Heybemde Kelimeler

Okumak Üzerine

23 Haziran 2022

Yazı: Okumak Üzerine | Yazan: Pelin Öncüoğlu IşıkKitap okumayı seven biri olarak sosyal medyada kitap bloggerlarını takip etmeyi ve onların kitap yorumlarını okumayı seviyorum. Bu hem okumadığım kitaplar hakkında bana bir ön bilgi veriyor hem de okuduğum kitaplar üzerinde başka bakış açılarını görüp üzerlerine biraz daha düşünmemi sağlıyor. Bu sebeple bloggerların yazdığı yorumlara yazılan yorumları da okumayı seviyorum. Bir nevi dijital kitap kulübü gibi bir şey oluyor. Aynı satırlar arasında dolaşmış farklı beyinlerin nasıl farklı şeyler görebildiklerine şaşırmak, başkalarının penceresinden bakabilmeye çalışmak, hepsi okuduklarım üzerinde daha fazla düşünmemi sağlıyor.

Yalnız birşey var ki sosyal medyada elinizi sallasanız bir bloggera çarpıyorsunuz.

Malum sosyal medyada var olabilmek için bir kriter yok? Herkes her konuda yazıp uzmanlığını veya sözde uzmanlığını paylaşabilir veya iddia edebilir. Yüzyılımızın en fark yaratıcı icatlarından biri olarak görüyorum sosyal medyayı. Ne de olsa bir telefonu, bilgisayarı, tableti olan, okuma yazma bilen herkes ama herkes bu platformlarda bir şekilde var olabilir, kendini ifade edebilir. Ki bu hem çok kıymetli hem de tehlikeli. Özgürce herkesin yazıyor, paylaşıyor olması çok ama çok kıymetli. Yazarak, çizerek, paylaşarak birbirlerimizden o şekilde veya bu şekilde birşeyler öğreneceğimiz kesin. Fakat bunun bazı olumsuz yanları da yok değil. Her konuda olduğu gibi malesef bloggerlar ve sosyal medya içerikleri konusunda da aşırı bir kirlilik mevcut.

Ben takip ettiğim bloggerlar konusunda oldukça seçiciyim. Benim için okudukları kitapların içeriklerinin bana hitap etmesinin yanında, bloggerın da sadece okuduğundan birkaç alıntı yapan biri olmaması, okuduğunu doğru sentezleyebilmesi, okuduğu üzerine araştırma yapması, mümkünse benim göremediğim yeni ufuklar açması gerekiyor. Bu açıdan çok başarılı bloggerlar var. Mesela Didem Çelebi Özkan bu konuda gördüğüm en iyi blogger. Keza kendi yorumları dışında okuduğu kitabı her yönden inceleyip göremediğiniz felsefi, tarihsel olgulara değinir, yazarın kişiliğine dair ufak ipuçları ile neyi neden o şekilde yazdığını daha iyi anlamanıza sebep olur. Onun yorumlarını okuyarak çok fazla şey öğreniyorum. Elbette Didem gibi iyi kitap bloggerları da var yeter ki siz seçici olmak isteyin, iyi içerik üreten kişiler bulmak zor değil. Yazımın sonunda benim okuma zevkime uyan birkaç iyi kitap bloggerı önerisi de yapacağım.

Asıl konuşmak istediğim ise apayrı bir konu.

Son zamanlarda fark ediyorum ki nesil farkı yaşam biçimlerimizi etkilerken okuma biçimlerimizi ve beğenilerimizi de tahmin ettiğimden fazla etkiliyor. Geçen gün takip ettiğim bir blogger’a bir başka blogger’ın yaptığı yorumu görünce oldukça şaşırdım. Zamanımızın oldukça beğenilen yazarlarından birini bu bloggerın hiç beğenmediğini, oldukça vasat bulduğunu yazmış. Sebebini anlayabilmek için bu blogger arkadaşın Instagram hesabına girip yaptığı kitap yorumlarını okumaya başladım. Oldukça fazla takipçisi olan bu arkadaş 20’li yaşlarının başında, epey okuyan bir kitapsever. Fakat kitap yorumlarını okudukça şaşkınlığım arttı. Keza benim de blogger ile aynı yaşlarda okuyup bayıldığım çoğu da klasiklerden olan ne kadar kitap varsa bu arkadaş onları yavan, sıkıcı, hatta zorlama bulmuş. Kitap yorumcusunun en sevdiği kitaplar ise benim beğenimin ötesinde kitaplardı.

Aldı beni bir merak. Böylece onlarca genç kitap bloggerının daha hesabına girip beğenilerini, okuduklarını, beğenmedikleri şeyleri anlamaya çalıştım. Görünen oydu ki bu gençlerle aramdaki fark, bir nesil farklılığından çok daha öte bir şeydi. Keza benim onların yaşında okuyup yıllarca başucu kitabı yaptıklarım, satırları arasında günlerce kaybolup düşündüğüm, kendime sayfalarca not aldığım, yıllar geçse de hâlâ hatırladığım o kitaplar, hemen hemen hepsi için sıkıcı ve yavandı. Bu nesil farkından çok daha öte bir şey olmalıydı.

O gece eşimle bu konu üzerine konuştuk. Aynı şeyi onun da birlikte çalıştığı genç iş arkadaşlarında gözlemlediğini hayretle fark ettim. Yılların aramızda anlayış uçurumları oluşturduğu aşikârdı.

Elbette istisnalar vardı ama aynı kitapları, aynı müzikleri, aynı filmleri beğenemiyor oluşumuzun asıl sebebi neydi?

Bu gençler okudukları kitaplardaki mesajların satır aralarındaki kelimelerin arkasına gömülü olmalarını istemiyordu. Mesajlarını açık seçik almak istiyorlardı. Onlar için laf ebeliği sayılan şeyler, benim için ustalıkla yapılmış kelime oyunlarıydı ve arkalarında felsefi anlamlar taşıyorlardı. Oysa onlar felsefi şeyler istemiyorlardı, istiyorlarsa da düşünmek zorunda olmadan cümle cümle kendilerine anlatılan şeyleri tercih ediyorlardı.

Tezer Özlü onlar için çok ağır, Paulo Coelho fazla sıkıcı, tarihi biyografiler ise rahatsız ediciydi. Bazı klasikler vardı ki hiç anlamadıkları için hunharca “edebilikten yoksun” diye yorumlamışlardı. Bu müthiş bir özgüven diye düşündüm. Tüm dünyanın klasik olarak adlandırdığı bir eseri benim asla bu şekilde eleştirme gücüm olamazdı herhalde. “Benim algımın ötesinde bir şeyler veya atladığım bir şeyler var herhalde” diyip eleştirmeye çekinirdim. Olsa olsa geriye dönüp tekrar okurdum onların eleştirdikleri bu klasik eserleri. Oysa bambaşka bir nesil bu, her şeyi acımasızca ve gelişi güzel eleştiren, her şeye karşı sabırsız davranan. Bir çırpıda anlayamıyorsa kendilerini zorlayıp “Bir şeyler kaçırdım mı acaba?” diye düşünmekten imtina eden bir nesil bu. Belki de çabuk okunan, üzerinde çok da düşünülmeyen kitaplar aradıkları.

Hepsi yılda 150 civarında kitap okuyor bu arada.

İmrenilecek, takdir edilecek bir şey bu. Gençlerin bu kadar okumasına çok seviniyorum. Okuduklarının ne kadarı akıl süzgeçlerinden geçip zihinlerinde tortulaşıyor acaba? Geriye ne kadarı kalıyor? Ayrıca ne okuyorlar bu gençler? Yılda 150 kitap ama onca sözcükten geriye ne kalıyor? Burada insan ister istemez “Önemli olan nicelik mi, nitelik mi?” sorusunu soruyor.

Okurken beni en çok korkutan şey okuduklarımı unutmak oluyor. Yılda ancak yirmi, yirmi beş kitap okuyabiliyorum. Çok bir şey değil. Fakat okurken kitabı bırakıp göğsüme kapatmayı, onunla ilgili düşünmeyi seviyorum. Bazen düşünceler öyle çok deviniyor ve beni kendimden alıyor ki kalemime sarılıp düşüncelerden yeni düşünceler doğuruyorum sayfalarca. En çok da okuduklarımdan küçük kıvılcımlar çıkartmayı seviyorum. İşte o kıvılcımlar ki benden yeni benler çıkartıp yepyeni bakış açıları sunuyorlar. Bu kadar fikirlere boğulmadığımda da hayâl gücümle dalıyorum yeni dünyalara. Bu yüzden kitaplarım elimde uzayıp gidiyor ama onları öyle yaşıyorum ki akıl süzgecimden geri kalanları yerleştirecek yer bulmakta zorlanıyorum.

Günümüzde herkes koşar gibi yaşarken koşar gibi kitap okumaktan fazlasını beklemek ne kadar doğruydu ki zaten?

Hayatlarımız o kadar hızlandı ki her şeyi hızlı bir şekilde yapmaktan hoşlanır, her şeyin hazır, küçük haplar hâlinde önümüze sunulmasını bekler olduk. O yüzdendir ki ağdalı cümleler bana zevk verirken benden yirmi yaş genç biri için işkenceden başka birşey olmuyor. Dünya ve insanlık deviniyor, değişiyor. Değişim kaçınılmaz. Burada doğru ve yanlış yok. Sadece küçük uçurumlar var aramızda.

Benim başucu kitabı yaptığım bazı klasikleri şiddetle eleştirip okunmamasını tavsiye eden genç bloggerın yazdıklarını bir daha okudum. Altında ise onun yazdığı yoruma istinaden asla okumayacaklarını yazmış yüzlerce genç takipçinin yorumlarını. Zaman, edebiyat ve kültür her şey devinim halinde…
 

 

Severek takip ettiğim kitap bloggerlarının hesapları:

 

didemcelebiozkan 501kitap
birazkitap_senveben birokuyucununnotlari
pinarsabanci dark.reader
kitaplageldim so.i.read.this.book
alintilarlayasiyorum  

 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

6 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 23 Haziran 2022 at 13:01

    Yaa bi’ tanecim benim 😍 Onore etmişsin bir kez daha 🙏🏻 Senin gibi kuvvetli bir okurun takdirini alabilmek elbette gurur benim için. Ama seninle ilgili en güzel şey ne biliyor musun 😉 İnsanlarda güzel, doğru bulduğunu haykırarak söylemen ve bütün kalbin ile desteklemen. İşte en çok da bu yüzden seni çooook seviyorum. İyi ki varsın güzelliğim ❤️❤️

     
    Yazıya gelecek olursak. Malumunuz ben yazdığınız her şeyi hayranlıkla okuyorum hanımefendiciğim, elbette bu sefer anlattıklarınıza da, ortaya koyduklarınıza da bayıldım.

     
    Ruhuna, aklına, kalemine sağlık bebek 🙏🏻💙

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 23 Haziran 2022 at 16:17

      Didemcim çok teşekkürler ❤️ Sen de beni yine onore etmişsin 🤩😍
       
      Sanırım bu dobralık ikimizin de ana özelliği olduğu için çok iyi anlaşıyoruz. Yazdığım her şeyde hep yanımda oldun, desteğini eksik etmedin. Kendime yazar deme şımarıklığını gösterebilirsem şayet, bir yazarın hayatta görebileceği en iyi editörsün. Yazarlığına, usta kalemine nasıl hayran olduğumu da sanırım herkes biliyor.
       
      Teşekkürler canım ❤️

  • Yanıtla Nazlı Pınar Kamacı 23 Haziran 2022 at 14:17

    Ah ne güzel dile getirmişsin Pelincim. Kalemine sağlık. Gönülden kutluyorum seni. Yazını okuyunca anladım şimdi; çok severek sohbet ettiğimiz, bizimle olmaktan keyif alan bizden çok genç arkadaşlarımız var. Ve hep bize geldiklerinde okuduklarımızı yaşıtlarımızla tartışmıyoruz diyorlar. Meğer biz onların nesline değil, onlar bizim neslimize yaklaşmak istiyorlarmış. Yeni nesilden birkaç nesil büyük olan bana çok değişik bir bakış açısı sundun. Çok teşekkür ederim.
     
    Sevgiler

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 23 Haziran 2022 at 16:19

      Çok teşekkürler ❤️ Yeni bir pencereden baktırabilmiş olmama ayrıca sevindim. Aynı fikirdeyiz diye anlıyorum. Bakalım daha sonraki nesiller nasıl evrilecekler 🤔

  • Yanıtla Hülya Erarslan 24 Haziran 2022 at 12:19

    Beni de severek takip ettiğiniz kitap bloggerları arasında paylaştığınız için çok sevindim, teşekkür ederim.
     
    Ben her ne kadar kitap okumayı sevsem de kitap okumayı ve yazmayı yüceltmiyorum. Kitapları kutsallaştırmadığım için insanların -özellikle gençlerin- benim sevdiğim ya da dünyaca sevilen kitapları sevmediklerini söylemeleri beni rahatsız etmiyor. Herkes kendi dünyasında, kendi meşrebince değerlendiriyor zaten. Onun dünyasında Dostoyevski’nin yazdıklarının bir karşılığı olmayabilir. Beni etkileyen bir eser bir başkasında beğeni uyandırmayabilir. Ben bunları olağan buluyorum.

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 1 Temmuz 2022 at 10:41

      Hülyacım gerçekten paylkaştığın kitap yorumlarını beğenerek okuyorum 🙂 Her zaman hepsini okumaya vakit bulamasam da. Yazım ile ilgili yazdığın yorum da hoşuma gitti. İşte bundan bahsediyorum. Benim neslimin diye genelleme yapabilir miyim bilemiyorum ama en azından ben, eşim ve birkaç arkadaşımla konuştuğumda bu duruma senin baktığın gibi bakamadık. Bana göre kitap bloggerı kendisini takip edenler yüzünden üzerinde belli bir sorumluluk taşıyor. Yazdığı yorumlar ile etkileyebileceği insanlar mevcut. Bu benim gözümde büyük bir sorumluluk. Oysa sen kitap yorumlamanın bu kadar yüceltilmemesi gerektiğini düşünüyorsun. Belki de sen haklısın. Belki de bizler bir şeylere fazla anlamlar yüklüyoruz, durumları olduğundan büyütüyoruz. Senin ne demek istediğini çok iyi anlıyorum, senin pencerenden bakabiliyorum ama seninle aynı fikirde değilim. Herhalde bu da bahsettiğim nesil farkından (gerçi aramızda 8-9 yaş var sadece) olabilir. Aslında keşke daha da genç yazarlarımız bu konuda ne düşünüyor öğrenebilseydik. Farklı bir yerden bakmamı sağladığın için çok teşekkür ederim. Belki bir gün seni daha iyi anlayacağım.
       
      Sevgiler 🙂

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan