Psikoloji

Alturizm İlişkilerde Göründüğü Kadar Masum Mu?

12 Ocak 2021

Yazı: Alturizm İlişkilerde Göründüğü Kadar Masum Mu? | Yazar: Tuğba Özgen

İnsan hayatında ilişkiler vazgeçilmezdir; sevdiklerimizle, doğayla, eşyalarımızla, yaşadığımız yer ve toplumla ilişki kurarız. Negatif duygular hissettiğimiz kişiler, eşyalar, olaylar vs. ile de duygu bazında bir ilişki söz konusudur çünkü ilişkinin kelime anlamına baktığımızda, “İki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet, temas, bağlantı” olarak geçer1, ilişki demek için tek bir bağ yeter.

Olumsuz ilişki deneyimlerimiz de bizi yalnızlığı seçmeye iter yani yalnızlık da özünde ilişkiyi barındırır. Sosyal ilişkiler, iş ilişkileri, aile ilişkileri, toplum ve doğa ilişkileri gibi yaşamımızda şu an veya geçmişte temas halinde olduğumuz her şey hayatta kalmamız için gerekli, yardımcı unsurlardır ve hayatta kalma becerilerimize baktığımızda her şey bir ilişki kurma ihtiyacını doğurur.

En temelde de ilişkiyi yaşama ve sürdürme şeklimiz çocukluktaki anne figürü ile olan ilişkiyle şekillenir, hatta ilişki kurmayı tercih etmemek bile deneyimlediğimiz ilişkilerin bize iyi gelmediği noktalarda çoğunlukla da ilk ilişki olan ebeveyn ilişkisindeki deneyimlerden beslenerek ortaya çıkar.

Anne ile Olan İlk İlişkiden Bugüne

Çocuklukta ailemizle olan ilişkimizde bir denge yoktur, çocuklar her zaman alan, ebeveynler ise veren taraftır. Bu tek taraflı ilişki alturizmin hayatımızdaki ilk örneğidir. Alturizm kelimesi Türkçe literatürde özgecilik olarak da geçer ve sözlük anlamı “Kişisel yarar gözetmeksizin başkasına yararlı olmaya çalışmak”tır2. Aslında ilişki, başkasına yararlı olmaya çalışmaktan ziyade almak ve vermek arasındaki denge ile sağlıklıdır. Aile çocuğa tüm bakım ve sevgisini verir ve çocuk tepki verebildiği noktaya geldiğinde o da bu sevgi ve bakıma karşılık ilk olarak yüz ifadesiyle sevgisini aileye verir ve denge burada kurulmaya başlar. Tüm ebeveynler çocuklarını karşılıksız sevgi ve ilgi ile büyüttüğünden bahseder fakat durum tam da böyle değildir.

Ebeveynler çocuğun sosyal iletişimi başladığı anda bu sevgi ve ilginin tüm karşılığını almak ve çocukları tarafından sevilmek isterler. Almak istedikleri sevgiyi çocuğun nasıl, hangi şekilde, ne kadar vereceğini öğrenmesi de yine ailesinden sevgiyi nasıl aldığıyla ilişkilidir, bazı durumlarda da o sevgiyi bulamamalarıyla. Sevgi gören, sağlıklı ilişkiler içinde büyüyen çocukların da ileriki ilişkilerinde sağlıklı ilişkiler kurmasını bekleriz. Sağlıklı ilişki dediğimiz almanın ve vermenin dengesiyle olur dedik, fakat yeterli bakım ve sevgiyi alamayan çocuklarda durum nasıldır? Veya anne figürü tarafından “yeterli sevgi”den fazlasını alan çocuklarda?

“Yeterli sevgi”den fazlasını veren kesim için örnek, bekçi anne özellikli bakım veren kişiler olabilir. Müdahaleci ve kontrol temelli davranışlarla çocuğa fazla bakım verme, kendilerinden fazla feragat etme ile alturistik davranışlar sergileme durumları söz konusu. Her iki durumda da yetişkinlik döneminde bireyde alturizm davranışları gözlemlenebilir; bir tarafta öğrendiğini uygulama varken diğer tarafta alamadıklarını telafi amaçlı davranışlar sergilenebilir.

Alturizm İlişki Dengesini Etkiliyor

AlturizmÇocuk ebeveyn ilişkisinde öğrendiği ilişki modelini ileride arkadaşlarına, eşine, çevresine yansıtır ve öğrendiği haliyle birçok ilişki kurar, yani ilk ilişki daha sonraki ilişkiler için bir prototiptir. Öğrenilen model bazen alma-vermenin dengesiz hali olabilir. Daha fazla verme eğiliminde olan kişiler genelde kurduğu tüm ilişkilerde alturistik davranışlar gösterirler. Elster3 alturizm davranışı motivasyonunun, kendi refahına zararı olmasına rağmen karşısındakinin hayat konforunu artırma arzusu olduğunu söyler.

Alturistik kişiler çevresi tarafından; çok sevilen, çok fedakar, her ortamda aranan, fazla sorumluluk sahibi kişiler olarak tanımlanır. Bu tanım kişinin oldukça hoşuna gider ve davranışını hayat boyu devam ettirir. Fakat kendinden çok fazla veren ve ilişkilerinde denge kuramayan kişilerde farkında olmadan öfke duygusu gelişir4. Bu duygunun çoğu zaman sebebini bilmezler ve alturistik davranışlara devam ederler, çünkü hayatta varoluşları bu şekildedir ve kendilerini toplum içinde bu şekilde konumlandırmışlardır.

İyilik yapmak, fedakarlık yapmak, yardım etmek gibi davranışlar toplumda ahlaklı davranış olarak görülen ve desteklenen, herkesin karşı taraftan beklediği davranışlardır fakat alturistik kişilerin yaptığı tamamen kendi çıkarlarından vazgeçmesidir. Bu noktadaki vazgeçiş kişiye ne kadar veya ne süreyle iyi gelir, sonuçları neler olabilir oldukça tartışmaya açık bir durumdur. Alturizm davranışı kişinin karşı tarafı mutlu etmek için yaptığı davranışlardır fakat amaç gerçekten karşı tarafa iyilik midir? Yoksa kendimizle ilgili bir duygunun telafisi midir? Aradaki farkı görmek gerek. Kendimizle ilgili telafi durumları da çoğunlukla alamadığımız sevgi, ilgi ve takdirle ilişkilendirilebilir.

Alturistik Davranışların Amacı Gerçekten Sadece Karşı Tarafı Mutlu Etmek mi?

Çocukluk çağından gelen davranış örüntülerimiz anne ile olan bağımızdan oldukça etkilenir. Bazı anne çocuk ilişkilerinde anne çocuğu birey olarak kabul etmediği noktada kendisinin uzantısı olarak görür ve çocuğa kendi isteklerini empoze eder, çocukta tüm hayatı boyunca annenin taleplerini yerine getirmeye devam ederek alturistik birey haline gelebilir. Bu noktada genellikle birey annenin mutluluğunu kendi mutluluğu olarak tanımlar.

  • “Annem onunla evlenmemi istediği için değil, ben kendim istediğim için evlendim.”
  • “Ben zaten her zaman doktor olmak istiyordum.”
  • “Annemin mutluluğu için her şeyi yaparım, benim nasıl hissettiğim önemli değil, o iyi olsun yeter.”

Daha fazla çoğaltılabilecek ve tüm ilişki tiplerine uyarlanabilecek bu örneklerde alturizm sahibi birey kendi çıkarını hiçbir şekilde düşünmeden sadece annenin (partnerinin, arkadaşının vs.) her anlamda zarar görmesini engellemek için üstün bir çaba sarfeder yani alturistik davranışlar sergiler. Sevgiyi alamayan, ihmal edilen çocuklarda ise boşluk duygusunu telafi etmek amaçlı karşı tarafa gereğinden fazlasını vermek, kendi çıkarlarını yok saymak mümkün olabilir. Daha fazla vereyim ki daha fazla kabul görüp sevileyim gibi bilinçli olmayan amaca yönelik davranış şekli gelişebilir. Bu noktadaki “başkasına yararlı olma çabası” sadece karşı tarafı mutlu etmekten ziyade kişinin kendisini iyi hissedip o ilişki de bu şekilde var olabilmesine hizmet eder.

Alturistik kişilik özeliğine sahip bireyler olunduğunda, yetişkinlik dönemimizde de yaşadığımız özellikle romantik ilişkilerde görevimiz her zaman karşı tarafı mutlu etmek olacaktır. Çünkü öğrendiğimiz ilişki motifi bu yöndedir ve kendimizi daha iyi hissetmek için ihtiyacımız olan tam da budur.

Karşı tarafa vermeye devam ettikçe ilişki bunun üzerine kurulur ve ilişki devam ettiği sürece yazılı olmayan bir kural gibi siz vermek zorunda hissedersiniz, alışılan düzen budur. Kendi tercihiniz olsa dahi ihtiyaçlarınızı başkası için sürekli erteler, önceliğiniz sürekli partneriniz olur. Bu durum zaman zaman ilişkiden doyum almama noktalarında kendinizi sinirli hissetmenize sebep olabilir; kullanılıyor, kontrol ediliyor belki de önemsenmiyor hissediyor olabilirsiniz.

Bu gibi durumlarda bir durup düşünmek ve kendimize şu soruları sormak gerekebilir;

  • Benim ilişkim dengede mi?
  • Kendi ihtiyaçlarım partnerim/arkadaşım/ailem tarafından karşılanıyor mu?
  • Önceliğim kendim mi yoksa karşı taraf mı?
  • Ben beklentiye girsem ve bir şeyler talep etsem neler olur? Neler hissederim?

Tüm bu sorular ve daha fazlasıyla zihnimizde karşılaştığımızda belki adlandıramadığımız duyguların ve anlamsız öfkemizin sebebini bulabiliriz. En önemlisi de kendi kendimize yarattığımız dengesiz ilişki motifinde kendimize sağlıklı bir yer edinebiliriz. Toplum ne kadar desteklese de, ne kadar yardım etmek, karşı tarafı düşünmek çok iyi diye ifade edilse de denge her noktada hayatımızın merkezinde olmalıdır. En güçlü ilişki olarak düşünebileceğimiz anne-çocuk ilişkisinde bile bilinçdışı bir beklenti varsa (annenin çocuktan almak istediği sevgi), biz neden sadece vermek yerine çevremizden bizim için de bir şeyler yapılmasını beklemeyelim ki?

 
 
Psikolog Tuğba Özgen

 
 

Referanslar ve Kaynakça:
  1. İlişki: İki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet, temas. (TDK Sözlük)    ⇡⇡⇡
  2. Özgecilik: Özgeci olma durumu, diğerkâmlık. (TDK Sözlük)    ⇡⇡⇡
  3. Sosyal Davranışı Açıklamak, Çev. Olcay Sevimli ve Macide Ö. Karaduman, Ankara: Phoenix Yay. Elster, J. (2007)    ⇡⇡⇡
  4. “Hep Senin Yolumdan Giderim” Boyun Eğicilik Şeması. Alp Karaosmanoğlu, Esra Tuncer (Ed.), Hayatı Yeniden Keşfedin (s. 337-381). Psikonet Yayınları (15). İstanbul. Young, J. E., Klosko, J. S. (2017)    ⇡⇡⇡

 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

7 YORUMLAR

  • Yanıtla Ala 12 Ocak 2021 at 13:07

    Tuğba Hanım öncelikle yazılarınızı çok beğenerek okuyorum ve sonraki yazılarınızı merakla bekliyorum. Harika konulara değiniyorsunuz. Ayrıca diliniz çok anlaşılır ve yalın 🤗

    • Yanıtla Tuğba Özgen 14 Ocak 2021 at 11:32

      Çok teşekkür ederim 🌸

  • Yanıtla Demet Uncu 12 Ocak 2021 at 16:49

    Tuğba Hanım, kaleminize sağlık. Yine çok şey öğrendiğim yazılardan biri oldu. Sevgiler.

    • Yanıtla Tuğba Özgen 14 Ocak 2021 at 11:32

      Teşekkür ederim, ne mutlu bana 🙏🏼

  • Yanıtla Burak Süalp 12 Ocak 2021 at 18:27

    Çok öğretici bir yazıydı. Belli ki bundan sonra da yazılarından çok şey öğreneceğiz. Kalemine sağlık sevgili Tuğba.

  • Yanıtla Tuğba Özgen 14 Ocak 2021 at 11:33

    Teşekkür ederiiim

  • Yanıtla Pınar Sude Genç 14 Ocak 2021 at 21:08

    Çok keyifle okuduğum bir yazı oldu. Bir sonraki yazılarınızı da merakla bekliyor olacağım.

    Sevgiler.

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan