Psikoloji

Duygularımızın Farkında Mıyız?

9 Şubat 2021

Yazı: Duygularımızın Farkında Mıyız? | Yazar: Tuğba Özgen

Korkarız, üzülürüz, seviniriz ve kararlarımızın çoğunu duygularımızın etkisi altında alırız. Peki aldığımız kararlar her zaman doğru mudur? Bazen de karar almakta zorlandığımız, mantığımız ve duygularımız arasında kaldığımızı düşündüğümüz durumlar yaşarız. Aslında tüm bu karar alma, arada kalma durumlarıyla başa çıkabilmek için ilk yapılması gereken; duygu ve bilişin birlikte hareket ettiğini ve duyguları kabul etmektir. Gelen duyguyu yaşamak için kendimize izin verir, o duygunun adını koyabilirsek içinde olduğumuz durum ve olaylarla başa çıkmak çok daha olacaktır.

Güney Florida Üniversitesi’nde profesör olan Psikolog Robert Plutchik’in1 tanımına göre “Duygu; his, davranış, itici kuvvet, fizyolojik değişiklikler ve kontrol etme gibi çeşitli faktörlerden oluşur.” Fakat buradaki kontrol, gelen duyguyu değil o duyguyla ne yapacağımızı, davranışlarımızı kontrol etmekle ilgilidir. Duygu kontrol edilebilen, yönetilebilen bir şey olmamakla beraber, nerede ne zaman ortaya çıkacağı da bazen öngörülemeyebilir.

Farklı zaman ve durumlarda anlayamadığımız hisler yaşıyor olabiliriz. Hiç tanımadığımız birine karşı bir anda heyecan, çok üzücü bir durum karşısında belki öfke duyabiliriz. Durum herkes tarafından üzücü kabul edildiğinde üzülmek, herkesin çok mutlu olduğu bir anda, ortamda illa mutlu olmak gibi bir zorunluluğumuz yoktur. Önemli olan, biz o anda neler hissediyoruz, fizyolojik olarak bedenimizde neler ortaya çıkıyor bunları gözlemlemek ve kabul ederek gelen duyguyu yaşamaktır. Bunların sonucunda aksiyona geçmekse konu, bu noktada davranışlarımız tek kontrol edebileceğimiz ögedir. Her insan öfkelenir fakat her insan öfkelendiğinde birine şiddet göstermez; her insan üzülür fakat hepimizin üzüldüğünde ağlaması gerekmez. O duyguyu nasıl yaşadığımız, nasıl ifade ettiğimiz kişisel farklılıklar, karakter, aile yaşantımız ve toplumla yakından ilişkilidir.

Herkes Her Duyguyu Aynı Şekilde Deneyimlemez

Sadece altı temel duygu (mutluluk, üzüntü, korku, öfke, tiksinti, şaşırma) ile sınırlı olmayan duygularımız, aslında bir durum karşısında yaptığımız değerlendirmeler bütünüdür. Herhangi bir durum ile karşılaşırız ve onu kendimize göre, öğrendiğimiz haliyle yorumlarız. Crooks ve Stein2 duyguları tek başına ele almak yerine onu tetikleyen uyarıcıyı, duygunun oluşma biçimini ve ortaya çıkışını “ayı gören bir insan” örneği üzerinden şu şekilde anlatmıştır; “ortaya çıkan uyarıcı (bir ayının görülmesi) karşısında yararlı bir tepki (kaç), fizyolojik belirtiler ve kaslarla ilgili tepkiler (kalp atışı, kasların gerilmesi vs.) ve bunların sonucunda bedensel tepkinin yorumlanmasına dayalı öznel duygu tecrübesi (korkma).”

Buradaki korku duygusuna öznel duygu tecrübesi denmesindeki sebep ise, herkes belirli bir tehlike ile karşılaştığında (ayı görmek gibi) korkmak zorunda değildir. Bu uyarıcıyı görmeye alışık bir kişi için yararlı tepki kaçmak olmayabilir, kişi kalıp savaşmayı seçebilir veya donup kalma gibi tepkiler de sergileyebilir. Bir kayıp yaşandığında bazı insanlar ağlamak, üzülmek yerine hiçbir şey hissetmediğini ve donup kaldığını söyleyebilir, kişinin o anki durumla başa çıkma yöntemi bu olabilir.

Duygu deneyimleri kişiden kişiye farklılık gösterse de toplum dayatmalarından dolayı birçok şema oluşmuştur zihnimizde. Belli durumlarda hissedilmesi zorunlu olan duyguların varlığından söz edilir veya cinsiyetlere göre duygu deneyimlerinin farklı olması gerektiğinden.

Özellikle Türk toplumunda kadınlara ve erkeklere yüklenen misyonlardan dolayı belli duygular belli cinsiyetlere atfedilmiştir. Örneğin “erkekler ağlamaz, üzülmez, güçlü olmak zorundadır” gibi.

Maalesef çocukluktan itibaren bize öğretilen bu cümleler, yetişkinlik hayatımızda da duyguları tanımlayıp, dilediğimizce yaşayabilme konusunda bizi korkutup, kaygılandırabilir. Çocukken ailenin öğrettiği birçok beceri varken, duygular her zaman ikinci planda kalır. Oysa ki deneyimlediğimiz duyguyu tanıyıp onu farkettiğimizde tepkilerimiz daha sağlıklı olur. Bir olaya çok üzüldüğünüzü, kırıldığınızı düşünün. Oradaki duyguyu tanımaya çalışmadan verdiğiniz tepkinin saldırgan olduğunu, çok öfkelendiğinizi deneyimlediğiniz oldu mu? Öfke duygusunun, bir problem olduğunda uyarıcı, koruyucu ve harekete geçirici bir işlevi vardır3 ve kırgınlığımıza karşı kendimizi koruma iç güdüsüyle agresif tepkiler verebiliriz. Üzüntüyü yaşamak, kabul etmek ve kırgınlığımızı dile getirmekten ziyade otomatik olarak hissettiğimiz öfke ile daha çabuk harekete geçeriz. Burada sağlıklı tepkiyi verememizin sebebi duyguların bize çocuklukta öğretilmemesi ve hangi duyguyla nasıl başa çıkacağımızı bilmememizden kaynaklıdır.

Yaşadığımız üzüntü, öfke mi, heyecan mı yoksa korku mu, ayırt etmekte zorlanırız ve nasıl tepki vereceğimizi bilemeyiz. Ağlamanın zayıflık göstergesi olduğu, ofansif davranışların güçlü karakter göstergesi olduğu bir toplumda yetişen bireyler olarak duyguları saklamayı, bastırmayı öğreniyoruz. Bastırılmış duyguların hayatımızın herhangi bir zamanında çok daha yoğun bir şekilde veya sağlıksız bir formuyla mutlaka ortaya çıkacağı bilgisi de hepimiz için yeni bir haber olabilir mi?

Yok Sayılan Duygular

Bastırılma ve inkar etmeyle yok sayılan duygular kişinin kendisi ve çevresi için zararlı olma potansiyeli taşımaktadır. Kişinin hem fiziksel sağlığı hem de ruh sağlığı için tehlikeli olan bastırılmış duygular kalp rahatsızlığı, baş ağrısı, yüksek tansiyon ve mide rahatsızlıklarına yol açtığı gibi birçok ruhsal bozukluğunda temelini oluşturmaktadır4. Depresyon, travma sonrası stres bozukluğu ve kaygı bozuklukları gibi ruhsal sıkıntılar aslında duyguların geldiği gibi yaşanmadığı zamanlarda kendini gösterir.

Bir kayıp yaşadığımızdaki yas sürecinde ortaya çıkan üzüntü, öfke, suçluluk, korku, çaresizlik gibi duygular veya hiçbir şey hissedememe durumu olaya özgü normal duygusal tepkilerdir. Bu duyguları geldiği gibi yaşayıp bastırmadan, yok saymadan yaşadığımız takdirde travma sonrası stres bozukluğu yaşama ihtimalimiz daha azdır.

Günlük hayatımızda da deneyimlediğimiz duyguları yaşamaya, kabul etmeye açık olduğumuz zaman iletişim kurmak, olaylarla başa çıkmak çok daha kolay olacaktır. Fakat bunun için öncelikle gelen duygunun ne olduğunu bilmek önemlidir, o an ne hissediyoruzu bilmek o duyguyla ne yapıcağımız konusunda da bize yardımcı olur.

Toplumda “Nasıl hissediyorsun?” sorusu çok fazla konuştuğumuz veya kendimize de sorduğumuz bir soru değil ve sorulduğunda da genellikle ilk olarak düşünce gelir akla; “güçsüz hissediyorum” gibi. Oysa ki buradaki güçsüz olma bir düşüncedir ve bu düşüncenin beraberindeki duygu üzüntü mü, kaygı mı, bıkkınlık mı, buna bakmak lazım ki iyi oluş halimizi sürdürmek daha kolay olabilsin. Paul Eckman5 1970’lerde tüm kültürlerde evrensel yüz ifadelerinden yola çıkarak 6 temel duyguyu kabul etse de sonrasında birçok psikolog tarafından farklı duygular öne sürülmüştür6.

Sözel olmayan şekilde ifade edilen ve genetik olarak kodlandığı kabul edilen birçok duygunun varlığı da zamanla literatürde yer almış ve 2017’de yapılan çalışmada 27 farklı duygu tanımlanmıştır7. Bu duyguları (endişe, arzu, heyecan, neşe, memnuniyet, bıkkınlık vs.) tanıdığımızda duygu geldiğinde ne yaşadığımızı ve ne yapmamız gerektiği daha iyi tanımlarken çevremizle iletişim kurmak da daha kolay olacaktır.

 
 
Psikolog Tuğba Özgen

 
 

Referanslar ve Kaynakça:
  1. Plutchik, R. (1994), The Psychology and Biology of Emotion, Harper & Collins, New York.     ⇡⇡⇡
  2. Crooks, R. ve Stein, J. (1991), Psychology: Science Behaviour and Life, 2. Baskı, Fort Worth.    ⇡⇡⇡
  3. Soykan, Ç . (2003). Öfke ve Öfke Yönetimi . Kriz Dergisi , 11 (2) , 0-0 . DOI: 10.1501/Kriz_0000000192    ⇡⇡⇡
  4. Soykan, Ç . (2003). Öfke ve Öfke Yönetimi . Kriz Dergisi , 11 (2) , 0-0 . DOI: 10.1501/Kriz_0000000192    ⇡⇡⇡
  5. Eckman, P. (1970). Universal Facial Expressions of Emotions. California Mental Health Research Digest, 8(4), 151-158    ⇡⇡⇡
  6. Piorkowska, M. ve Wrobel, M. (2017). Basic Emotions. İnternet erişimi https://www.researchgate.net/publication/318447136    ⇡⇡⇡
  7. Anwar, Y. (2017). Emoji fans take heart: Scientists pinpoint 27 states of emotion.    ⇡⇡⇡

 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

1 Comment

  • Yanıtla Selime Öztürk 3 Ekim 2021 at 00:27

    Duygular…
     
    Bizleri hayatta belki de en çok etkileyen ve en derin öğretileri hücrelerimize sindiren duygular. Hatırlamadığımız olayları bile hatırlayan, ancak anlamlandıramadığı için tanımlanamayan duygular. Aklı ermeyecek kadar küçük bir çocuğun uğradığı bedensel şiddetten kaçamazken ve neye uğradığını anlayamazken yaşananları bir bir kodlayan ve davranışlarının merkezinde sır gibi saklanan duygular. Yıllarca nerede, nasıl açığa çıkarak saklanan yerden kurtulacağını bilemeden orada hapis kalan duygular. Tüm dünya eğlenirken, büyüyen minik bebeğin içindeki duygular nedensizce göz yaşları ile çıkmaya çabalarken, insanın kendisine; “Neden ağlıyorum ki şimdi? Oysa her şey ne de güzel?” dedirten kodlanmış duygular. İnsanı kontrol altına alıp ipleri ile insanı yönlendiren duygular…
     
    Ben duygularla tanıştım. Onlarla teker teker yüzleştim. Renklerini, bendeki yansımalarını, bana neler yaptıklarını öğrendim. Ve artık onlar beni değil, ben onları yönetir hâle geldim. Ben çocukken minik bedenime zarar verenlerin o yıllarda, anlarda duygularıma kadlarıkları zehirin alsında sadece geçmişte yaşanıp bitmiş bir olay olduğunu anladığım gün, onların iplerini kestim. Duygularımın hepsini seviyorum ve artık onlarla nasıl başa çıkabileceğimi de biliyorum. Onlar, beni yaşadığım an “ben” yapan gerçekler. Ne bir saniye öncesi, ne de bir saniye sonrası var. Onlar, sadece yaşadığım an varlar. Ötesi uzantı ve gereksiz yükten başka bir şey değiller.

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan