Açık Pencere

Aradığım Tek Şey | Bedenin Zekası

4 Mart 2022

Yazı: Aradığım Tek Şey | Bedenin Zekası | Yazan: Şen Sevgi Erişen

 

İndeks

Aradığım Tek Şey | Bedenin Zekası
Aradığım Tek Şey | Bedenin Hafızası

 
Nerden başlamalıyım Allah’ım! Bütün olarak beni içine alan o renksiz baloncuğu görüyorum yine. Işıklar içinde köpük parlaklığında… Çok sık olmasa da… Zamanlar arası yolculuktan güçlükle sıyrıldığım her zaman… Bazı şeylerin “ne demek olduğunu” anladığım anlarda… Çocuk coşkularımı anımsadığım, unutamadığım zamanlardaki gibi. Ahşap masa, seramik tabaklar, iri alüminyum çelik karışımı çatallar kaşıklar… Gülüşmeler, kahkahalar, çocuk çığlıkları, kıpırdayan masa ayakları, krepon etek fırfırları, bayramlık erkek çocuğu gömlekleri, kız çocukların saçlarındaki saten, tafta karışımı kurdeleler…

Masamın başındayım. Geçip de gitmemiş anılar. İyi ki gitmemişler. Oysa ben tümünü yok etmiştim. Onu yok edememişim, yok edemedim. Böylesi coşkudan yere göğe sığamadığım kaç anım var ki? Hepi topu bir ya da iki. Bilmiyorum neden? Neden o anılar da başkaları değil?

Yıllar sonra bir akşam vakti terasta çamaşır asarken birtakım düşüncelerin peşine takılmış birtakım sesler yürüdü göz damarlarına ve alnının tam ortasına doğru. Hızla birkaç kuşgözü geçti önünden. Kanat sesleri bile duyulmadı. Hemen kayboldular. Terasın yakınındaki camiden hışırtılar duyuldu, ezan için hoparlörün sesi açılmıştı. İpe son mandalı taktığında caminin fosforlu ışıkları da yandı. Çamaşır sepetini alıp içeri girdi. Yapılacaklar listesini gözden geçirdi. Ama kafasında görünmeyen başka bir şey vardı. Çözümlenmeyi bekleyen. Onun cevabını arıyordu içten içe. Tam olarak bilmiyordu. Artık kafasında bir kapalı devre santrali gibi dönen parçaların bir araya gelip sıraya dizilmelerinin vakti gelmişti.

Önlüğünü çıkarıp yazı masasının önüne geçti. Kalem kâğıdını aldı eline. Yazdıklarına baktı. Tam bu sırada son perdeden ezan okunmaya başlamıştı.

Yakın zamanda önüne iyi bir iş teklifi gelmiş ama nedense henüz anlaşma yapmamıştı. Sonra da diğer bir iş teklifini ilkine tercih etmişti. Oysa ikincisi ilkine göre çok daha yeni bir projeydi, belirsizdi, sürprizlerle doluydu. Neden çok daha açık seçik, piyasaların alışık olduğu tarzda çalışan bir işi tercih etmiyordu? İkinci iş için en az üç ay kendi imkânlarıyla geçinmek zorundaydı üstelik. Acil olarak paraya ihtiyacının olmaması bu seçimini kolaylaştırıyordu. Ama bu tercihinin tam olarak nedeni bu da değildi. Başka bir şey vardı. O sebebi arıyordu şimdi ve bulmaya çok yaklaşmıştı.

İkinci iş teklifini yapan eski ama yakın bir arkadaşıydı. Ne demişti o arkadaşına? “Önceki iş pek çok açıdan beklentilerimi karşılayacaktı biliyorum. Fakat seninle çalışmak çok daha eğlenceli olacak.” Aradaki fark buydu demek ki. Bunu yeni fark etmişti. Arkadaşı onun sözü biter bitmez ekledi; “Einstein’ın bir sözü vardır; buluşlar için akıldan çok daha etkili olan şey coşkudur.” Evet, evet… Buydu işte söylemek istediği şey. Coşkuyla bir iş yapmayı diğerlerine tercih ediyordu. Ve daha önce hiç böyle bir seçim yapmamış hep daha iyi fırsat olarak gördüğü işleri tercih etmişti. Daha az risk taşıyanları.

O unutamadığı günü neden unutamadığını şimdi idrak ediyordu. Daha önce de o gün doyumsuz bir mutluluk yaşadığını ve bunun çocuk saflığında yaşamanın nasıl bir güzellik olduğunu anlamıştı. Tam olarak anlayamadığı şey o mutluluğu hayatının geri kalan zamanlarında da yaşamaya hakkı olduğuydu. Her ne kadar bu bilinmezliği çözememişse de bedeni o anı hiç unutmamış ve zaman zaman o günün hatırasını kendisine bir hayâl gibi göstermeye devam etmişti.

Bugün nihayet düğümün bağları gevşemiş, yıllara yayılmış parçalar birleşmiş, farkına varmak onu nereden nereye getirmişti.

Çok sık mutlu olup havalara uçan biri değildi. Hatta genellikle çok kontrollü ve hüzünlü olurdu. Oysa çocukluğunda kahkaha dolu saatler yaşamış ve belleğinden de silinmemişti bir türlü. Çok basit bir şifreyi çözmesi böyle yıllarını almıştı demek.

Şimdi bir ilişkide -bir erkekle, bir kadınla ya da bir eşyayla ilişkisinde– aradığı şeyin çok uzaklardan ona sürekli göz kırpan yükselen bir sevinç dalgası olduğunu anlamıştı. Hatta hayatta en çok aradığı şeyin o coşku dolu anlar olduğunu da yeni fark ediyordu. İnsanları bir araya getirip sofralar kurmasının, hoş sohbetler için topluluklar oluşturmaya çalışmasının bir ve en önemli sebebi buydu demek ki.

Üstüne bir ceket alıp sokağa çıktı. Ezan sesi susmuş, sokak lambaları kısık olarak kaldırımları aydınlatıyordu. Her dolaşmak için sokağa çıktığındaki gibi yukarı parka doğru mu yoksa aşağıya denize doğru mu gideceğine karar veremedi. Hep bir kararsızlık yaşardı özellikle bu yolun tam da başında. Kısa bir kararsızlıktan sonra yüreğinin coşkuyu hak ettiğini söyleyen sesini duydu. Aradığı şey buydu; kendi çocuk sesi. Kim bilir ne zamandan beri susturulmuştu bu ses, düşünmek bile istemedi.

Yukarı doğru gitse çocuk seslerinin kaynaştığı parkı, aşağıya yürüse maviliklerinde dalgaların kabarıp söndüğü denizi, en nihayetinde kendi çocukluğunu kucaklayacaktı.
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 
Şen Sevgi Erişen
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan