İçimdeki Deniz

Ne İçin Varsan Onun İçin Yaşa

10 Kasım 2021

Kitap: Ne İçin Varsan Onun İçin Yaşa | Yazar: Hikmet Anıl Öztekin | Yorumlayan: Demet Uncu


Ne İçin Varsan Onun İçin Yaşa | Hikmet Anıl Öztekin

“Müsvedde hayatlar yaşıyoruz, öylesine ciddiye almadan, özenmeden.”

Sizler de, tıpkı benim gibi, kitap okurken hoşunuza giden cümlelerin altını çizer misiniz? 🙂Şimdilerde okuduğum kitap öyle güzel ki, beni öylesine sardı ki… Hikmet Anıl Öztekin’in “Ne İçin Varsa Onun İçin Yaşa” isimli kitabından alıntı yaptığım cümlelerden ilki bu.

Altını çizdiğim cümleler üzerinde, sonradan düşünmeye bayılıyorum. “Müsvedde hayatlar” benzetmesi ne kadar doğru bir tespit, sizce de öyle değil mi? Oysa hiçbirimiz hayatlarımızı önce müsveddeye yazıp, sonra o yazdıklarımızı yaşamıyoruz. Ne yapıp ettiysek, geri dönüşü olmuyor. Her şey o an itibari ile yaşanıyor ve geçip gidiyor.

Gerçekten istediğimiz hayatları mı yaşıyoruz? Ya da mücadelemiz gerçekten yaşamak istediğimiz hayatlarımız için mi?

Bu kadar kaosun, kargaşanın ve geçinmenin derdinde iken, hayatlarımız da sular gibi akıp, gidiyor bence. Geçtiğimiz cuma günü Avrupa Yakası’ndan, Anadolu Yakası’na geçmeye çalışırken -bir kebapçının bacasının tütmesi sonucunda çıkan yangının etrafı toz dumana boğduktan sonra İstanbul’a çöken yoğun sisin içerisinde araba kullanmaya çalışıyordum- sahil yoluna vardığımda da sağ şeridin yol çalışması sebebi ile tamamen kapatılmış olduğunu gördükten sonra “Demet,” dedim, “neden kendine bunu yapıyorsun? Bu reva değil gerçekten sana, hiç kimseye.”

O trafiğin içerisinde olan herkese üzüldüm. Bütün hafta çalıştıktan sonra evlerine dönmeye çalışan insanlar için tek tek üzüldüm. “Tamam,” dedim, “İstanbul, benim için son sahnelerini yaşıyor artık.”

Evet bir hayalim var, belki de çoğunuzun bildiği, okuduğu gibi. “Taş ev hayali” 😊

Kısmet deyip, yolumuza devam ediyoruz işte.

Okuduğum bir cümle beni nerelere götürüyor? Belki de hayalime bir adım daha yaklaştırıyor. Kim bilir?
 
 

Ne İçin Varsan Onun İçin Yaşa

 

“Dünya istediğin yönde gitmiyorsa, sen gittiğin yönü değiştir.”

Buyur bakalım buradan yak. Sanki bana “Hadi bir cesaret et, hayaline yaklaşabilmen için ufak adımlarını atmaya başla artık” der gibi geliyor bana bu cümle. Öyle değil mi sizce de?

Şikayet etmenin bizleri zayıflatacağını bildiğim için “Değişmiyorsa sen değiş” felsefesi bu aralar bana en iyi gelenler arasında. 😊 “Peki” diyorum içimden, okumaya devam ediyorum.

“Cesur olmak, korkusuz olmak değil ki korkularına rağmen yürümekte kararlı olmaktır.”

Tövbe Yarabbim, bu kitap kafamın içindeki korkuları endişeleri hissediyor olabilir mi? Okuduğum satırların ardından, içimde oluşan hislerime, bir sonraki satırda okuduğum cümle adeta cevap veriyor bana. Bu biraz beni ürkütse de her bulduğum cevabın yüzüme yansıttığı gülümsemeyi durduramıyorum.

“Anlamadığımız odalardan, hiç bilmediğimiz odalara geçeriz, atan yaşımızda.”

Her biten ve her yeni girilen yaş, bu kadar güzel anlatılabilir miydi? Bu cümlenin de altını çizdikten sonra durup düşünmeye başlıyorum. Tam 46 yaşındayım, dolu dolu yaşadığım her senenin bana sunduklarını gerçekten anlayabildim mi? Allah kısmet ederse mayıs ayında gireceğim yeni yaşımın da neler getireceğini gerçekten bilmiyorum.

Ömür dediğimiz şey bu olabilir mi? Anlamadan yaşadığımız, geçen yıllar ve başımıza neler geleceğini bilmediğimiz gelecek yıllardan mı baret hayat?

Buna da “Peki” diyorum ve okumaya devam ediyorum.

“İnsan zamanını durdurmak istediği yere aittir.”

Off diyorum, ne kadar da altı ağır bir cümle. Zamanı durdurmak istediğim anlar, elbette kendimi hep mutlu ve huzurlu hissettiğim anlar. Kaybettiğim sevdiklerimle birlikte yaşadığım her anı durdurmak isterdim. Onların hep genç ve sağlıklı olduğu zamanlara ait olsam keşke.

Keşke zaman, yavaşlatılmış film kareleri gibi aksa. Bizler ona yetişmeye çalışmasak, onunla birlikte yavaşça aksak…

Kitapta yüreğimi dağlayan cümle ise şu oldu:

“Annesiz babasız kalan çocuklar, büyümezlerdi. Sadece yaşlanırlardı.”

Kendimi onların yerine koymaya çalışarak hissetmeye çalıştım sadece. Hep eksik, içindeki koca bir deliğin, etrafının sızım sızım kanayan yarası ile birlikte yaşamaya devam etmek. Sevdiklerini kaybedenlerin de benzer duyguları hissettiğini bilsem de bahsedilen anne-babasızlığın çok bambaşka bir şey olması gerektiğini düşündüm; kapağını yeniden açtığım kitabı okumaya devam ederken.

“Aşkını değil, aşkı gözet. Bir insanın hayatının en güzel anı, başka bir insanın hayatının en güzel anını yaşatmak olabilir.”

Bu yazımı aşkla, sevgiyle sonlandırmak istedim tabii, sizler için 😊 Herkesin bildiği gibi, sevgi kurtaracak bizi, dünyayı. Bir insanı mutlu ettiğiniz anda, onun gözlerinde gördüğünüz heyecanın, yaşam enerjisinin sebebi olduğunuzu bilmekten daha güzel ne olabilir ki şu hayatta? Bazı kitapları hiç bitmesin diye yavaş yavaş okuduğum doğrudur. Tıpkı bu kitap gibi. 😊

Sevgiyle kalın.
 
 
Demet Uncu
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

6 YORUMLAR

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 10 Kasım 2021 at 08:20

    Çok güzel anlatmışsınız. Ben kitabın ilk yazdığınız cümlesini “yüreğinin götürdüğü yere git” kitabının sözcüklerine benzettim. Verdiği mesaj olarak yani. Bilmiyorum kaç yıl önce yazılmıştı ama oldukça bir zaman üzerinden geçti. Ve hâlâ aynı mesajlar bizi etkiliyor demekki biz hala bir anlamda aynı noktadayız. Yani olumsuz anlamda söylemiyorum ama demek ki insanlığın aşması gereken en önemli mesele bu. İstediğini yaşamak, istediği gibi yaşamak, istediği hayatı yaratmak! Şüphesiz her gün biraz daha “kendi hayatlarımıza” yaklaşıyoruz.
     
    Ben bir tek son alıntıda aynı fikirde olmadığımı söyleyebilirim yani bizim en mutlu olduğumuz anlar başkasını mutlu ettiğimiz anlar değildir. Bu bize öğretilmiş bir düşünce kalıbıdır. Kendimizi mutlu ettiğimiz anlar, başka birilerinin de en mutlu olduğu anlar olabilir belki.
     
    Sevgi ve Saygılarımla

  • Yanıtla Demet Uncu 10 Kasım 2021 at 15:24

    Şen Hanım, ne güzel ifade etmişsiniz düşüncelerinizi. Bu güzel katkınız için çok teşekkür ediyorum.
     
    Son yazdığınız cümlede haklısınız tabii, kendisi mutlu olmayan bir insan başka bir insanı nasıl mutlu edebilir zaten?
     
    Tekrar çok teşekkür ederim.
     
    Sevgiler 💕

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 10 Kasım 2021 at 22:53

    Merhaba,
     
    Galiba biz insanlar mutlu olmayı bilmiyoruz Demet Hanım. Neden böyle düşünüyorum? Yazdığım yorumlardan biliyorsunuz, mutlu bir hayatım vardı, çok sevdiğim ve beni çok sevdiğini bildiğim eşimle yaşadığım. Ama daima yeni hayaller, yeni isteklerimiz oluyordu. Bence bunlar sebep oluyor, sınırsız mutlu olamıyor insan. Hep daha başka hedefler, istekler sizi zorluyor, oh demiyor, hep koşmaya, yorulmaya devam ediyoruz.
     
    Mesela önce İstanbul’dan kaçmaktı hayalimiz, gerçekleştirdik. Emekli olmayı beklemeden, o zamanlar çok güzel bir kasaba olan Marmaris’e yerleştik. Delice mutluyduk, ne her gün işe gitmek için saatlerce trafikle boğuşmak, hatta her gün kıtalar arası yolculuk yapmak, ne ekzost kokusu ne de iş stresi vardı ama çok çabuk bunlara da alıştık ve hep başka istekler, başka hedeflerimiz oldu.
     
    Yıllar sonra çok istediğimiz, hayalimiz olan karavanımızı istediğimiz gibi yaptırdık ve dilediğimiz yerde konaklayarak istediğimiz kadar kalarak gezdik. Kuşlar kadar özgür, zamansız ve çok da mutlu. Sonra bir gün baktım, “Acaba teknede yaşamak nasıl olur?” diye hayal kuruyorum ve o gün söz verdim kendime, “Sahip olduğunla mutlu olmak en güzeli” diye.
     
    Aradan çok uzun zaman geçmeden yalnız kaldım ve şimdi düşünüyorum. Keşke sevdiklerimiz hep yanımızda olabilse ya da bizleri bu kadar üzmese ayrılıklar, yalnız ve terkedilmiş hissettirmese, acıtmasa. En büyük mutluluk, sevdiğin ve sevildiğinle beraber yaşadığın her an. Sonrasında düşünüyor insan, meğer ben o zaman ne kadar mutluymuşum, diye. Onun için; sağlıkla yaşadığımız her anı, en mutlu olduğumuz an gibi yaşamak en güzeli galiba. Mutlu olduğun her an çok değerli, zaman ve yer o kadar da önemli değil.
     
    Sevgiyle 💖

    • Yanıtla Demet Uncu 11 Kasım 2021 at 09:21

      Nimet Hanımcım, yine yalnız bırakmadınız 💕 Ne güzel özetlemişsiniz bizlerin tatminsizliğini. Aslında benim endişelerimden biri de bu sanırım. Hayalime ulaştıktan sonra o durumla yetinmeyip yeni arayışlara mı gireceğim acaba? Dediğiniz gibi mutluysam, o koşullara yetinip yoluma devam mı etmeliyim? Yoksa yaşam doğası gereği, durağan olmaya yatkın değil mi? Yani hayallerim için çalışmaya, birine ulaşınca diğeri için çalışmaya devam mı etmeliyim? Tüm yazıklarınız bana bunları düşündürttü. Katkılarınız için çok teşekkür ederim.
       
      Sevgiler

      • Yanıtla Nimet Canbayraktar 11 Kasım 2021 at 10:08

        Okuduğum satırlarınızdan sonra yazmadan duramadım. Aslında yaşamımız boyunca hep daha iyiye, farklı olana, daha mutlu olacağımızı düşündüğümüz şeylere ulaşmaya çalışıyoruz. Evet, çok kısa bir süre sonra olmasa dahi sonra farklı istekler, hedefler oluyor hayatımızda ama bütün bu süreçte de çok ama çok güzel yaşanmışlıklarınız birikiyor anılarınızda, hatırladıkça sizi çok mutlu eden. Öbür türlüsü kısır bir döngü ve pişmanlıklar olmaz mı? Hayatın ta kendisi bu değil mi? Yeni hedefler, yeni arzular, heyecanlandıran bilinmezlikler. ‘Keşke’ yerine ‘İyi ki’ demek çok daha güzel bence. Biraz cesaret…
         
        Hep mutlu olmanız dileğiyle. 💕

        • Yanıtla Demet Uncu 12 Kasım 2021 at 17:43

          Nimet Hanımcığımi ne güzel yapmışsınız tekrar yazarak, çok teşekkür ederim. İyikilerimiz hep çogalarak artsın, olur mu?
           
          “Cesaret” benim icin anahtar kelime oldu gercekten.
           
          Tekrar teşekkürler, sevgiler çok 🥰🥰

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan