Portakal Çiçeği

Halktan Biri: Fenomen

6 Nisan 2022

Yazı: Halktan Biri: Fenomen | Yazar: Sıla Malik

“Hepinize merhaba arkadaşlar.”

“Hepinize merhaba”, çok güzel bir ürün.

Gün boyu sosyal medyada dolaşırken kaç kişiden bu cümlelerle başlayan içerik görüyorsunuz? Peki, gerçekte kaçı ciddi bir kitleye sahip? Ya da daha da önemlisi bu kadar etkileşimli “önde” hayatlara ne kadar ihtiyacımız var?

Sosyal yaşamımızın, boş vakitlerimizin sahibi artık çokça sosyal mecralar. Vaktin nasıl geçtiğini anlamadığımız, kaydırmalara, beğenmelere ve “influence” edilmelere (etkilenmek) doyamadığımız bir derya deniz.

Fakat son zamanlarda durum o kadar garip bir hâl aldı ki, üzerine düşünmemek elde değil. Özellikle platformların izlenme, etkileşim alma ve paylaşılma üzerinden kurdukları gelir sistemi herkesi bu platformlara “sosyal” amaçlı değil “gelir” amaçlı baktırır oldu.

Şu an Instagram’ınızı açsanız birçok “sosyal medya fenomenini” link bırakarak, ürün tanıtarak görebilirsiniz. Herkes öyle ya da böyle bir şeyin “ünlüsü” de o şey ne?

Ben Z kuşağı üyesiyim. Yani tüm bu internetin ve sosyal medyanın içine doğdum, büyüme çizgim onlarla paralel devam ediyor. Başından beri içinde bulunduğunuz bu sistemlerin değişimleri de hâliyle daha göze çarpar geliyor.

Çoğu mecranın özünde oldukça “basit” amaçlarla başladığını söyleyebiliriz. Snapchat fotoğraf ve videolar ile arkadaşlarınızla konuşmanızı sağlayan ve “hikaye/story” kavramının olduğu ilk platform. Facebook üniversiteler özelinde sosyalleşmek için kurulmuş arkadaşlık sitesiydi. Instagram’da sadece ve sadece fotoğraf paylaşılabiliyordu. Whatsapp iletişim kurmak için geliştirilmiş uygulamaydı. Youtube ise sadece videoların olduğu bir siteydi. Twitter 140 karakterle düşündüğünü aktarabildiğin kadar var olduğun bir alandı.

Ancak bir de şimdiki hâllerini düşünün. Hepsinden “hikaye” paylaşabiliyorsunuz, uzun uzun derdinizi, düşüncenizi anlatabiliyorsunuz. Hatta bir uygulamada “yenilik” olarak güncellenen her özellik çok geçmeden diğer platformlara da geliyor. Sonunda da hepsi birbirine benziyor. Baştaki özgünlüğü, farklı gibi görünen tekdüzelik alıyor. Biz kullanıcılar ise her gün saatlerimizi değişik kitap evlerinden çıkan ancak aynı olan kitabı okuyarak geçirip geliştiğimizi düşünüyoruz.

Fazla takipçisi olan profiller bir anda bilir kişi oluyor, satış üzerine gelişen kuruluşlar hemen gelir kapısı oluyor, mecralar takipçi sayılarına, izlenmeye, beğenmeye göre ücret teklif ediyorlar. Ve bize ulaşmaya çalışan her şirket bu “fazla sivrilmiş” sıradan insanlarla işbirliği yapmayı çok seviyor. Bizden, “halktan biri” olarak başlayan serüvenleri üst sınıfa geçmiş, “fenomen” olarak sonlanıyor.

Sizleri bilmem ama bana bu durum aşırı saçma geliyor. Eminim çoğu insan da benim gibi böyle profilleri görünce “Kim ki bu?” deme ihtiyacı hissediyordur.

Kim bu ve neden beni bir şeyler almaya teşvik ediyor? Daha da fenası neden kendini bir şeyleri önerebilecek, “kitleye hitap” edebilecek biri olarak görüyor?

Okuduğum alanın bana kattıklarından biri de bu sanal dünyaya olan bakış açımı değiştirmesi oldu. Görünenin arkasındaki amaçları, taktikleri öğrenmek bambaşka yaklaşımlar geliştirmenize neden oluyor.

Bütün sistem bizi daha iyi tanımak ve daha iyi yönetebilmek adına kurulu. Girdiğimiz her bilgi, beğendiğimiz her içerik veya olgu, arama motoruna yazdığımız her bir cümle bizim “internetteki kimliğimizi” oluşturuyor.

Belli bir süre geçtiğinde ise artık karşımıza bizden pek de farklı olmayan, bizim gibi düşünen, giyinen, benzerlerimiz çıkıyor. Algoritmalar muazzam bir analizle bize bizim gibiyi sunuyor. Ve bingo! Sosyal medyada kendim gibileri bulabiliyorum cümlesi gerçekleşiyor. Ancak bu kendi gibiler o kadar işgal ediyor ki etrafını farklı olan, yanlış olmaya başlıyor. Farklıya yabancılaşıyor. İyi-kötü ayrımı bu farklılıklar üzerinden yapılmaya kadar gidiyor. Peki hangisi güzel? Yankı odalarında kendinin benzerleriyle “aynı” sesi işitip durmak mı, farklılıkları öğrenerek ufkunu genişletmek mi?

Gelişmek, küresel dünyaya ayak uydurmak adına kendimizi nasıl kısıtladığımızın farkında bile değiliz. Globale ulaşıp özgürleştiğimiz sistemin artık hem müşterisi hem de deney kobayıyız.

Fark etmek değişmemizi sağlar mı bilemem ama gözümüzü biraz aralayabilirsek de fena olmaz hani, değil mi?
 
 
Sıla Malik
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

2 YORUMLAR

  • Yanıtla Hande S. Sinan 6 Nisan 2022 at 08:00

    Sılacım çok güzel yazmışsın. Ben en çok Insta annelerini kabullenemiyorum, bir anne olarak. Yani aynı yollardan geçtim ama anne oldum diye kendimi kraliçe gibi hissetmedim ya da bilirkişi… Neyse daha fenası bir de bu arkadaşlara sanki döküyorlarmış gibi soru soran kadınlar var. Ne bileyim annene sor, arkadaşına sor, aç kitap oku ama hayır fenomene sorulmalı 🤪
     
    Diğer yandan firmaları da anlıyorum mümkün olduğu kadar kişiye ulaşma çabası ama bunun çok da işe yaradığını sanmıyorum, YANİ bir fenomen önerdi diye o ürünü almak zorunda değilim bir izleyici olarak ama diğer yandan örneğin fenomen bir gezgin ise bunu anlıyorum çünkü bütçeye ihtiyacı var.
     
    Neyse çok tartışmalı ve derin konu. Netflix’te bu konuda harika belgeseller var öneriyorum.

  • Yanıtla Sıla Malik 6 Nisan 2022 at 12:28

    Öncelikle kıymetli yorumunuz için teşekkür ederim 🍀
     
    Fenomen anneler konusu apayrı bir sıkıntı aslında. Sürekli elinde telefonla “hayatını” paylaşan anneler, çocuklarının da her anını paylaşıyorlar resmen. Sosyal medyada özellikle küçük çocukların fotoğraf ve videolarının paylaşımı büyük tartışma konusu. Anne-çocuk gelişimini nasıl etkilediğine girmiyorum bile. Üstüne çalışılacak bir konu anlayacağınız.
     
    Maalesef artık büyük bir bataklık sosyal medya.

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan