Yıldız Tozu

Kar Küresinde Vals

11 Ocak 2021

Öykü: Kar Küresinde Vals | Yazan: Sıla Malik

Kar yağmasını dört gözle beklemişti bütün bir yıl. Oysa doğum gününde asla kar yağmazdı, aksine hava kışa inat hep sıcacık olurdu. Belki kalbinin iyiliği yetiyordu havayı ısıtmaya ama hayal bu ya bir yaşına da karlar altında merhaba demek istiyordu. Kar kürelerindeki gibi. Bembeyaz bir başlangıç güzel olmaz mıydı hiç?

Arkadaşları da böyle düşünmüştü genç kadının. Gülüşü güzel arkadaşlarının dileğini gerçekleştirmek için çabaladılar uzun bir süre. Ondan habersiz bir şeyler düzenmek zordu ancak imkansızı başarabilecek güçtelerdi onlar. Tabii bazen heyecanlarını gizleyemeyip minik potlar da kırdılar ancak genç kadın farkına varamadı büyük planın.

İçinde o garip heyecan vardı yine. Yaklaşan tarihle daha da artıyordu. Değerli olduğunu hissedecekti yine. Spesifik olarak koca bir gün tamamen onun içindi. Bir gün önceden, iş çıkışı toplandılar. İstikamet karlı dağlar. Bu noktada kim daha heyecanlı söylemek imkansız. Ve akşam yolculuğu sağ olsun, genç kadın çabucak bıraktı kendini uykunun kollarına. Akşamdan yola çıkmanın bir nedeni de buydu ya. Yolları görüp güzergahtan varış noktasını tahmin etmemeliydi doğum günü kızı. Planda gece yarısında varmak vardı otele. Tam on ikide, karların altında üfleyecekti mumu genç kadın. Yüzünde gülümsemeyle içindeki çocuğu çıkaracaktı ortaya. Yıllardır hayalini kurduğu an gerçek olacaktı.

Karla kaplı, ağaçlık yollar geçildi. Şehir ve şehrin kalabalığı aşağıda kalmıştı artık. Hava iyiden iyiye soğurken, arabanın içinde sabırsızlığın verdiği, hızlı kalp atışlarının ısıttığı sıcak bir ortam vardı.

Alana iyice yaklaştıklarında hafifçe uyandırıldı genç kadın.

Gözlerinde uykunun mahmurluğu ile etrafına baktı. Camdan baktığında gördüğü bembeyaz manzara ile gözleri parladı. Gerçek olmadığını zannetti bir an. Rüyada olmalıyım diye geçirdi içinden. Fakat açık camdan içeri süzülen kar tanelerinin ellerinde bıraktığı o soğukluk gerçekliği seriyordu önüne tüm ihtişamıyla. İçinde balonları gökyüzünde dans eden bir kız çocuğunun hayranlığı vardı. Arkadaşları ilk defa onu saf bir mutluluk hissederken görüyorlardı.

Araba durduğu anda dışarı attı kendini genç kadın. Üstündeki kabanla kazağı arabada sıcaklayınca çıkarmıştı yolculuğun başında. Üstündeki ince kısa kollu tişörte aldırmadı bile. Soğuğu hissetmiyordu o şu anda. İçinden koşmak geliyordu. Kahkaları karıştı sevinç nidalarına. Arkadaşları karı bu kadar sevdiğine şaşırdılar ancak buna şaşırmaları boşunaydı. Çünkü genç kadının her kış dilinden düşürmediği bir sevgiydi bu.

İçlerinden biri minik bir kızla ilgilenir gibi giydirdi ona kazağı ve kabanı. Kısacık anda bile yerinde duramıyordu genç kadın. Kabanı giydiği gibi karın üstüne attı kendini. Gözlerini kapatıp birkaç saniye yaşadığı huzurun tüm bedenine yayılmasını dinledi. Ona arkadaşları da katıldı. Etraftaki diğer otel sakinlerine aldırmadan insandan çiçek olmuşlardı resmen. Gülüyorlar, birbirlerine kar atıp şakalaşıyorlardı.

Birkaç dakika sonra tatlı bir pasta belirdi yanlarında. O hedef listelerinin en başında gelen istek gerçekleşiyordu işte. Sevdikleriyle çevrelendi genç kadın. Yakılan mumlarla sarı bir ışık yayıldı etrafına. Saçlarını okşadı yavaşça. Yanağındaki gamzesini ortaya çıkardı. Gözlerini sımsıkı kapamıştı genç kadın, dileklerini geçiriyordu kalbinden. Ardından alkışlar ve ıslıklar eşliğinde üfledi mumlarını.

Yeni yaşında ilk yaptığı şey yıldızların pırıl pırıl parladığı gökyüzüne bakmak olmuştu. Manzara karşısında büyülenmişti. Adeta bir kar küresinin içinde, gerçek olmayan bir dünyada yaşıyordu anını.

Nereden bilebilirdi ki hayatına bambaşka anlamlar katacak bir çift gözün onu hayranlıkla izlediğini.

Genç adam uzaktan izlemişti bu film sahnesini. Başrol kendi ışığıyla büyülemişti onu. Gülüşünde sahici bir tını vardı. O gülüşün nedeni olmak istedi. Kendini bu tabloya, genç kadının yanına çoktan yerleştirmişti bile.

O akşam bulutların üzerinde gibiydi genç kadın. Odasına döndüğünde uykunun onu henüz ziyaret etmeyeceğini biliyordu. Üzerine aldığı battaniyeye iyice sarılarak küçük kulübenin balkonuna çıktı. Derin bir sessizlik hakimdi ortama. Ufaktan ufaktan kar yağıyordu yine. Yavaşça elini uzatıp tanelerin eriyişini izledi. Kendi dünyasında, düşüncelerinde kaybolmuştu. En sevdiği halindeydi. Kendiyle konuşuyordu. Belki de bu hayali ilk kurduğu haline verdiği sözü tutabilmiş olmanın verdiği rahatlıktı bu.

Düşünceler denizinden ayak sesleri çıkardı onu. Daha önce otelin girişinde gözüne takılan genç adamdı bu. Yavaşça ona doğru ilerliyordu. Garip bir elektriğin vücuduna yayıldığını hissetti. Yanaklarındaki artan sıcaklık onu lise yıllarına döndürmüştü.

Genç adam balkonun kenarına geldiğinde başıyla hafifçe bir selam verdi genç kadına. Yüzünde içten bir gülümseme vardı. Elindeki orta boylu kutuyu yavaşça genç kadına uzattı. Bunu yaparken bir prensesin önünde reverans yapıyor gibiydi. Genç kadın bir yabancı olmasına rağmen yıllardır tanıyormuş gibi hissettiği bu genç adamdan tatlı bir utangaçlıkla aldı kutuyu.

Tek kelime edemeden kayboldu gözden genç adam.

Arkasında az önce olanları algılamaya çalışan genç kadın içeriye geçti. Yavaşça yanan şöminenin önüne oturdu. Hareketleri olabildiğine yavaştı. En ufak bir telaş bu büyülü anı bozacak diye ödü kopuyordu.

Kutunun kurdelesini özenle çözdükten sonra gözlerini sımsıkı kapatmış bir halde açtı kapağını. İçinde bir kar küresi vardı. Yağan karda dans eden bir çiftin küresiydi bu. Minik figürlerin yüzlerine çizilen gülümser ifadelerden kahkahalarının sesleri duyuluyordu sanki.

Ancak onu asıl heyecanlandıran şey, notta saklıydı.

“Hayatım boyunca görebileceğim en güzel filmin en güzel gülüşüyle tanıştım bugün. Ve o gülüşün izin verdiği sürece nedeni olmak için emrinize amade şu garip ömrüm. Renksizliğini fark ettiğim kendi öykümü sizin şen kahkahalarınızla eşi benzeri görülmemiş bir senaryoya çevirmek isterim. Ne dersiniz, son sahnesini bu kar küresinde sonsuza dek hapsedelim mi?”

Sıla Malik

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan