Psikoloji

Sınırlar Gerekli Olana Kadar Gereksizdir!

9 Mart 2021

Yazı: Sınırlar Gerekli Olana Kadar Gereksizdir! | Yazar: Tuğba Özgen

Kurallarla dolu bir dünyada yaşıyoruz; toplum kuralları, çevre kuralları, okul kuralları, ev içindeki kurallar gibi. Kural deyince de ilk akla gelen genellikle kısıtlanma ve baskı oluyor, negatif etkisi olan bir kelime gibi ve bir o kadar da sıkıcı. En önemlisi de özgürlüğü kısıtlayan bir durum sanki kuralın olması. Hiç düşündük mü neden var kurallar? Olmasa neler olurdu?

Özgürce yaşamak, özgürce konuşmak, özgürce davranmak elbette hepimizin hakkı fakat herkes sonsuz bir özgürlük içinde yaşadığında bizim özgürlüğümüz otomatik olarak kısıtlanıyor aslında. Tüm ders boyunca yüksek sesle özgürce konuşan bir öğrenciyi veya yeni tanıştığımız birinin bize karşı istediği gibi özgürce davrandığını düşünelim. Bu kişiler özgürce konuşup davrandığı durumlarda diğer insanların dersi dinleme özgürlüğü, saygı görme özgürlüğü ellerinden alınmış oluyor. Bu noktada kurallara uygun yaşamak herkes için eşit bir ortam yaratıyor. Fakat kurallara uygun yaşamak için itaatkâr, kendi düşünce, duygularını ifade etme isteğinden vazgeçen bir kişi olmaktan bahsetmiyorum elbette. Sadece yeterli sınırlarla iletişimin, ilişkilerin daha sağlıklı olabileceğinden bahsediyorum.

Sınır demek kısıtlama, baskılama demek değil aksine belirli alanda özgürce yaşayabilmek demektir. Kendimizi korumak içinde en temel ihtiyaçlardan biridir. Sınırlar kişisel alanımızı, ihtiyaçlarımızı belirlemek için belirgin çizgilerdir. Sınırlarımızı tanımlarken, karşı taraftan gelen düşünce veya davranışları kabul edip edemeyeceğimize bakmak en temel adım olmalıdır.

Fiziksel ve Duygusal Sınırlar

İlk sınırımız bedenimizdir, hatta tüm vücudumuzu kaplayan derimiz dış dünyadan organlarımızı koruyan bir katmandır. Yani sınırlar aslında hep kapsayıcı ve koruyucudur. Bedenimize dokunulması, kişisel alanımız, mahremiyetimiz hep sınırları içerir ve bu noktada bize iyi geleni, zarar gelmeyecek olanı seçmek ve ona izin vermek tamamen bizim kararımızdır. Fiziksel sınırımızı bildiğimizde uygunsuz davranışları (bedenimize dokunulması hatta izinsiz telefonumuza bakılması) engellemek ve kendimizi korumak daha kolay olacaktır.

Duygusal sınırlar ise kendi duygu ve düşüncelerimizden diğerlerinin duygularını, düşüncelerini ayırabilmek ile ilgilidir. Öncelikle “Ben ne istiyorum?” ve “Neye ihtiyacım var?” sorularını kendimize sorarak yola çıkarsak sınırları inşa etmek daha kolay olacaktır. Bu sınırlar kendinizi ortaya koymak ve ilişki içerisinde size neyin iyi geldiğini, neyin rahatsız ettiğini bilerek karşı tarafa bunu sunma konusunda yardımcı olacaktır.1 Sınır koymak belli kurallar çerçevesinde yaşamak anlamına da gelmez. Tamamen bize ait olan bu sınırları kişiye, ilişkiye, yer ve duruma göre esnetmek de tamamen bizim elimizdedir.

Çocukluk Dönemindeki Sınırlar

Çocuklar, kişilik gelişimlerini tamamlayana kadar güvenli bir alana ihtiyaç duyarlar. Bu güvenli alan da bağ kurduğu ebeveynleri ile oluşur. Bu bağ çocuklar kendi ihtiyaçlarını karşılayamadıkları dönemde oluşur. Ağlayarak ihtiyaçlarını belirtirler ve ihtiyacı karşılandığı zaman da rahatlar, ağlamayı bırakır ve birincil bakım veren kişiyle hayati önem taşıyan güven bağını oluştururlar.

1,5 – 2 yaş itibariyle çevrenin farkına varan çocuklar artık sosyal yaşama adım adım giriş yaparlar. İletişim kurmaya, etrafında gördükleri nesneleri tanımaya çalışırlar, yürüme ve koşma gibi fiziksel yetilerinin farkına varıp kendilerini denerler. Tüm bu denemelerde ise ebeveynlerin çizdiği sınırlar içerisinde olurlar. Bu sınırlar çocuk özerkliğini kazansın ve kazanım sağlarken de güvenli yoldan ilerleyebilsin diye oldukça gereklidir.

Çocuklar yaşadıkları dünyanın kurallarını anlamaya ihtiyaç duyarlar. Onlardan ne beklendiğini, ne kadar ileri gidebileceklerini ve ileri gittikleri zaman neler olacağını, yani kendi sınırlarını bilmek isterler ve buna ihtiyaç duyarlar. Çünkü sınırları belirlenmiş bir dünyada kendilerini güvende hissederler. Çocuğa verilen güven ile birlikte aslında temel fiziksel ve duygusal sınırlar çizilmiş olur. “Bu alanda güvendesin”, “Bu insanlar ile güvendesin” mesajını çocuk içselleştirir ve çok küçük yaşta temel sınırlarını bilerek davranır.

Sonraki aşamada ise yaşına uygun sorumluluklar vermeye başlarız. Verilen sorumluluklar ev ve okul hayatı başlayıp sosyal çevre ile iletişime girdiği zaman gün yüzüne çıkar. Bu noktada en önemli adım çocuğa verdiğimiz sorumluluklar için sabırla yerine getirmesini beklemek olacaktır. Sorumlulukları verirken ise neyi ne şekilde yapacağını çocuğa belli bir çerçeve içinde vermeli ve en önemlisi de net bir tavır sergilemeliyiz.

“Bunu yapamazsın” dediğimizde çoğu zaman çocuk kısıtlandığını düşünerek öfke duygusunu ortaya çıkartır. Bunun yerine “Bunu bu sebepten dolayı yapamazsın fakat şöyle yapabilirsin” dediğimizde onu anlayarak, sağlıklı bir sınırla neden yapamayacağını açıklamış oluruz ve alternatif sunarak çocuğa yol göstermiş oluruz.

Çocuklardaki isteme, talep etme özgürlüğü sınırsızdır ve saygı duyulması gerekir. Fakat talep edilen durumlar çocuğun güvenliğini tehdit ettiğinde veya aşırıya kaçtığını düşündüğümüz noktalarda sınırları gerekli kılar. Aşırıya kaçtığını düşündüğümüz noktalar da kişisel olarak değişkenlik gösterebilir. Burada bahsi geçen aşırılık Dr. Haim G. Ginott’un2 Anne, Baba ve Çocuk Arasında kitabında verdiği bir örnekteki gibidir:

“Dört yaşındaki M. içinde ne olduğunu merak ettiği için kedinin kuyruğunu kesmek istedi.”

Bu istek sınırsız ve aşırı noktasına ulaşacak düzeyde bir istektir. Sinirlenip asla yapamayacağını çocuğa söylediğimizde merakı giderilmemiş ve ebeveyninin neden sinirlendiğini anlamayan bir çocuk ile karşılaşırız. Fakat M.’nin babası bu bilimsel merakı kabul eder, ancak kızının davranışını kesin bir şekilde sınırlar, “Kuyruğun içinde ne olduğunu merak ettiğini biliyorum fakat o kuyruk yerinde durmalı. Haydi, belki içinde ne olduğunu sana gösterecek bir resim bulabiliriz.” Çocuğun merakını anladığını dile getiren baba alternatif bir çözüm ile de yıkıcı davranışı engellemiş olur.

Durum ne olursa olsun çocukların aslında tek istekleri, her zaman anlaşılmak ve nerede nasıl özgürce davranabileceğini bilmektir. Anlaşıldığını hisseden çocuk doğru fiziksel ve duygusal sınırlar ile birlikte sağlıklı bir gelişim gösterir. Unutulmamalıdır ki sınırlar her zaman gerçek bir ihtiyaç olduğu zaman gereklidir.

 
 
Psikolog Tuğba Özgen

 
 

Referanslar ve Kaynakça:
  1. Camins, S. (2021). Setting Emotional Boundaries in Relationships. Roadtogrowthcounseling Website. 06.03.2021.    ⇡⇡⇡
  2. Ginott, H. G. ve Ginott A. (2013). Anne Baba ve Çocuk Arasında. Okuyan Us Yayınları. İstanbul    ⇡⇡⇡

 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan