İçimdeki Deniz

Bitti Dediğin Anda Kaderin Yeniden Yazılır

23 Mart 2021

Kitap: Bitti Dediğin Anda Kaderin Yeniden Yazılır | Yazar: Almula Merter Churm | Yorumlayan: Demet UncuBazı kitaplar sadece isimleri ile cezbeder insanı. Kitapçıda, raflarda duran bir sürü kitabın içerisinde, bu kitabın dikkatimi çekmesi, bu sebepten oldu işte. Aynı zamanda oyuncu olan, yazar Almula Merter Churm’ın okumakta olduğum bu kitabı, beni heyecanlandırdı. Kitapta; acı çeken, hayal kırıklığına uğrayan, aldatılan, neden onların başına bu olayların geldiğini anlamaya çalışan birden fazla karakter var. Tanıdık geliyor değil mi size de bu söylediklerim?

Karakterler

Kimler mi var bu kitapta? Birazcık ipucu vereyim sizlere onlar hakkında.

Yeşim başarılı bir işkadını. Mükemmeliyetçi, her şeyi dört dörtlük yapmaya gayret eden, evine ve işine yetişmeye çalışan bir kadın. Aynı zamanda çok sevdiği kocası tarafından aldatıldığını öğrenen bir kadın.

Feryal, çok güzel giden birlikteliğini; idealleri uğruna arkasında bırakan, yakalandığı kanser hastalığı ile mücadelesine devam eden bir kadın. Yıllar yıllar sonra, geride bıraktığı o sevdiği adamla yolları kesişen bir kadın.

Damla, çok ünlü bir tiyatrocunun, tiyatrocu kızı. Babasını aniden kaybedişinin bıraktığı acılarla ve onun gidişini kabullenemediği için hırçın duygularıyla cebelleşen bir kadın.

Mahir, büyükannesi tarafından aşırı korumacı olarak yetiştirilmiş, içinde biriken büyük öfkesinin nedenini açıklaması ile birlikte herkesi çok şaşırtan bir adam.

Canan, annesi ile ilgili yaşadığı büyük acı ile birlikte ailesini terk edip yurtdışında yaşamaya başlayan bir kadın.

Anlayacağınız, hepsinin bir derdi, bir acısı var. İçlerinde kopan fırtınalar da yanlarına cabası tabii. Kitapta herkesin tesadüfen biraya geldiği, buluştuğu bir mekan var. İsmi, Hotel 21. Kırsalda, yeşillikler içerisinde, çok güzel bir kumsalı olan, nefis bir günbatımına sahip modern-etnik yapıda olan bir otel burası. Her köşesi incelikle düşünülmüş, her biri ayrı güzellikte olan. Açık mutfağın tam ortasındaki uzun ahşap masanın etrafında hep birlikte kahvaltı ediliyor, akşam yemekleri yeniyor. Çay saatleri, köydeki pastaneyi işleten Melek Hanım’ın nefis simitleri ve poğaçaları eşliğinde yapılıyor. Meditasyon ve yoga için ayrılmış ayrı odalar da mevcut.

Mutluluk Atölyesi

“Mutluluk atölyesinde seni de bekliyoruz. Lütfen kendini daha fazla erteleme” cümleleri ile otel sizleri çağırıyor. Romanın kahramanları, dediğim gibi tesadüfler ile buraya ulaşıyor. Sonra, hepsi bu buluşmanın tesadüf olmadığını anlıyor ama o konu romanın ilerleyen sayfalarında anlatılıyor.

Otelin karizmatik ve gizemli sahibinin adı ise Hakan. Bu güzel mekan onun ve sevgili eşinin birlikte kurdukları hayalmiş. Eşinin zevki ile mistik bir hava kazandırılmış bu mekana. Hakan’ın da büyük bir acısı var. Ama o acısının zamanla ona yol göstermesine izin vermiş.

Otel 21

Otelin isminin neden 21 olduğunu merak ederek kitabı okumaya devam ediyorum. Bir düşüncenin veya alışkanlığın değişimi için 21 günlük bir süreye ihtiyaç olduğunu okudukça öğreniyorum. Kitapta, evrenin bazı yasalarından da bahsediyor Hakan; yansıma, yansıtma, isteme yasaları gibi. Ama onları öyle güzel örneklerle açıklıyor ki sizi bir an durdurup, düşündürüyor; “Gerçekten anlattıkları doğru olabilir mi?” diye.

Düşünsenize, kendiniz için bir şey isteyeceksiniz, onun da bir dili, bir söyleme biçimi var. Kitabı okumaya devam ettikçe yer yer gözlerimin dolduğu bölümler de oluyor tabii. Yüreğime dokunan yerler bunlar sanırım. Bunun gibi mesela:

“Seninle sonsuza kadar kalacak tek şey yine sensin. Ne kadar seversen sev, ne kadar bağlanırsan bağlan, yaşamın için kendinin dışında anlam yüklediğin herkes ve her şey aslında sadece seni sen yapmak için oradalar, unutma. Vedaların ne kadar acılı da olsa da bil ki sana giden yolda veda ettiklerin bambaşka tezahürlerle karşına çıkacak. Ama o tezahür hep sende, senin içinde yaşanacak. Belki birini seveceksin, bir çocuğu… Belki yazacaksın hiç durmadan… Ya da hiç bilmediğin yollara düşeceksin… Birini sevindireceksin ya da… Kaybettiklerinin ya da bırakmak zorunda olduklarının boşluğu, onlarla beraber ruhunda biriktirdiğin anlamlarla dolacak!”

Yaradan’ın Söylemek İstediği

Kahramanların bazılarının vedalaştıkları, bazılarının da vedalaşamadıkları ile başları dertte. Kimisi ne yaptığının ve yaşadığının farkında, kimisi farkında bile değil. Kitabın dili o kadar akıcı, o kadar sade ve samimi ki okurken, kahramanların acıları, mutlulukları kalbinize değip akıyor sanki. İnsanoğlunun benzer acılarının, pişmanlıklarının, sevinçlerinin olduğunu görmek, hem sizi birazcık da olsa rahatlatıyor hem de dünyanın ne kadar küçük ve yaşamın ne kadar kısa olduğunu size anımsatıyor.

Onların hikayelerinden kendinize haksızca yüklendiğiniz zamanları, içinize attığınız acılarınızı, yüzleşmek istemediğiniz anılarınızı hatırlıyorsunuz. Kitabı severek okursanız farkında olmadan omuzlarınızda taşıdığınız yüklerden de birer birer kurtuluyorsunuz aslında. Epiktetos’un “Yaradan sana bir şeyi söylemek istediğinde, bunu bir insana söyletecektir” sözü ile bana bu kitabın anlatmaya çalıştığı birşeyler olduğunu düşünüyorum, belki benim aracılığımla da sizlere. Ne dersiniz?

Sevgiler,
Demet Uncu

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan