Cinsiyet, Eşitlik, Budalalık | 2

Atatürk’ün özgürlüğün neden olduğu bunalımları, baskının sağladığı “sözde” güvenliğe yeğlediği açık bir gerçeklik olmakla birlikte bunu ayrıca bir çok kez sözleriyle de göstermiştir.

Baskıcı, yadsıyan, “kart-kurt” safsatalarıyla etnisiteleri yok sayan, örneğin 12 Eylül’ün “Türk-İslâm Sentezi” denen, Atatürk’ü de Kuran ayetlerini de dilinden düşürmeyen faşist düzeni neye yol açar? Etnik Kürtlerin Kürtlükten çıkmasına mı, Kürt olmayanların da Kürtleşmesine mi, 12 Eylül 1980 öncesi kendini etnik olarak Kürt ancak ulusal düzeyde Türk sayan bir topluluğun “Türk” ortak kimliğini reddine mi? Ben “Türk” ortak kimliğinin hem tarihsel açıdan hem de dünya koşulları ve emperyalist güçlerin açığının doymazlığı açılarından gerekli olduğunu düşünen biri olarak, açıkçası, suçluyorum o sentezci düzeni.

Feto denen adamın, ilençlere boğulası emperyalist uşağının önünü açan ve Feto’yla kalemleriyle savaşan, örneğin, çok sayıda Cumhuriyet Gazetesi yazarını, habercisini cezalandıran 12 Eylül düzeninin, bütün bunların sonunda nereye varacağını bilmediklerine gerçekten inanıyor musunuz? En yalınından, hem Atatürk’ü hem Kenan Evren’i sevdiğini savlayan kimse ya ahmaktır ya yalancı. Hem sevginin dile gelişi Yaratıcı’ya bağlılık bildiren hem de Kenan Evren’i sevdiğini savlayan kimse için yeterli bir sözcük olduğunu sanmıyorum.

Zorunlu “Ahlâk” dersini (Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersinden söz etmiyorum, “Ahlâk” dersi) kaldıran kimseden ahlâk anıtı mı çıkaracaksınız? Felsefe kolu olan Ahlâk, ülkede zorunlu dersmiş 12 Eylül 1980 öncesinde, ZORUNLU!

Bir de şimdiye bakın. Ereklerine/hedeflerine ulaşmış görünmüyorlar mı “Ahlâk” dersini kaldıranlar? Siz karar verin. Ahlâk bağımsız bir felsefe alanıdır, “Etik” adıyla bilinir ders olarak işlenirkenki, felsefedeki adına. Merak eden olursa, Türkiye’nin en büyük ahlâk bilimcisi, büyük Türk felsefeci “İoanna Kuçurâdi” Hanımefendi’dir. Ama öyleleri de var ki, boşa kürek çekiyor duygusunu büyük bir basınçla üzerinizde duyumsatır.

Baskı, baskı, baskı!… Baskının çözüm olacağını sanmak nasıl büyük bir aldanış! Baskılar çözüm olsaydı, varlığı yüzlerce yıl yasak olan, asimile edilen biz Türkler yok olmuş olurduk. M. Ö. 900 yılından beri en az, varlığı, dili, kültürü yasaklanan ve Muaviye’nin, Yezid’in izinden gidenlerce hâlâ varlığı kötücül sayılan biz geçmişte vardık, bugün varız ve varlığımızla baskının çözüm sağlamayacağına en büyük kanıtız.
 
 
Atakan Balcı