Karmaşada kelimeler ile oynamayı seviyorum.
Karmaşa, içerisinde karmayı ve bir minik ekleme ile aşkı barındırıyor mesela. Şimdilerde, son 3 haftadır memleketimin kumdan kalelerinde kalıyorum üstelik sonbaharın göbeğinde.
Bir yıkım ve sonrasında tekrar bir kurulum. Hani adına ne dersek diyelim, içerisinde bin bir soruyu barındıran o günler. Gün içerisinde de olan ancak günün sonunda boğazımıza atkı gibi dolanan.
Böyle gidersem anlaşılmayan yazar olacağım…
İyi de! Yaşamın ne kadarını anlayabiliyoruz ki? Deprem, virüs, insanların bir olma bilincinde bile birbirlerini yaralamaları ve örselemeleri. Bu kadar ihtiyacımız olan şeyi bilemediğimiz başka bir kavram var mı acaba?
Sevgi
Sabah işe gelirken kaldırdım yüzümü gökyüzüne baktım. Sararan yapraklar bulutların arasında çok güzel görünüyordu. Bir de baktım ki önünden geçtiğim apartmanın adı; Sevsay. Ne kadar önemli… Bunu görmem, fark etmem 3 ayımı, bu şehirde yaşamamı sayacak olursam yıllarımı almıştı. Bazı kavramları algılamamız, ardından da farkına varmamız zaman alıyor. Bu zaman, kum saatinin minik parçaları oluyor ve biz akıp giden zamandan bir de kumdan kaleler yapıyoruz. Eşelesek ne güzel anlar ve anılar var.
Kendimin üzerine kum atmak mı, başkasının üzerine kum atmak mı?
Başkasını yapılandırmak şüphesiz ki daha kolay. Hem onun şekli şemali daha güzel görünür. Peki ama kendimize hangi parça yakışır? Uyumsuzluğun uyumu diye de bir şey vardır, bilir misiniz?
Soru işaretleri ile alfabenin içerisinde geziniyorum buna da “hayat” deniyor. Labirentte kayboldukça minik bir peynir atıyorum ağzıma ve Minnie Mouse oluyorum. Kapan mı? O da andaki kaygılar, sıkıntılar ve varoluş çabası.
Günler…
Saatler…
Dakikalar.
Geçmez diye düşünülen her türlü kavramın içinden geçtik, geçiyoruz, geçeceğiz. Peki ama?
Bizden Sonra
Ne diyecekler? Ne desinler, neyi konuşsunlar istersiniz? Çok da bir şey değil düşünsenize? Marie Crue ne acılar çekti kim bilir? (Mutlaka ki en iyi kendi bilir) Ancak bu biyografisinin bir bölümü eder. Bize kalan icatları ve düşünceleri, peki ama biz neyi inşa ediyoruz bu kumdan günlerde?
İlayda Oylum Güleryüz
Editor Notu:
İzmir Depremi ile ilgili dergimizde yayınlanan diğer yazılara göz atmak isterseniz, alttaki bağlantıları tıklayabilirsiniz.
5 Kasım 2020: Güzelim İzmir, Seda Çağlayan
6 Kasım 2020: Doğal Afetler ve İnsanlık, Nalan Erpolat
9 Kasım 2020: Yıkıntı Umutları, Mehmet Gökcük
17 Kasım 2020: Ayda’ya, Mavi Ahıskalı
No Comments