Psikoloji

Aile içi iletişimde kilit noktalar

24 Şubat 2018

Aile içi iletişimde kilit noktalar: yatakta çocuklarıyla kştap okuyan mutlu anne ve baba

Çocuğunuz hayatınızdaki en değerli ve önemli varlık. Peki onun gelişimsel sürecindeki önemli yapı taşlarına yeterince dikkat ediyor muyuz? Hayatı onlar adına planlarken, geleceği için yatırım yaparken şu anı kaçırıyor olabilir miyiz? Çocuklarımızla kuracağımız aile içi iletişimde okları ilk 6 yıla çevirmemiz gerekiyor. Benlik oluşumu, kendine güven, aile ile kurulan sağlıklı iletişim temelleri 0-6 yaş arasındaki dönemin bizim için kilit olduğunu gösteriyor.

Tıpki görüntüleri gibi çocukların algıları, dikkatleri, mizaçları, zekaları kendilerine özeldir ve diğer yaşıtlarıyla kıyaslanamaz. Çocuklar hayata gözlerini açtıkları andan itibaren model alarak, taklit ederek öğrenirler. İlk yıllarda bizlere keyifli gelen bu durum 2-3 yaştan sonra problemleri de beraberinde getirmeye başlayabilir. Çocuğun sosyalleşme ihtiyacı arttıkça hem olumlu davranışı, hem de olumsuz davranışları öğrenme durumu ortaya çıkar. Zamanı gelir sizin gibi sesini yükseltir, zamanı gelir eşyaları fırlatmayı öğrenir.

Onlar her zaman söylenenlerden çok davranışlara odaklıdır. Annenin ve babanın davranışları onlar için birincil öğrenme ve deneyimleme araçlarıdır. Bu açıdan bakıldığında aile içi iletişimde amaç kendini doğru ifade eden, kendi ihtiyaçlarını kendi karşılayabilen çocukları hayata hazırlamaktır.

Çocuğunuzu gerçekten tanımak için çaba gösterin.

Nelerden hoşlanır, nasıl vakit geçirmeyi sever, hangi yeteneklere sahip; onu yakından gözlemleyerek bilgi sahibi olabilirsiniz. Sizin keyif aldıklarınızdan o almayabilir, sizin favori yemeğiniz onun tercihi olmayabilir. Bu yüzden onu gerçekten tanımak demek sadece sizin tercihlerinizi sunmak demek değil, bundan daha fazlasına fırsat vermektir.

Aile içi iletişimde kuvvetli diyalogların önemi

Kurduğunuz anne-baba ilişkisini geliştirmenin en iyi yolu gerçekten çocuğa dinlendiğini hissettirebilmektir. Elinizde telefon, aklınızda televizyondaki haber varken, göz teması kurmadan bunu hissettirebilmeniz maalesef mümkün değil. Siz nasıl ki size verilen cevabı önemsiyorsanız, çocuğunuzun sorularına ve meraklarına da aynı ilgiyi gösterebiliyor olmalısınız.

Çocuklarınıza sorumluluk verin.

Öyle ki bundan bahsederken çok dramatik örnekler aklıma geliyor; ilkokula gelmiş ama hala dişlerini fırçalama becerisi kazandırılmamış, hala bağcıklarını annesinin bağladığı, hala bir bardak suyu yerinden kalkmayıp annesinin diğer odadan verdiği çocuk örnekleri o kadar çok ki. Bu durumda çocuklarınızı suçlamaktan çok, kendimizi sorgulamanın yerinde olacağını düşünüyorum.

Ona okulun amacını anlatın.

“Ödevlerinin başına oturtamıyorum”, “5 dakikada, baştan savma ödev yapıyor.” vb. gibi cümlelerle oldukça sık karşılaşıyorum. Çocuk okulun amacını bilmeden, ödevin amacını da kavrayamaz. Çocuğunuzla okulun amacı üzerine konuşmalar yapın. “Neden insanlar okula gider?”, “Öğrenmek neden önemlidir?” gibi konularda, gelecekle ilgili sohbet edin. Sadece “Ödevini yaptın mı?” “Sınavdan kaç aldın?” gibi sorular bu konunun aslında çok uzağındadır.

Çocuğunuzun kendine güvenini güçlendirin.

Sahip olduğu olumlu yönleri vurgulayın. Olumsuz davranışlarının yapılması yönündeki telkinleriniz bu durumu azaltmaktan çok pekiştirecektir. Bundan ziyade olumlu davranışları için cesaretlendirmek ve bunları vurgulamak yerinde bir davranış olacaktır.

Psikolog Gülizar Şehitoğlu

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan