Biraz Kitap

Küçük Prens

15 Mart 2022

Kitap: Küçük Prens | Yazar: Antoine de Saint-Exupery | Yorumlayan: Hülya Erarslan


Küçük Prens | Antoine de Saint-Exupery

Daha önce de okumuştum. Okuyup geçmiştim. Geçenlerde gözüme çarptı bu kitap, yine okudum. Çok sevdiğimden değil, unuttuğumdan.

Daha önceki okumalarımda etkilendiğimi hatırlamıyorum ama bu kez etkilendim. Aslında bayağı etkileyiciymiş. Verdiği mesaj güzelmiş. Başka bir deyişle, benim anladığım mesajı güzelmiş. Yoksa yazarın ne kastettiğini bilemem elbet.

Küçük Prens | Fil Yutan Boa Yılanı vs Şapka

Küçük Prens’in başlangıcını bilirsiniz. Çocuk, fil yutan bir boa yılanı resmi çizer. Resmi gösterdiği büyükler bunun bir şapka olduğunu sanır. Çocuk da üzülür büyükler kendisini anlamıyor diye. Zaten büyükler resim yapmaya da önem vermez. Onlar için resim yerine matematik, coğrafya, dilbilgisi ile ilgilenmek resimden daha önemlidir.

Çocuk da bu yüzden ressam olma hayalinden vazgeçer. Ressam olmak isterken vazgeçirilen bir başka isim geliyor aklıma: Hitler. Neyse ki hikayemizdeki çocuk büyüyünce Hitler olmuyor, pilot oluyor.

Küçük Prens | Tanışma

Pilot bir gün çölde kaza yapıyor. Karşısına küçük bir çocuk çıkıyor. Kuş uçmaz kervan geçmez bu yerde bu çocuk nereden çıkıverdi? Başka bir gezegenden. Evet.

Asteroid B612 adlı küçük bir gezegenden gelmiş Küçük Prens. Bu gezegeni bir Türk gökbilimci bulmuş. Ama onu giyiminden ötürü kimse ciddiye almamış. Kitaptaki tanımla “Dediği dedik bir Türk lider, karşı çıkanları ölüm cezasıyla tehdit ederek halkının Avrupalılar gibi giyinmesini şart koşunca” bu gökbilimciyi Dünya artık ciddiye almış.
Ohhh! Fena mı olmuş? İyi ki öyle yapmış o Türk lider. (Bu liderin Atatürk olduğu düşüncesiyle bir dönem bu kitabın Türkçe baskılarından bu kısım çıkarılmış.)

Küçük Prens | Gezegenlere Seyahat

Küçük Prens diyar diyar gezmiş gezegenleri.

Gezegenin birinde bir kral görmüş. Gezegende yalnızca bu kral varmış. Tek başına yaşayan bu kral kime hükmediyor? Kimseye. Ama o yine de hükmetmekten, zaten olacak şeyleri emretmekten vazgeçmiyor. Buna da “mantıklı emir” diyor. Yani düpedüz kendini kandırıyor.

İkinci gezegende kendini beğenmiş bir adam var. Sürekli alkış, övgü istiyor.

Üçüncü gezegende bir ayyaş görüyor. Utandığını unutmak için içiyormuş. Utandığı şey de içmek.

Dördüncü gezegende bir iş adamı ile tanışıyor. Adam yıldızları sayıyor, onların sahibi olduğunu düşünüyor. Yıldızlara sahip olmak ne işe yarıyor? Küçük Prens anlamıyor.

Beşinci gezegende bir fenerci var. Akşam olunca feneri yakıyor, gündüz kapatıyor. Ama gezegen çok hızlı dönüyor ve çok çabuk akşam ve sabah oluyor. Fenerci bundan yakınıyor, fakat işine devam ediyor. Küçük Prens’in faydalı bulduğu tek kişi bu.

Altıncı gezegende bir coğrafyacı var. Küçük Prens onun dağları, tepeleri, okyanusları bildiğini sanıyor ama coğrafyacı bunları sadece kağıt üzerinde biliyor. Kaşifler keşif yapar, coğrafyacı da kaşiflerin anlattıklarını sorgular, kanıt ister ve masasından hiç kalkmadan yazarmış.

Her gezegenden büyüklerin ne kadar tuhaf olduğu sonucuyla ayrılıyor Küçük Prens.

Küçük Prens | Dünya

Küçük Prens’in Dünya’da tanıştığı tilki, bilge bir tilki çıkıyor. Hikmet dolu sözleri var:

“Dil bütün yanlış anlaşılmaların kaynağıdır.”
“Gözler asıl görülmesi gerekeni göremez.”

… gibi.

Tilki, Küçük Prens’in kendisini evcilleştirmesini istiyor. Böylece aralarında bir bağ olacak. Bu sayede de Küçük Prens için bu tilki artık Dünya’daki diğer tilkilerden farklı olacak.

Bağ kurmanın manasını anlıyor Küçük Prens. Kendi gezegeninde bir gül arkadaşı var Küçük Prens’in. Dünya’da binlerce gülden oluşan bir gül bahçesi görse bile kendi gülünün farklı olduğunu anlıyor. Gülü fiziken diğer güllere benzeyebilir ama farklı kılan şey; işte o bağ.

Küçük Prens | Veda

Kitabın sonunda yazar, “Yolunuz Afrika’ya çöle düşerse ve altın saçlı bir çocuk size doğru gelirse bana geri döndüğünü yazın” diyor.

Küçük Prens’in yazarın içindeki çocuk olduğunu düşünüyorum. Burada da bence diyor ki; bir gün kendinizle baş başa kalıp hesaplaşmaya girişirseniz ve içinizdeki çocuğa ulaşırsanız, bana yalnız olmadığımı söyleyin.

Küçük Prens’e umudu ve saflığı yüklemiş sanırım yazar. Kitabın yazıldığı 1940’lı yılları da göz önünde bulundurursak, İkinci Dünya Savaşı zamanı, milyonlarca insan savaşta ölüyor, yazar da bir pilot olarak askerlik yapıyor, belki kendisi de öldürüyor. Ölümün böylesine etrafta kol gezdiği bir ortamda tutunacak bir dal gibi olmuş olabilir Küçük Prens. Ondaki masumluğa ve temizliğe sarılmış olabilir. Onun nezdinde dünyada ilgilenecek başka şeyler de olabileceğini hissetmek ve hissettirmek istemiş olabilir.
 
 
Saygılar,
Hülya Erarslan
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 15 Mart 2022 at 10:34

    Küçük Prens’i sevmeyen ender azınlıktanım ben de 🙃 Fakat şimdi senin yorumunu okuyunca bir daha mı okusam acaba, diye düşünmedim değil. Gerçi çocuklar ilkokuldayken ikisiyle de okumuştum fakat aradan oldukça zaman geçti, belki bu sefer benim de içimde o Küçük Prens sevdası oluşur 😂
     
    Seninle kitap zevklerimiz genelde örtüştüğünden, bir de sen de eskiden sevmiyormuşsun ya, resmen kitap konusunda ikileme düştüm. Sanırım okuyacağım bir daha. Tabii ne zaman bilmiyorum ama tamam aldım listeye.
     
    Kalemine sağlık canımcım 😘

    • Yanıtla Hülya Erarslan 16 Mart 2022 at 11:54

      Duygusal bir zamanıma mı denk geldi acaba, bilemiyorum. Ama etkilendim bu defaki okumamda.
       
      Küçük Prens ile Tilki arasındaki evcilleştirme/bağ kurma muhabbeti ilgimi çekti. Bir tilkiyi, çiçeği, insanı diğer milyonlarca tilkiden, çiçekten, insandan farklı kılan onunla kurduğumuz bağ gerçekten.
       
      Sonra pilot adam, çocukluğunda büyüklerin kendisini ciddiye almamasından yakınırken o da Küçük Prens’i ciddiye almıyor aslında. Çocukken bize yapılanları büyüyünce biz de başka çocuklara mı yapıyoruz?
       
      Böyle şeyler düşündürdü.
       
      Kitabın yazarının savaşa katıldığını ve o yıllarda milyonlarca insanın savaşta öldüğünü düşününce o dönemde böyle bir kitap yazılması çok nahif gözüktü gözüme.
       
      Belki yıllar sonra bir daha okursam bu defa da “Ay bundan mı etkilenmişim?” diyebilirim 🙂 Zamanla değişiyor hisler.

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 30 Mart 2022 at 08:17

    İlk birkaç okumamda beni de etkilememişti. Sanırım anlatım biçimi çok düz, bilmem. Çoğu zaman tekrar okuma yapmak iyi geliyor. Kitapla uyum sağlayıp rezone olabiliyor insan. Kitabı hatırlattığınız için çok teşekkür ederim. Yazıldığı döneme bakılırsa yazar tam bir “ efsane” bence de.

    • Yanıtla Hülya Erarslan 13 Nisan 2022 at 18:01

      Evet, eser aynı kalıyor yıllar boyu ama insan değişiyor. O yüzden kitap her seferinde farklı bir tat veriyor.

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan