Müzik

Özgürce Yazılar

11 Şubat 2021

Özgürce Yazılar

Merhaba,

Sevgili dostum Burak, “Sen ve Ben” isimli bu güzel ortamda yazmak ister misin diye sorduğunda hemen neden olmasın demiştim. İlk duyduğumda adı çok hoşuma gitmişti; samimi ve bir o kadar derin bir anlatım: Sen ve Ben. Sadece iki kişi arasında paylaşılıyormuş gibi düşünceler.

Belki anlattığımız hemen her konu böyle daha samimi oluyor. Çünkü bir fikrimiz var diyelim, o an ne kadar çok kişi olursa o kadar bölünür ve çoğu zaman özünden uzaklaşırız. Ne kadar az kişiysek o kadar çıplağız çünkü. Belki de böyle söylemek gerekir her bir şarkıyı, sanki tek bir kişiye söyler gibi, karşında yüzlerce kişi olsa da.

Ben de öyle yazmaya çalışacağım bu köşede, özgürce anlatacağım bir müzik veya bir müzisyenle ilgili düşüncelerimi. Bin kişi de okusa, sanki bir kişiye anlatıyor gibi.
Yazı: Özgürce Yazılar | Yazar: Özgür Ay


Özgür Ay

Önce kısaca kendimden bahsedeyim. Klasik ve flamenko gitar çalan, besteler yapan ve müzikal arayışları olan bir müzisyen, gitar öğretmeni, ayrıca yenilenebilir enerji üzerinde çalışan, bu konuda bazı projelerin bizzat içinde olan bir mühendisim. Burada çoğu zaman müzik üzerine yazılarım olacak. Bu yazılarda mümkün olduğunca teknik ayrıntılardan uzak durmaya çalışarak fikirlerimi seninle paylaşacağım.

Doğrusu şu ki bazen bir konser sonrasında müzisyen arkadaşlarla teknik ayrıntıya giriyoruz. Çoğu zaman biz de ne dediğimizi anlamıyoruz ya da ne demek istediğimizi birbirimize anlatamıyoruz. Bu yüzden çok fazla teknik ayrıntıya girip seni sıkmak istemem.

Müzisyenim diye ilk yazımda Mozart’tan ve onun bir piyano konçertosundan bahsedecektim, sonra vazgeçtim. Mozart tüm sanat dallarının içinde en yetenekli sanatçı olarak kabul edilir, 35 senelik hayatında 600’den fazla (ki bu eserlerin çoğunluğu birkaç bölümden oluşur) muhteşem eserler vermiştir. Tabii ki böyle bir sanatçı ile ilk yazıma başlamak güzeldi ama biraz daha beklemek sanırım daha iyi olur.

Peki ne yazayım, nasıl başlamalıyım diye derin derin diye düşünürken, birden aklıma benim en sevdiğim grup geldi ve ilk yazımda ondan bahsedeyim, dedim. Ayrıca bu gruptan bahsederken, bilinen anlamda bir teknik ya da tarihsel bir bilgi vermekten öte, ne hissediyorsam kısaca onu yazayım dedim.

“Help” Diyerek Müzikte ve Hayatta Çıkış Arayan Bir Grup

HelpSanırım ortaokula gidiyordum. Evimizde hem radyo hem de pikap olarak çalışan Philips marka bir cihaz vardı. Bu cihazla genellikle radyo dinlerdik. Bir gün, evde daha önce görmediğim ve belki de dikkat etmediğim bir 45’lik çantasını farkettim. Açıp içinden bir 45’liği çıkardım ve cihaza titizlikle yerleştirdim. Plağın cızırtısı arasında birden “Help” diye feryat eden adamların sesini duydum, sonra tek bir ses bir şeyler diyor, sonra hep beraber tekrar “Help” diye bağırıyorlardı.

Help! I need somebody
Help! Not just anybody
Help! You know I need someone

Daha sonra şarkı bir yelkenlinin denize açılması gibi usulca açıldı ve sanki açıldığı denizi anlatır gibi hikayesini anlatmaya başladı. Ben de kendimi bu hikayeye bıraktım, sanki o yelkenlide ben de vardım. Vokalleri mi, solisti mi dinlesem diye ikileme düştüm ilk önce. Adeta bir Bach fügünün1 ustalığında iki ayrı melodi birbirini sevgiyle okşar gibi okşuyordu. Sonra birbirlerine sarılıp cümleyi bitiriyorlardı.

Adeta şok olmuştum, defalarca bu şarkıyı dinledim, plağın arkasını çevirmek saatler sonra aklıma geldi. Sonra daha büyük ve keyifli bir şok “Yesterday”.

Böylece başladı Beatles hayranlığım, bugün döner dolaşır yine Beatles dinlerim. Öylesine bir grup ki neredeyse her şarkısı hem melodi hem de enstrüman kullanımı açısından birbirinden farklı, her şarkısı neredeyse bir hit ve üstelik aynı albüm içinde. Beatles hayranı olduğum için müzik ortamlarında çoğu zaman yerildiğim olmuştur ama bu beni hiç üzmedi. Beatles sevgimi asla azaltmadı.

Concert

Yanlış bilmiyorsam 1965 ya da 1966’dan sonra konser vermeyi bırakmışlar, konserlerde aşırı sesten kendilerini duyamadıklarını ve bu yüzden iyi performans sergileyemediklerini düşünüp bu kararı almışlar sonra sadece stüdyoda müzik yapmışlar. Adeta bir işçi gibi günde ortalama 8-9 saat stüdyoda şarkı üretmeye başlamışlar. Bu tarihten sonraki albümleri zaten akademilerde okutulacak derecede iyi şarkılar ve aranjmanlarla doludur ve bana göre John Lennon‘un büyüklüğü, böylesine bir grubu bırakacak cesaretinin olmasıdır. Çok sevdiğim bir müzisyen ağabeyim rock gruplarının hâlâ Beatles’ı aşamadığını savunur. Grubun ilk yıllarındaki albümlerini düşündüğümüzde bazı şarkıları insana çocukça gelebilir ama iyi irdelenirse, grubun melodik ve armonik arayışlarının daha o yıllarda başladığı kolayca anlaşılır. Yoksa bir “She’s Leaving Home” nasıl yazılır.

John Lennon

Kolektif Deha Olmak

Beatles şarkılarının çoğunun altında (Lennon & McCartney) yazar. Eğer bir Beatles parçası çalışırken çok fazla akor kullanmak zorunda kaldığınızı görüyorsanız ve melodik olarak çok kıvrak melodiler varsa, bilin ki yüksek ihtimalle o parça bir McCartney parçasıdır. Eğer sözleri keskin veya çok uçuk, daha az akorlu lirik şarkılar varsa onlar büyük ihtimalle Lennon şarkılarıdır. Böyle bir ikili sanırım yüz yılda bir gelir. Ama bu grubun görünen yüzüdür, arkada mütevazı bir dev daha vardır ve o dev büyüklüğünü ancak grubun son yıllarında gösterir: George Harrison. Şöyle bir efsane dolaşır Beatles ile ilgili:

“Come Together” ve “Something” önce 45’lik olarak çıkar, insanlar Something’i o kadar çok beğenir ki, aylarca plağın diğer yüzünü çevirmezler. Tabii ki bu bir efsane ama bir şarkının ne kadar güzel olduğunu anlatan güzel bir efsane.

Son olarak Beatles’ın ünlü davulcusu Ringo Star ise, ününü hak etmiş çok değerli bir davulcudur. Bu kadar çalışkan besteci ve enstrümantalist, yetenekleri daha belli olmadan, çocuk denecek yaşta bir araya gelirse ve beraberce büyürse, grupta tabii ki muhteşem bir grup olur.

Özetle, Bach, Mozart, Beethoven tek başına büyük bir dehadır, The Beatles ise kolektif bir dehadır diyebiliriz.

Uzayın Sonsuz Boşluğuna Kendini Bırakmış Bir İnsanın Türküsü

Beatles ile ilgili daha çok yazacağım ama son olarak beni en çok etkileyen şarkılarından biri ile bitireyim dedim. “Across the Universe”.

Bu şarkı bana hep, duygularının bu gezegene yetmediği, kendisini uzayın sonsuz boşluğuna bırakan bir insanın türküsü gibi gelir. Bu insan evrene aşıktır ve evrenin her bir zerresine sevgisi vardır, evrenin bir parçası olduğunu bildiği için artık özgürdür. Bilinen anlamda varlığı nasıl bir tesadüfse yokluğu da öyledir, diğer açıdan gerçekte hep vardır. Dolayısı bu andan sonra her şey anlamını yitirir, yaşam ve ölüm sadece bir formalitedir, böylesine bir özgürlüğün yanında bunlar ayrıntıdır. Hiçbir şey değiştiremez onun hayatını çünkü hayat bile bir ayrıntıdır, o başka bir şeydir ve özgürleşmiştir.

Across The Universe

Words are flowing out
Like endless rain into a paper cup
They slither while they pass
They slip away across the universe

Pools of sorrow waves of joy
Are drifting through my open mind
Possessing and caressing me

Jai Guru Deva, om
Nothing’s gonna change my world
Nothing’s gonna change my world

Ne kadar tanıdık geliyor bize böyle şeyler, biz böylesi düşünceleri çoğu zaman tasavvuf adı altında tanımlarız. Bazen ne düşünürüm biliyor musun, “nefret” dediğimiz duygu kültürlere göre farklı olabiliyor ama “sevgi” her yerde aynı.

Ne dersin, ben de ilk yazımı böyle bitireyim.

Sevgiyle.

 
 
Özgür Ay
 
 

Açıklamalar:
  1. Füg, müzikte iki ya da daha fazla ses için bir kontrpuantal bir besteleme tekniğidir. Başlangıçta sunulan bir konu (bir müzikal tema) farklı aralıklarda tekrarlanır ve bu durum eser boyunca sıklıkla devam eder. Kaynak: Wikipedi     ⇡⇡⇡

 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

6 YORUMLAR

  • Yanıtla Burak Süalp 11 Şubat 2021 at 16:18

    Sevgili Özgür, öncelikle Sen ve Ben Dergi Ailesi’ne katılmayı ve yazılarını dergimiz aracılığıyla paylaşmayı kabul ettiğin için teşekkür ederim. Hepimizi çok mutlu ettin. Umarım daha uzun yıllar birlikte yazar, birlikte üretiriz. Tekrar hoş geldin.
     
    Yazıya da bayıldım. Öncelikle okurla kurduğun birebir ilişki ve iletişim çok samimi. Umarım dergi okurlarımız bu tarzı sevecektir.
     
    The Beatles grubunu ne kadar dinlesek, ne kadar yazsak, ne kadar okusak azdır. Müzik tarihine onlar kadar etki etmiş, akışını değiştirmiş başka bir grup bilmiyorum. Kalemine sağlık arkadaşım!

    • Yanıtla Özgür Ay 28 Şubat 2021 at 18:06

      Dostum asıl ben teşekkür ederim, senin sayende böyle güzel bir ortamı tanımış oldum, ben de bilgim, tecrübem ve kalemim yettiği kadar burada yazmaya devam etmek istiyorum.
       
      Sevgiyle

  • Yanıtla Koray Yaratır 13 Şubat 2021 at 09:45

    Çok içten, doğal ve akıcı bir yazı olmuş. Hiç bitsin istemedim. Sabırsızlıkla devamını bekliyorum.
     
    Sevgiler

    • Yanıtla Özgür Ay 28 Şubat 2021 at 18:09

      Öncelikle beğendiğine çok çok sevindim, devamı gelecek mutlaka 🙂
       
      Sevgiyle

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 13 Şubat 2021 at 10:52

    Özgürcüm aramıza hoş geldin 🎉🥳🎊🍾
     
    Bir süredir suskun kalan müzik köşemizin senin kaleminle yeniden hayat bulmasından dolayı çok mutluyum.
     
    Beatles’ı ben de çok severim, John Lennon hayranlığım sanırım tüm ergenliğim boyunca beni etkisi altına almıştı. Imagine’daki sözleri kaleme alan birinin, birçok komplo teorisine açık bir şekilde suikasta uğrayarak öldürüldüğünü öğrendiğimde dünyayı anlamlandırmaya çalışan genç zihnim paramparça olmuştu.
     
    Veee bir de derginin adıyla ilgili yazdıkların…. Ba-yıl-dım 👌🏻 Ben de ismimizi çok seviyorum; “Sen ve Ben”in “Biz” olması fikri beni daima büyülüyor; ayrıştırmadan her rengi içine alan, rengarenk 🌈 bir toplum 🙏🏻
     
    Bu harika ilk yazı için çok teşekkür ediyorum. Yüreğine, kalemine sağlık.
     
    Sevgiler 🤗

  • Yanıtla Özgür Ay 28 Şubat 2021 at 18:32

    Ben de aranızda olmaktan çok memnunum, çok keyif alıyorum burada yazarken ve bunun için teşekkür ederim.
     
    Bir Beatles ve John Lennon hayranı olarak, onunla ilgili yukarıda yazdıklarına istinaden, duygularını az çok anlayabiliyorum sanırım, bu konuda tek avuntum kısa hayatında kendisini anlatacak kadar çok şarkı üretebilecek fırsatı bulabilmesidir.
     
    Neyse daha fazla uzatmayayım, çünkü buradan da bir yazı konusu çıkacak gibi, sanırım ilerideki bir yazımda John Lennon’u anlatmak şart oldu 🙂
     
    Kısaca, benim keyfim yerinde, umarım herkes de yazılarımdan keyif alır.
     
    Sevgiyle…

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan