Biraz Kitap

Kayıp Tanrılar Ülkesi

19 Nisan 2022

Kitap: Kayıp Tanrılar Ülkesi | Yazar: Ahmet Ümit | Yorumlayan: Hülya Erarslan


Kayıp Tanrılar Ülkesi | Ahmet Ümit

Almanya’da gerçekleşen esrarengiz Türk cinayetlerini konu alıyor kitap. Cinayetleri esrarengiz kılan, içinde mitolojik unsurlar barındırması. Bu açıdan da mitolojiye yeni başlayanlar için birebir. Aptala anlatır gibi anlatmış Zeusgilleri ki tam da ihtiyacım olan buydu.

Kayıp Tanrılar Ülkesi | Mitolojiye Giriş 101

Mitoloji hakkında bilgim yoktu. Bu kitap sayesinde oldu. Benim gibi bilgisi olmayanlar için gayet güzel anlatmış bu kısımları, sevdim. Anladığım kadarıyla;

Önce Gaia (Toprak Ana) varmış. Kendisine eş olarak Uranos’u yaratmış. Çocukları olmuş. Uranos çocuklarını beğenmemiş. Toprağın derinliklerine gömmüş çocuklarını. Gaia buna çok üzülmüş.

Çocuklardan sadece Kronos cesaret edebilmiş babasına karşı çıkmaya. Gaia ona çelikten bir tırpan yapmış ve demiş ki:

“Al bunu ve yen onu. Babasının gölgesinde yaşayan çocuklar asla büyüyemezler. Babasına muhtaç olanlar hiçbir zaman özgür olamazlar. Babalarının merhametine sığınan oğulların yaşamaya hakları yoktur.”

Kronos babasının hayalarını kesmiş. Uranos lanetlemiş onu senin de hükümranlığın çocuklarının elleriyle sona ersin, diye.

Kronos tahta çıkmış. Babasının toprağa gömdüğü kardeşlerini kurtarmış.

Kronos’un karısı Rheia’dan çocukları olmuş:
Hestia, Demeter, Hera, Poseidon, Hades, Zeus.

Kronos, babasının başına gelenlerin kendi başına gelmesinden korkmuş. Acımasızlaşmış. Çocuklarını yemiş. Kurtardığı kardeşlerinden bazılarını yeniden toprağın derinliklerindeki Tartoros’a hapsetmiş, bir kısmını da itaat etmeleri koşuluyla serbest bırakmış.

Rheia ve Gaia, Kronos’un zalimliğine son vermek için plan yapmışlar: Zeus doğar doğmaz Girit’e kaçırmışlar. Evladını yemek için gelen Kronos’a Zeus yerine kundaklanmış bir kaya vermişler. Onu yemiş Kronos.

Zeus vakti gelince Kronos’un karşısına çıkmış. Kardeşlerini kurtarmış onun midesinden. Kronos’u ise öldürmemiş, Tartaros’a göndermiş.

Kronos’un yer altına attığı kardeşleri olan titanlar, Tanrıların egemenliğinde yaşamak istememişler, isyanlar çıkarmışlar yeryüzünde. İlk savaş başlamış Tanrılar ve titanlar arasında.

Zeus, Kronos’un kardeşi olan titanları yenmiş, onları Tartaros’a atmış.

Zeus, Tartaros’taki babası Kronos’a:

“Çocuklarından nefret edenler sonsuza kadar nefretle anılacaktır. İster ölümlü olsun, ister ölümsüz, kendi soyuna ihanet edenler, ihanetin en korkuncuyla cezalandırılacaktır.”

Demiş ancak Zeus da zamanla evlatlarının kendisini tahtından edeceğinden korkmaya başlamış. O da çocuklarını mideye indirmiş.

Kayıp Tanrılar Ülkesi | Cinayet Olayı

Bu bilgilerden sonra kitaptaki cinayet konusuna gelelim.

Başkomiser Yıldız ve yardımcısı Tobias, kalbi kesilip atılmış bir maktul buluyorlar. Maktul, sanki bir tanrıya kurban edilmiş gibi bir ritüel ile öldürülmüş. Ayrıca maktul ve ailesinin memleketi Bergama imiş ve nesiller boyu oradaki kazılarda çalışmışlar.

Bu cinayeti çözmek isteyen polisler de biz okuyucular da mitolojiyi öğrenmiş oluyoruz.

Sonuçta katil kimmiş ve niye cinayeti işlemiş biliyor musunuz?..

Şaka şaka, söylemeyeceğim tabii.

Polisiye eserlerde herkesten şüphelenmemizi ister yazar. Sonra da en akla gelmeyecek isim katil çıkar. Gerçi her okuyucuya sürpriz oluyor mu bilmem ama bana sürpriz oluyor her seferinde.

Dan Brown kitaplarının tadını verdi bana bu roman. Bizim topraklarımızdaki bir kültüre ait olmasını sevdim.

Kayıp Tanrılar Ülkesi | Bakın Ben Neler Biliyorumculuk

Kitapta değinmediği konu kalmamış yazarın. Almanya’da Türk kadın komiser, gay maktul, gay dansçı cinayet şüphelisi, ırkçılık, devrimcilik… Netflix dizisi gibi. Yuoo hayır, Mahsun Kırmızıgül filmi gibi. Her konudan bahsetme tutkusu var.

Kitapta Almanya’daki Nazi kundaklamalarının tarihi, Türkiye’deki kanlı 1 Mayıs (1 Mayıs 1977 Taksim) Berlin duvarı dibine gecekondu yapan Türk Osman Amca, Sivas katliamı, Türkiye’de Kominist Parti tarihi, Almanya’daki Türk düğünlerindeki konvoy geleneği… Değinmediği konu yok, didaktik didaktik açıklamalar. İçim sıkılıyor. Bu tarz kitaplarda yazarın “Bakın ben neler biliyorum!” çığlığını duyuyorum.

Kitaplarda bundan hoşlanmıyorum. Çocuk kitabı değilse yazılan, yazarın ders vermesini can sıkıcı buluyorum. Bunu yapan diğer yazarlar için:

Kayıp Tanrılar Ülkesi | Ne Çiğ Kelimeler

Bu kitabın bir edebi eser olduğunu düşünmüyorum. Polisiye bir kurgu. O yüzden edebi bir tat bırakmadı bende. Hele hele şu ifadelerle edebi bir tat bırakması zaten mümkün değil:

“Hatta polis olduklarını duyduğunda bile pek iplememişti.”

İplememişti mi?

“Hiç tınmadı başkomiser”

Tınmadı?

“…sağlı sollu yumruklarla süslemeye devam etti Nazi’yi.”

Süslemeye?

Ne çiğ kelimeler. Ve bu kelimeler karakterlerin ağzından çıkmıyor. Yani bir konuşma cümlesi içinde geçse bir şey diyemem elbette. Karakterin kendisini ifade etme şekli bu olabilir. Ama bu, yazarın kendisini ifade etme şekli. Yazar, bu kelimelerle betimlemeyi tercih etmiş. Iyk!

Bir de yazarın “Türkiyeli” ve “Türk” açmazı var. Yer yer “Türk” diyor, yer yer “Türkiyeli”. Ben bu ayrımı bilmiyorum. Türk demek bana yeterli görünüyor. Neden Türkiyeli deme ihtiyacı duyuluyor? Almanyalı diyor muyuz ya da Fransalı? Hayır. O zaman Türkiyeli niye?

Neticede Ahmet Ümit kitapları bana hitap etmiyor. Ama okuyorum. Çünkü popüler ve popüm eksik kalmasın.
 
 
Saygılar,
Hülya Erarslan
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Burak Süalp 20 Nisan 2022 at 13:27

    Sevgili Hülya, Kayıp Tanrılar Ülkesi’ni geçtiğimiz aylarda -okumaya fırsatım olmadığı için- dinledim. Hemen ardından senin Instagram paylaşımında görünce, kitap yorumunu merakla beklemeye başladım. Az önce okurken de hem güldüm hem düşündüm.
     
    Öncelikle hemen hemen her yazında konuya rüzgar gibi giriş yapmana bayılıyorum. Şaka değil. İkincisi, kitabın mitolojik hikaye kısmını ben de çok sevmiştim. Senin özetini okurken de sesli güldüm. Bilal’e anlatır gibi anlatmışsın, eline sağlık. Üçüncüsü, didaktik yazım tarzı ile ilgili duygularını da sonuna kadar paylaşıyorum. Eğer metin içinde aktarılan bilgi sakil kalıyor, sırıtıyorsa iyi işlenmediğini düşünüyorum. Yazarın bu bilgileri (ya da en azından bir kısmını) verme kaygısı varsa çok daha iyi çalışması gerekiyor. Dördüncüsü, çiğ kelimeler konusunda seni kucaklıyorum. O kelimeleri okurken gözlerim acıyor. Gerçekten, yazılı edebiyatta “iplememek” nedir arkadaş?
     
    Son olarak, Türk-Türkiyeli ayrımına dair… Kanımca bu bir açmaz değil, bir söyleyiş tercihi. Büyük şans ki çok kültürlü, çok milletli, çok inançlı bir coğrafyada yükselen bir cumhuriyete sahibiz. Bu cumhuriyetin altında da Türk, Kürt, Çerkes, Rum vb bir çok millet yaşıyor. Kanımca insanların kendilerini Türkiyeli Türk, Türkiyeli Kürt, Çerkes, Rum olarak tanımlamaları gayet doğal ve anlayışla karşılanmalı. Aksi takdirde, bu ülkenin vatandaşı olan ve kendisini başka bir milliyete aidiyet hisseden kesimleri bir arada tutmak imkansızlaşır.
     
    Kalemine sağlık sevgili yazar arkadaşım.

    • Yanıtla Hülya Erarslan 23 Nisan 2022 at 14:09

      Süper söylemişsin, “Eğer metin içinde aktarılan bilgi sakil kalıyor, sırıtıyorsa iyi işlenmediğini düşünüyorum. ” Aynen aslında söylemeye çalıştığım buydu.
      Diğer sözler ve bilgiler için de teşekkürler çok.

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 20 Nisan 2022 at 20:16

    Hülya Hanım, kritik noktaları bulup aktarmakta gerçekten büyük bir yeteneğiniz olduğunu her yazınızda bir kez daha görüyorum. Elime alıp tamamını okuyamadığım bu kitabı seçmenize de ayrıca çok sevindim. Çok satan ve çok okunan ayrımı yapılır ya kitaplar arasında, popüler yazarların satışı her zaman iyi oluyor.
     
    En büyük isteğim benim yakında çıkacak kitabımı da okuyup yorumlamanız olacak. Edebiyat diline gösterdiğiniz özenden dolayı da ayrıca sizi kutluyorum.
     
    Bu kadar öz ve akıcı yazarak yaptığınız aktarımların devamını merakla bekliyorum.
     
    Teşekkürler.
    Tebrikler.

    • Yanıtla Hülya Erarslan 23 Nisan 2022 at 14:10

      Ben teşekkür ederim asıl. Kitabınızı elbette okumak isterim, seve seve.

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan