Ay Işığı Yolcusu

Kıt Kanaat Geçinmek | Zehirlenen Ruhlar

10 Mart 2020

Yazı: Kıt Kanaat Geçinmek | Zehirlenen Ruhlar | Yazan: Atakan Balcı

Kıt kanaat geçinmek, yaşamın yalnızca para ile ilgili kısmını içeren bir tavır değil. Kıt kanaat geçinmek, tini/ruhu da içeren çok geniş anlamlı bir edim.

Ruhu Beslemek

“Müzik ruhun gıdasıdır” ya, ruhların televizyon ve radyolarca ağır bir zehirlenmeye maruz bırakılmasının da etkisi var tabii bu edimde. Değil geçinmek, ruhları ölmüş yığının kanserli hücreleri dolaşıyor her yönde, sağını solunu bilmeden, umursamadan, insan olma yolundaki canları, ay ışığı yolcularını umarsız/çaresiz bırakarak kimi zaman gerçek ruhlara çarpa çarpa ilerliyorlar “sözde” adımlarıyla varoluşun dibine doğru.

Amaç

Amaçları mutlu olmak mı? Amaçları “gerçekliğe” ulaşmak mı? Hayır!… Onlar mutsuzluğun en dibinde, mutluluk yanılsamalarıyla kendilerinden geçerek ve “gerçekliğin en gerçek biçimini” yaşadıkları sanrısını yaşıyorlar ve bunu yüzlerine çarpacak biçimde yaşayan masumları düşman görüyorlar.

Sanal Evren

Onlara, yaşadıkları evrenin sanal bir evren olduğunu, bir düşe âşık olduklarını ve o düşün aslında bir cehennem olduğunu söylemenize gerek yok. Siz yalnızca gerçekliği arayın, mutluluğun ışığına giden yolda ayağınız tozlarla ışıldasın, bu onların saldırganlaşan yüzleşmeleri için yeterli olacaktır. Çünkü “Ne demek gerçekliği aramak? İşte burada ya?!” Çünkü “Ne demek ‘Mutluluğun yolu nerede?’? İşte içinde yaşıyoruz”dur onlar için. Ve arayışın ayırdına varmaları, içinde yaşadıkları cehennemle yüzleşmeleri tehlikesini içerir.

Gerçek Mutluluk

O yüzden düşmandırlar sana, bana, alnına ay ışığı düşen herkese. İnsan yaktılar, linç ettiler, hiçbir şey yapmasalar bile sözde “iyilik”leriyle yaşamı kâbusa çevirdiler. Çünkü onlar haklıdır(!), “gerçek” mutluğu yakalamıştır ve size de o mutluluktan tattıracaktırlar, izin verirseniz. Tabii ki vermezsiniz, veremezsiniz Tanrı korusun! En kibar halinizle reddedersiniz her girişimlerinde ya da teşekkür edersiniz. Ama yetmez, onlara asla yetmez.

Sahte İyilikler

Bütün zenginlikler onlardadır ve siz kıt kanaat geçiniyorsunuzdur. Hatta daha beter, varlığınız yaşama ve onların varlığına düşmandır. İlle bir kulp bulurlar “iyilikleri”(!) ile utku kazanamayınca ve yığınsal varlıkları giderek daha çok gün yüzüne çıkar, saldırganlaşırlar. Yığın iftirayı sever, yalanı, dolanı, her tür çirkinliği. Gözleri parlar öfkesinin kötücül aleviyle ve ateşin temizleyen saf ruhunu da kirletirler bakışlarıyla. “Ben yardım etmeyi denedim” olur ya da “Ben onu önceden uyarmıştım.” Ve yığını üzerinize yönlendirirler.

Azim

Yaşamları azot ve oksijenden, havadan ibarettir yığının, kıt kanaat geçininler aslında. Azla yetindiklerinden değil asla, yaşamdan ve gerçek sevgi ile mutluluktan uzak oluşlarındandır yoksunlukları. Ama bu, onların seçimi ise, azim de bizlerin seçimi!…

Sevi ve ışık ile!…

Atakan Balcı

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Beril Erem 11 Mart 2020 at 20:10

    Sevgili Atakan,
     
    Tüm yazdıklarına yürekten katılıyorum. Tek bir eklemem olacak sadece.
     
    Tasavvufta “karanlık mağara” metaforu çok kullanılır ya, hani bir insan karanlık bir mağarada yaşıyorsa, ışığı, aydınlığı hiç bilmiyorsa, mağaradan dışarı çıkmamışsa, yaşamın sınırlarını sadece bir kol mesafesinde olduğunu bilir. Burada fark yaratan şey “bilmek”. Zannetmek değil, görmemezlikten gelmek değil.
     
    “Cehalet mutluluktur” cümlesindeki cehalet gibi, tercihle değil de, daha fazlasını bilmemekle ilgili. Bireysel gerçeklikle ilgili.
     
    İşte bu noktada da benim aklıma CESARET kavramı geliyor. Çünkü bütün korkulara rağmen bilinmeyene adım atacak cesareti gösterenler, gerçeği görebilirler.

    • Yanıtla Atakan Balcı 12 Mart 2020 at 16:56

      Öncelikle merhaba ve yorum için teşekkürler!…
       
      Ne söylemek istediğini anlıyorum ve tanıttığın türde insanlara sıklıkla denk geldiğim bir dönem vardı. Yalnızca bilmiyorlar, o kadar. Keza o dönemde bile ışığa saldıran, Victor Hugo’nun betimlemelerini, örneklemlerini anımsatırcasına saldıran karanlık ruhlular vardı.
       
      Günümüzde ise daha keskin bir ayrışma olduğunu düşünüyorum bu konuda. Çok geniş bir kesim, bilmezliğin ötesinde, elinde fenerle yaklaşan kişiye saldırıyorlar. Ne olduğunu merak bile etmeden “yeni tehlike”yi bertaraf etmeye çalışıyorlar; çünkü ışık, karanlığa alışmış gözlerini acıtıyor.
       
      Yeniden teşekkürler!…

  • Yanıtla Beril Erem 12 Mart 2020 at 18:10

    Bak, bu konuda da “kendim söylemiş” gibi katılıyorum sana!
     

    Çernişevksi gibi “Ne Yapmalı?” diye sormalı, Nazım gibi yazmalı ve düşünmelerini sağlamalıyız o zaman:
     

    Ben yanmasam,
    sen yanmasan,
    biz yanmasak,
    nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..

  • Yanıtla Atakan Balcı 13 Mart 2020 at 21:54

    Elimizdeki feneri sıkı sıkı tutup içindeki ışığı da yüreğimizle besleyerek yaşatacağız elimizden geldiğince, herkes kendince bir biçimde adımlayacak yolu!… 🙂

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan