Ay Işığı Yolcusu

Nâmus İçin Yaşamak | 2

31 Ağustos 2021

Yazı: Nâmus İçin Yaşamak | 2 | Yazan: Atakan Balcı

 

İndeks

Nâmus İçin Yaşamak: Birinci Bölüm
Nâmus İçin Yaşamak: İkinci Bölüm
Nâmus İçin Yaşamak: Üçüncü Bölüm

 
 
“Nâmus için yaşamak” kavramı, varoluşmak temelinde ele alındığında bireysel bir seçim olarak ele alınıp, saygı duyulup kaba olmayan ahlâklı bir anlamda (ki içten gelen incelik, ahlâkın önemli bir parçasıdır), geçilebilir olsa da burada önemli ön koşul, “nâmus” kavramını sapkın, gerçek özünden koparılmış anlamıyla değil, özsel veya en azından özdeki temel üzerine yapılandırılmış bir anlamla ele almaktır.

Nâmus sözcüğünün anlamı için, 12 Eylülcülerce kapatılan Cumhuriyet’in hem yönetimsel olarak hem de para kaynağı gereksinimi yönünden bağımsız Türk Dil Kurumu yerine 1982 yılında her açıdan iktidâra bağlı olarak kurulan (Yeni) TDK’ye bakmak, yalnızca TDK’nin komut aldığı kimselerin algı biçimlerinin bizlere bu sözcüğün anlamı konusunda hangi anlamı dayattığı, bizleri hangi noktaya yönlendirmeye çalıştığı konusunda iyice düşünebilme yolu açar ancak doğal olarak, sözcüğün en azından son bulunduğu noktadaki gerçek anlamını bilmek gerekir.

Kamus

Gerçek Türk Dil Kurumu’na esin veren, Türkçe Dil Bayramı’na aracı olan Türkçe savunusunun iyesi Karamanoğlu Mehmet Bey; Kuran’ı ilk kez Türkçeye çevirten, kendi döneminde Türkmen ve Zaza ağırlıklı bir kent olan, o dönemdeki Türkçe adıyla “Kara Amed”, Osmanlı egemenliği döneminde verilen Kürtçe(?) adıyla “Diyâr-ı Bekr” başkenti olan ve Türkçeye büyük önem veren Şah İsmail’in de dayısı olan Akkoyunlu Sultânı Uzun Hasan; Türk Dil Kurumu’nu kurduran ulu kişi Atatürk, Türk Dil Kurumu’nun kurucularından Ermeni asıllı ve Türkçeye büyük hizmetleri dokunmuş olan Agop Dilaçar’ların izinde, 12 Eylülcülerce kapatılan gerçek Türk Dil Kurumu’nun son üyelerince kurulan “Türk Dili Derneği”; 19. yy’da Şemseddin Sâmi tarafından yazılmış olan “Kâmus-ı Türkî” (“Türkçe Sözlük” demektir. Osmanlı okullarında Osmanlı’nın resmî dilinin öğretildiği dersin adı da “Lisân-ı Türkî”dir, yani Türk Dili. Osmanlı saray dili, içinde çok sayıda yabancı sözcük bulundursa da Türkçeydi çünkü) bu konuda araştırmada bukunmak isteyenler için bir başlangıç noktası olacaktır. Benim elimdeki Kâmus, Osmanlı harfleriyle yazılı olsa da isteyenler için piyasada Yeni Türk harfleriyle basılmış olanının da var olduğunu sanıyorum.

Yeni Türk Dil Kurumu’nun savına göre “nâmus” sözcüğü Arapça kökenli bir sözcük. Arapça’ya baktığımızda Arapça’nın bu sözcüğü “dürüstlük, şeref, yasa” gibi anlamların yanı sıra “ırz/iffet” olarak yorumladığını görüyoruz.

“Şeref” sözcüğünü Türkçede “onur” olarak görmek doğru olur, ki Türkiye Türkçesi’nde kullanılan anlamlar bütününün içinde “onur” kavramını görüyoruz. Ayrıca “yasa” kavramı, Arapça’da bu sözcüğün anlam bütününde yer alan “elçi aracılığıyla topluma iletilen göksel kaynaklı yasa” açıklaması ile de karşılaştırmalı olarak değerlendirilmeli.

Peki bütün bu anlamlar arasında “ırz” kavramı bir tek bana mı “sırıtıyor” içlerinde?

Farklı anlamlar, sonuçta bir “anlamlar bütünü”nün kollarıdır bir sözcük için ve yasa, dürüstlük gibi açıklamalar, seksle aynı bağlamda değerlendirilecek açıklamalar değil. Daha iyi anlamak için kazımayı sürdürmek gerek doğal olarak.

Etnik, dinsel, ideolojik var oluşları bir gerçeklik olarak görenlerin yanı sıra bu var oluşları birer algısal körleştiriciye, sığ algı biçimlerinin evirmesiyle, dönüştüren yığınlardan bir kesim -ki her toplulukta var onlardan- “nâmus” sözcüğünün Arapçaya Arâmice’den (ki burada körleştiriciye uğramış yığını içeren etnik kesim olarak kesinlikle Arâmi-Süryânî asıllı kimseleri kastetmiyorum) geçtiğini savlayanları genel ağ üzerinde görebilirsiniz. Ancak genel ağ kötü bir araştırma kaynağıdır ve aynı zamanda “nâmus” sözcüğü de Arapçaya hangi dilden girmişse Arâmiceye de oradan girmiştir, Yunancadan.

Nomos

Arapçadaki “nâmus” sözcüğünün bir önceki durağında anlamı “kurucu ilke, yasa” olan “nomos” sözcüğüdür. Bu anlam bütünündeki “yasa”nın olduğu gibi Arapçaya geçtiğini görüyoruz, “kurucu ilke” ise peygamberler aracılığıyla iletilen göksel kaynaklı bir yasaya dönüşmüş Arapçada. Diğer kavramlar ise belki “kurucu ilke”nin yorumlanması diye düşünülebilir olsa da belki de kökendeki temel anlamın bu temel nokta ile birlikte getirdiği kavramlar. Daha iyi anlamak için yine kazımayı sürdürmek gerek.

Yunancada kullanılan ve Yunanca olduğu düşünülen sözcüklerin Yunan asıllı olup olmadığı konusunda bir ana noktaya ulaşabilmek için, sözcüğün ve hattâ Yunanlı (evet “Yunan” değil “Yunanlı” diyorum bireysel seçimim olarak burada, karşı çıkacak olanlar için) olduğu belletilen veya öyle sanılan tarihsel kişiler için, sözcüğün sonundaki, Yunancada ille de eklenmiş olan “-is/-os” takısını kaldırarak bakmak uygun sayılabilir, doğal olarak araştırmasız asla yeterli değildir.

Tarihte, benim memleketimde de atalardan sayılan Saka Türklerinin Ecesi Demir Hâtun (ki ece de, hâtun da “kraliçe” demektir ve hâtun sözcüğü kök bakımından “kadın” sözcüğü ile aynıdır) Yunanca tarihçelerde “Demiros, Temirus” veya “Tomiris/Tomris” olarak geçer. İlgili eki çıkarınca “Demir/Temir” adı açıkça ortaya çıkıyor. Tabii bu, tarihsel bilgilerle karşılaştırılınca asıl anlamını kazanan bir bulgu.

“Nâmus” sözcüğünün Yunancadaki karşılığı olan “nomos”tan ilgili eki çıkarınca karşımıza “nom” sözcüğü çıkar ve bunun sonucunda da ya “Eh Yunanca kökenliymiş” ya da “Türkçe dışında bir dilden demek ki” tepkisini veririz Türkiyeli Türkler olarak yaygın biçimde (başka ülkelerin Türklerinin ne tepki vereceğini ise bilemiyorum doğrusu) ve kendi öz kültürümüz, dilimizle ilgili yoğun bilgisizliğimizi ortaya sermiş oluruz.

Sürdüreceğiz, sevi ve ışık ile!…
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 
Atakan Balcı
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

2 YORUMLAR

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 31 Ağustos 2021 at 22:14

    Devamını bekliyoruz.

    • Yanıtla Atakan Balcı 7 Eylül 2021 at 12:19

      Tabii ki! Yorum için teşekkür ederim.

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan