Uyanış Öyküleri

Gizem Çemberi

16 Aralık 2021

Öykü: Gizem Çemberi | Yazan: Nuket Doyuran

Ay ışığının büyüleyici aydınlığı kadının uzun saçlarına vurmuştu. Gümüşi rengin göz alıcı tonları gecenin karanlığında, gündüz güneşin ışıldattığı ırmakları kıskandırırcasına parlıyordu. Toprağın üstüne bağdaş kurup oturmuştu. Hüzün, neşe ve huzurla bakan gözleri etrafında toplanmış kadınları süzdü. Yaşının yaşsızlıkla açıklanabileceği, uzun gri saçlı kadın, güven duygusunu borçlu olduğu kalbine elini koyup gözlerini kapattı. Derin ve usulca aldığı nefeslerle, tam şu anda ve burada var olduğu hakikatini iliklerine kadar hissettiğini, onu ilgiyle izleyen diğerlerinin anlaması zor değildi. Onlar da kadını takip ederek bir bir gözlerini kapattılar. Havanın ince soğuğunun bedenlerinde yarattığı ürperti ile yaşamı kucaklamanın hazzını duyumsadılar. Derinlerden gelen davudi müzik sesi ile beraber, on iki kadın, sessiz ormanın ortasında, yaktıkları kocaman ateşin çevresinde, ellerini birleştirerek oluşturdukları gizemli çemberlerinden yayılan sıcacık güven hissine kendilerini bıraktılar.

Dakikalar saatlere kavuşurken, zamanın durduğu bu yerde, havada asılı olan sevginin dönüştürücülüğüne teslim olan bilinçler sessiz dualarında kayboldular. Gong sesinin duyulması ile gözler bir bir açıldı. İçlerinden biri ayağa kalktı ve hiç konuşmadan çemberin ortasına geçip yere oturdu. Gümüşi renkte saçlarından bir tutam alıp arkasına bırakan bilge kadın, genizden gelen tok sesi ile konuşmaya başladı.

“Birbirlerine kucak açan enerjilerimizin şifası bu güzel geceye ışık olsun. Zihinlerin, çemberin dışında kaldığı, içeride sadece ilahi ilhama yer açtığımız şu anda, kalbimiz rehberimiz olsun. Bizden akan sevgi seli, tüm canlı ve cansız varlıklarla buluşsun.”

Duanın huzurunu kalplerinde derinden hisseden on iki kadın şimdi tüm dikkatlerini, çemberin ortasında oturan kadına çevirdiler. Şefkat dolu bakan gözler, serbest kalan her bir duygunun sadece bulunduğu bedene değil diğer benliklere de ayna tutacağının farkındaydı.

*

Orta yaşlarının sonlarında, düşük omuzlarında hayatın yükünü sırtlandığı belli olan kadın, yüzleşme cesaretini göstermiş olmaktan memnun ama aynı zamanda gergindi.

Daha önce de bu şifa terapi çemberine katılmıştı. Ruhunu sıkan prangalarını, tüm çıplaklığıyla ortaya serip, onları diğerlerinin enerjisinde harmanlayıp dönüştürebilenleri gördükçe, kendisinin de bunu yapabileceğine dair içinde umut yeşermişti. Hele de son aylarda ardı arkası kesilmeyen fırtınalar gibi hayatını alabora eden olaylardan sonra artık bir şeyleri değiştirmesi elzemdi.

*

Okulu bitirir bitirmez girdiği bankada uzun yıllardır çalışmaktaydı. Bildiği, güvenli olduğunu düşündüğü bir hayatı vardı. İşini artık gözü kapalı yapıyordu.

“İnsanları idare etmek zor, o olmasa çalışmak güzel” diye sık sık dert yansa da girdiği ego savaşlarını hayatının vazgeçilmez rengi haline getirmişti. Güzel kıyafetler alıyor, güzel yerlerde her öğle molası dedikodusu bol sohbetlerle yemekler yiyor, başka bir çalışan tarafından açığa düşürülmemek için her daim uyanıklığını koruyor ve git gide, özellikle de her yeni zaferle birlikte, savaşmaya daha da bağımlı hale geliyordu. Etrafındakilerle ilişki ve sohbetlerinde gururla sahiplendiği güçlü kadın etiketi, zamanla altında ezildiği, ödenecek bir bedele dönüşmeye başladı. Özündeki dişilikten uzaklaştıkça agresifleşti, kocası başta olmak üzere, tüm erkeklere ve erkek gibi gördüğü hemcinslerine karşı hep tetikte olduğu bir zindana kendini hapsetti. Sosyal ve profesyonel hayatın hızına ayak uydurmuş, hareketli, capcanlı hallerinin altında, yalnız ve mütemadiyen taktığı maskelerinden yorulmuş bir kadın yatıyordu. Ama o bu kadının varlığını çok geç fark edecekti.

*

Sıradan bir gün başladı. Sabah kalktı, yine huzursuzdu, gece rahat uyumamıştı. Dişlerini fırçaladı, yüzünü yıkadı, banyodaki saati kontrol etti ve tam vaktinde kahvenin başlat düğmesine bastı…

Gündelik rutinleri gibi bunlara her daim eşlik eden huzursuzluk hissi de otomatiğe bağlanmış, sıradanlaşmış olduğundan önemsemedi. Her zamanki saatte, her zamanki yoldan işine gitti.

Hizmetleri için teşekkür edildiği, şimdiye kadar yaptığı gerçekten önemli katkıların övüldüğü, farklı bakış açıları ile bu pozisyonda bir yenilenmeye gidildiği için üzülerek yola devam edemeyeceklerinin söylendiği konuşma kulağına sanki boğuk boğuk geliyordu. Başı dönmeye, kulakları uğuldamaya başlamıştı. Bu an gerçek olamazdı, rüyada olmalıydı. Gözleri boş bakıyor, zihni bir an önce toparlanması gerektiğinin acil sinyallerini tüm sistemine yayıyordu. Üçüncü teşekkürler sırasında bir nebze kendini toparladı, biraz direnebilirse sağ salim bu odadan çıkabilirdi. Yalnızca bir iki sıradan cümle kurması ve yalpalamaması yeterliydi. Çok sonraları o odadan aklında kalan tek şey, “farklı bakış açılarına ihtiyaç” cümlesi olacaktı.

*

Çemberin ortasında oturan kadın, hissettiği güven ortamından cesaret alıp konuşmaya başladı.

“Hayatımın alt üst olmaya başladığı o günlerde tek bildiğim, bana büyük haksızlıklar yapıldığı, değerimin asla bilinmediği, sevilmediğim, sayılmadığımdı. Umutsuzluk içindeydim, kurban gibi hissediyordum. Mağduriyetimi etrafımdakilere devamlı anlatmak istiyor, farkında olmadan kendi yarattığım bataklığa daha da çekiliyordum. Kendi değerimi kendi içimde arayıp bulma yolculuğunun başında olduğumun farkında değildim.”

O günleri tekrar gözünde canlandırdığında boğazı sıkılıyormuş gibi hissetti. Duyguları henüz tamamıyla özgürleşip, bedenini ve ruhunu terk etmemişti. Hayra hizmet etmeyen tüm hisleri, farkındalıkla saklandıkları yerde sobelenmiş ve inlerine geri dönmek istercesine son bir taarruzdaydılar. Tüm kafa karışıklığını ortaya döküp netleştirmek isteyen kadın, konuşmaya samimiyetle devam etti. Gerçek hislerine odaklandıkça, kendini mağdur ilan etmek yerine sadece özünden uzaklaşan seçimlerini görüyordu. Üzülme ve akıl vermekten uzak diğer kadınlar yargısız ve şefkatle dinlediler. Kadının yaralarını kendi bilgeliğinde çözeceğinin farkındalığındaydılar. Ona yardımcı olacak birlik enerjisini yayarlarken kendileri de şifa denizine teslim olmanın hazzını yaşıyorlardı.

*

Bankadaki işine son verilmesinden kısa bir süre önce yeni bir stajyer başlamıştı. Heyecanlı, umut dolu, genç bir kız. Birbirlerini tanıyacak kadar birlikte zaman geçirmemişlerdi, fakat kadının apar topar işten ayrılmasına kız çok içerledi. Aradan uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen bir gün kadını arayıp aksam yemeğine davet etti. Cıvıl cıvıl sesiyle, yeni kiraladığı evinde, ki bununla gurur duyuyordu, kendi hazırladığı mütevazı sofrasında onu ağırlamak istediğini söyledi. Bu özen ve nezaket dolu sıcak daveti geri çevirmeye kadının gönlü razı olmadı.

Aylar sonra ilk defa hazırlanmak üzere girdiği banyosunda aynaya alıcı gözle baktı. Karşısında gördüğü kişi bir yabancıydı ama bir yandan da tanıdık gibiydi. Senelerce her gün bambaşka biri haline gelmek için banyodaki saatle yarışan o kadının yüzü tamamen silinmişti. Evet daha yaşlı görünüyordu, gözaltındaki karartılar artmış, çizgileri sanki daha derinleşmiş, saçındaki beyazlar gözle görülür halde çoğalmıştı. Ama öte yandan tuhaf bir şekilde hüznü yakıştırdı sanki yüzüne. Gayri ihtiyari gülümsedi aynadaki aksine.

*

Gece umulmadık bir şekilde güzel geçti. Genç kız durmadan konuşuyordu. Ofiste olanlardan, insanların kadının arkasından söyledikleri güzel sözlerden, emekli olup güneye taşınan müdürlerinden, çalışanlara açılmış resim kursunun ne kadar şahane bir fikir olduğundan…

Son zamanlarda her gördüğü insana, kendi bedbaht kaderini anlatan kadına şimdi sadece dinlemek, hele de umut dolu, pozitif şeyleri dinlemek iyi gelmişti. Kadın, kızı çok sevdi. Zamanında kocasını çocuk sahibi olmaya ikna edebilseydi belki de böyle bir kızı olacaktı düşüncesi zihninde belirince bir üzüntü kapladı yüreğini. Kız sanki hissetmiş gibi sevecenlikle baktı kadının yüzüne ve sustu.

*

O gece, kadın, uzun zamandır bitmiş olan ilişkilerini bahane edip ayrılma kararı ile evi terk eden, hatta bu kararına karısının şaşırmasına şaşıran kocasının gidişinden beri ilk defa yatağa huzursuz girmedi. Uzun bir süre genç kızı ve sohbetlerini düşündü. Kız, kendilerine Gizem Çemberi dedikleri bir terapi grupları olduğunu laf arasında söylemiş, kapıdan çıkarken de eğer isterse bir gün onu bu gizemli dünyanın kapısında bekleyen bilge kadınla tanıştırmaktan büyük mutluluk duyacağını eklemişti.

Kadın, o gece uykuya dalarken kızın son sözlerini düşündü.

“Her kadının içinde yaralarını iyileştirmenin gizemine sahip bir bilge kadın vardır.”
 
 
Nuket Doyuran
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Burak Süalp 16 Aralık 2021 at 10:34

    Sevgili Nuket, harika bir öykü başlangıcı olmuş, eline sağlık. Dergide yayınlanan ilk yazıların da çok güzeldi fakat zaman içinde kaleminin gelişimini izlemek çok keyifli.
    👏
    Editörün olarak her ay yazılarını sadece yayına hazırlamak için değil, ilk okuyan olmak için de sabırsızlıkla bekliyorum. Aynı şekilde bu hikayenin devamını da merakla bekliyor olacağım.
     
    Tekrar kalemine sağlık. 🙋🏻‍♂️

    • Yanıtla Nuket Doyuran 22 Aralık 2021 at 17:02

      Sevgili Burak, yorumun bana büyük motivasyon oldu, editörüm olarak gösterdiğin özen ve ilgi için çok çok teşekkür ederim!

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 16 Aralık 2021 at 15:30

    Çok harika bir konu ve etkili bir anlatım. Zevkle okudum.

  • Yanıtla Nuket Doyuran 22 Aralık 2021 at 17:19

    Beğenmenize çok sevindim, ben de sizi keyifle okuyorum, aynı konulara ilgimiz olması ne hoş!

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan