“Bana mı çok uzun geldi bu serin havalar?” diye soracağım ama biliyorum, hepimiz yazı sabırsızlıkla bekledik. Eee ben artık yorganları kaldırdıysam, yaz başlasın bir zahmet. Bahar insanıyım daha önce anlatmıştım: Bahar Geldi Ama yaz demek tatil demek, sevdiklerinle geçirdiğin uzun zamanlar demek, memleket ziyaretleri,…
Ne zaman sivri, aykırı, isyankar bir tip gibi gözüksem, sebebinin hiçbir olayda bir türlü orta yolcu davranamayışım, yaşadığım ne olursa olsun, doğru olanın yanında olmak zorunda hissettiğim için olduğunu fark ediyorum. Hele bir sus, bekle, bak bakalım rüzgar ne tarafa esecek, kim kimi kesecek,…
Ne zamandır aklımda bu atasözü “Bal tutan parmağını yalar”, neden aklımda diye soracak olursanız, neden kullanıldığı, nerede kullanıldığı değişir ama bu gün toplumumuzda nasıl çirkin bir anlama dönüştüğü kafamı kurcalıyor uzun zamandır. Türk Dil Kurumu’ndaki manası “İmkanları geniş bir işin başında bulunan kimse az…
Tutmayın beni gidesim var. Nereye derseniz, ben de bilmiyorum ama şöyle kuşlu, yeşilli, denizli, az insanlı, minumum iletişimli bir yer hiç fena olmaz. Hele mevsim de yaza dönüyorsa. Öylece durmak, bir ağaç gibi, sakinleşmek denizin kokusuyla… Ya da karıncaların yemek taşımasını izlemek. O ahenk,…
Nasıl kıymetli, nasıl özeldir annelerimiz, bir tanemizdir onlar. Hakları ödenmez, vefakar, cefakar güzel analarımızın. Malum her mayıs ayının ikinci pazarı anneler günü olarak kutlanıyor bir çok ülkede ve bizde. Bu büyük sevgiyi bir güne sığdırmak, sadece çiçekli, hediyeli bir güne döndürmek değil kimsenin…
Biraz önce geldi oğlum okuldan. Çantasından çıkardığı davetiyeyi uzattı. Mezuniyet zamanı gelmiş meğer, kep töreni var yakında. O binaya ilk götürdüğüm günü hatırlayınca biraz içim burkuldu. Minik adamım büyüdü, delikanlılığa doğru gidiyor, şükürler olsun. Sekizinci sınıf bitmek üzere ve ben birinci sınıfa başlarkenki halini…
Mahalle kültüründen gelenler, köylerde büyüyenler bilir; bahar bayramı, Hıdrellez zamanını nasıl heyecanla beklerdiğimizi. Hakkında bildiğimiz öyle derin, tarihi bir bilgi de yoktu üstelik. Tek bildiğimiz gece sokakta keyifle takılabilecek olmamızdı. Ve elbette yaktığımız lastiklerin üstünden dilek dileyerek, ateşten bir taraflarımızı yakmadan atlamak ki bu…
Her zaman böyle oldu; bekleyip geçer zannettim, geçmeyeceğini bilmeme rağmen. Yumurta kapıya dayanınca gittim diş doktoruna, tecrübesiz de değilim üstelik. Ömrüm boyunca çekmedim başka bir şeyden, şu dişlerimden çektiğim kadar. Yıllar sonra geçen hafta oturdum o koltuğa yine. Ağladım. Hem de nasıl? Çocuk gibi…
– Ne hayali yahu? Unumu eledim, eleğimi astım. – Hayal kurmak, bir şeyleri düşlemek çocuklukta olur, koca koca insanların ne işi olur hayalle falan? – Zaten ödenecek borçlar, çocuğun okul işleri, evdi-işti vakit mi var? – En fazla yazın çıkacağımız tatilin hayalini kurabilir…
Moliere‘in Kibarlık Budalasını bilir misiniz? Muhakkak bilirsiniz tabi ama bu muhteşem komedinin konusunu biraz hatırlatayım size. 17 yüzyıl Fransa’sında cahil, saf ama bir o kadar da zengin Mösyö Jourdain’in, asilzadeler sınıfına girebilmek için düştüğü, komik durumlar anlatılıyor bu tiyatro oyununda. Asilzade olmayan bir adam,…