kimse başkaları adına gerçekten mutlu olmayı beceremiyor, daha da vahimi kendileri için de mutlu değiller. İşte bu mutsuz kitle beni çok yoruyor. Ne zaman bu tarz bir grupla bir araya gelsem, bir hafta kendime gelemiyorum. Detoksa ihtiyaç duyuyorum. Besin değil insan detoksuna 😉
Detoksun Alası Doğa
İnsandan uzaklaştıkça doğa sanki daha çok konuşmaya başlıyor sizinle. Daha sık çağırıyor, daha çok özletiyor kendini. İlla extreme sporlar yapmanıza gerek yok, ayaklarınızı serin sularına sokabildiğiniz bir nehir, insanların sizden çaldığı huzuru içinize damla damla akıtmaya yetiyor.
Böyle bıkkın bıkkın yazmamın sebebi son birkaç haftayı, şehirde betonun içinde fazla geçirmiş olmam sanırım. Anlaşıldı benim gene bir kaçmam lazım şehirden 😉
Didem Çelebi Özkan
22 YORUMLAR
İyi haftalar,
Kafanız karışmış sizin, herkesten nefret edecek biri umursamazlık etmez. Umursamamak en doğrusu, bir de yalnız kalmak… Buna kesinlikle katılıyorum. Bir süre haberleri seyretmeyin, twitera, instagrrama bakmayın, bol bol kitap okuyun, kahve, şarap için. İyi geliyor inanın, halen o halvetin içindeyim. Umursamayınnnn…
Ama zaten ben de tam bunu söyledim. Nefretin ağır bir yük olduğunu, bu yüzden taşımadığımı anlattım 😉
Affetmemek de bir nefret söylemi değil mi? Gerçi umursamayarak yine de affediyorsunuz.
:)) Tamam o zaman, az bi’ nefret kalmış olabilir. O kadarını taşımaya gönüllüyüm 🙃
Kolay gelsin 😀
Bu benim felsefem; anlarım, affederim, üzülürüm karşımdaki için. Sonra huzura varırım 🙃 Sonraki aşamada da umursamama gelir. Ama bunu karşımdaki için değil, kendim için yaparım, kafamı meşgul etmesin diye. Daha doğrusu yapmaya çalışırım 🙄 Keşke sadece parmağımızı şıklatarak çözümlesek herşeyi ne güzel olurdu 🙃 Burun oynatarak da olur 😝
Hadi gel de kuzum kaçalım doğaya, gerçekten bunaltmış şehir seni 😉
🙏🏻🌲🍀
Öperim seni Samantha‘cım 🙃🙃 Sen oynat burnunu bence gerçekleşir. Biz inanırsak gerçekleşeceğine neden olmasın, öyle değil mi 😉
Bu arada evet lütfen, şehir beni fena bastı, kaçmamız lazım bir yerlere 🌿🌸🌻💧
Okudum, okudum, okudum umursamamak güzel bir yöntem ama sevgi kelebeği kısmı benim için halaaaa öylesin 🦋🦋🦋
Canım, canım, canım 😉
Sen öyle görüyorsun çünkü benim için sonsuz dostluk ve sevgi anlamına geliyorsun. Seni çoookkkk seviyorum bi’ tanecim 🤗❤️
Aferin sana Didemciğim, umursamamak en iyisi, hayatımızdaki çok az insan umursanmayı hak ediyor aslında, benden daha erken bir yaşta bunu fark etmene de sevindim; ben yakın zamanlara kadar insanlara sonsuz kredi verip sonrasında eksiltmekten yanaydım, yanlışmış; biraz şüphe sonrasında hak ediş ve umursama doğru yolmuş, böylece affedip etmemek gibi bir sorun da zaten ortaya çıkmıyor. Ama şanslı olduğum bir bölgem var, canım ailem 😍 İşte bu yaşam sevincimin kaynağı, senin de böyle bir şansın var, seni çok seviyorum akıllı kızım 😘😘
Canım Emel Teyzecim, inanın ben de aynısını yaptığım -100 üzerinden yıldızlı 100’ler dağıttığım- için belki de bugün böyle hissediyorum. Fakat önemli olan, dediğiniz gibi, bu davranış şeklinden kurtulabilmek, yaşımız kaç olursa olsun 😉 Sizi ve güzel ailenizi kocaman öpüyorum 😘😘😘
Valla karmakarışık duygular içindeyim ben de; affetmemek bazen çok büyük yük oluyor ama bazen de kendi duygularına ihanet gibi oluyor katılıyorum ama ben bunu “soğuma” olarak nitelendiriyorum artık kendimce. Soğuma güzel; nefret de öfke de sıcak değil yani.
Kendi deneyimlerime bakınca şunu gördüm insan öfkesini ve affetmeme duygusunu çok uzun süre taşıyamıyor zaten normal psikolojideyse ve hatta Allah aşkına o öfkelendiği kişiler gibi de davranmamalı ama onun yerine evet umursamamaya, özlememeye, hatırlamamaya başlıyor; o süreç öyle bir süreç.
“Soğuma” da mantıklı bir kavram olmuş. Nefret var ama eskisi kadar yoğun ve sıcak değil. Tuttum ben bunu 😉👌🏻
Öperim seni güzelliğim 😘😘
Yürüyüp gidelim, önümüze bakalım en güzeli👍🏼
Kesinlikle öyle bi’ tanecim. Dilerim ki önümüzdeki yollar geçmiştekilerden daha keyifli geçsin 😉😘
All we are saying is give peace a chance
🙏🙏
Affetmeyi bilelim kızlar 😀
(Kendimi suçlu gibi görmeye başladım, birden savunmaya geçtim 😥😥)
Metin Bey bence burada fazla yaralı kadın var, tavsiyem çok üstümüze gelmeyin 😉 Sanırım ufak da olsa içimizde kalan kızgınlıkları, yükleri pahasına, taşımaya gönüllüyüz. Geçmişi affetmenin değil, tekrarlamamanın gerekliliğine inanıyoruz.
Sevgiler
Peki…
İçinde Polyannacılık olmayan, gerçeklerle yüzleşilen, belki de bir çok kişinin söylemeye cesaret edemediği özeleştirileri yapabilen çok güzel ve cesur bir yazı… Kalemine yüreğine sağlık…
Vaowww çok teşekkür ederim bu harika yorum için 🤗
“Sana yüklediğim anlamları senmişsin gibi düşünme, aldanırsın! O anlamlarla sadece bende varsın. Ben seviyorsam sen bahanesin.” – Deniz GEZMİŞ
“Güzelliğin on par’ etmez. Bu bendeki aşk olmasa.” – Aşık VEYSEL
Yani….
Öyle ben bir yazı ki bu Didem Hanım, nasıl ifade edecegimi, nasıl kelimelerin yeteceğini bilemedim. Şu ‘affetmek’ meselesi… Sizi okuyana kadar sadece umursamamayı başarabildigimi, affetmeninse kendime ihanet etmek olduğunu, olacağını hissetmiş ama bunu kendime somut bir ifadeye dönüştürememisim. Bunu benim için siz yapmışsınız gibi geldi. 😊
Sevmek…
Sevdiklerinmiz…
Son zamanlarda onlara yüreğimizde bir yer, yükseklerde bir yer ayırmışız da yanılgının verdiği acıyla tanışmak, yüzleşmek istemeyişimizdenmiş gibi geliyor o yerden indirmeyişimiz. Yoksa türlü şekillerde göstermişlerdir bize artık indirmeniz gerektiğini.
Uzun zamandan beri doğaya daha yakın, daha içiçe yaşamak özleminin insan kaynaklı incinmelerden kaynaklandığının ben de farkındayım. Deneyimledim de doğanın o şifalandırıcı, huzur veren yanını… Müthiş! Özüme döndüm sanki, kendimle buluştum.
Bi’ benzerim olduğunuzu hissetmek güzel 😍
Sevgiler size… ❤️
Vaoww süpersiniz. Tüm dünyanın “affetme”nin propogandasını yaptığı bir dönemde, benim gibi hisseden başkalarının da olması inanın bana da çok iyi geldi. Çok çok teşekkürler içten yorumunuz için.
Sevgiler