Karşı Duvarın Yazıcısı

Sen, İsmail ve Hitler

8 Mayıs 2023

Yazı: Sen, İsmail ve Hitler | Yazan: M. Gökhan Üvez

Youtube üzerinden sigarayı bıraktırdığını anlatan bir adam var. Bir ara kendisi de içtiğinden sürekli parfüm sıkma zorunluluğundan bahsediyor. İçmediği zaman ne kadar güzel koktuğundan falan… E içme o zaman da bana ne bundan. “Ben bıraktıysam herkes bırakır” tarzı söylemlerden usandım. Her tiryakinin farklı bir iç dinamiği var. “Genelleme yapmak” ötekileştirmenin başka bir adıdır ve ben yaşabildiğim kadar öteki kalmak istiyorum. Her neyse, eleman öyle iştahlı iştahlı anlatırken kalkıp bir sigara daha yakasım geldi. Vergili olanından değil ama… Tanesi 25 kuruş olanından. İsmail sarıyor. Günde dört tane alıyorum İsmail’den.

Geçen dört yerinden vurulmuş İsmail. “Belayı kapının önüne koyuyorum, gelip giriyor içeri abi” diye anlatıyor. Emekli amcalarla sigara sarıyor paso. Sonradan öğrendiğime göre emekli amcalardan biri babasıymış İsmail’in, yirmi yıla yakın yatmış içerde. Kan davası falan hesabı işte. Aptalca bir cinayet… Ne ölen memnun öldüğünden ne de öldüren. Bugün olsa vurmaz biliyorum ama zaman dünden bugüne döndü bile.

Gün yirmi dört saat, dakikada on sigara… Çekirdek çitlesem daha mı kârlı diye düşünüyor İsmail. “Kiloyla satarız ama kârlı olmaz, di mi abi?” dışımdan gülümseyip içimden “Ebenin kârı” diyorum İsmail’e.

Bir başka youtube kanalında iktidar milletvekiline laf sokan muhalif milletvekili kavgası var. Ölene dek muhalif kalacak vekil bağırdıkça, ölene dek iktidar kalacak vekil daha bir keyifle saçmalıyor. İsmail’in belası gibi iktidar milletvekili… Kapının önüne koysan gene giriyor içeri. Kabahatlisi biraz da İsmail ama sen kapını açık bırakırsan hırsız da girer eve, milletvekili de.

Başka bir kanalda kedisini seyrettiriyor elemanın biri, bir başkası da köpeğini. Ne bok yerseniz yiyin diyip kapatıyorum telefonu. Aklımda ve bedenimdeki tek şey uykunun kutsiyeti. Uyumamalıyım.

Onu düşünüyorum. Az önce evine gitti. Ben kaldım geride; sahibinden az hasarlı muhayyer fikirlerimle yine. Gözlerim kapanmaya çalışıyor ben diretiyorum. Bir iki satır daha yazma gayretindeyim ama kafam güzel. Rakı da güzel. Rakının yanındaki su da güzel. Onun sesi gibi. Kötü olan tek şey şimdi kendi yatağında uyuyan o. Ne İsmail var aklında ne o birbiriyle dalaşan milletvekilleri. Bacaklarının arasındaki aşkın tatlı karıncalanması sadece belki. O da sabaha geçecek. Kıskanıyorum bir yandan bu rahatlığını. Biraz da bana verse keşke.

Aklımda bin düşünceyle internetten bir öykü okumak istedim, beceremedim. Gözlüklerimi takıp, duvara mıhladığım raflardan bir kitap aldım elime; Paul Auster çıktı şansıma. Belki kitaptan okursam biraz kafamı toplarım diye düşündüm ama kelimeler kitabın içinde durduğu gibi durmuyor, odamın içinde Quinn ve Auster’in yılışık dansıyla geziniyordu.

Bir belgesel kanalı açıp sakinleşmeyi düşündüm. İki su aygırının kapışmasına denk geldim, yarım saat kadar seyrettim. Tecrübeli olanı tecrübesiz rakibinin içinden geçti. Küreğe benzer dişlerini öldürene kadar sapladı garibana.

Hayvanların vahşi ama masum savaşlarını izleyip bitirdikten sonra İkinci Dünya Savaşı başladı. Bir manyağın etrafında öbeklenmiş koskoca bir ülkenin yok oluşunu seyrettim. Birbirini öldüren beyinleri yıkanmış amfetamin yüklü askerlerin gülerek felaketlerine koşması ve çılgın bir insan kıyımı. Su aygırları daha akıllı geldi nedendir. Keşke bir su aygırı olsaydım düşüncesi, öylesine yoklayıp geçti kalan aklımdan.

Bir saat kadar sonra yeterice ölüm seyrettiğime inanmış olan beynim, tatlı ve derin bir uykunun içine bırakıverdi kendini. Rüyamda ne gördüğümü hatırlamıyorum ama uyandığımda, ciğerlerime kadar yanıyor olduğumu fark ettim. Buzdolabından bir litre su çıkarıp doyasıya içtim. Midem “doyasıya” kelimesinin anlamını anlasa da vücudumla bir türlü anlaşamıyor gibiydi. Alkollü geçen gecelerin ardından gelen dehidrasyonun bir çözümü bulunur umarım ilerde. Yoksa gecenin sonunu düşünmekten içtiğinden de bir şey anlamaz insan.

Her neyse, gün yine başladı işte. Bir mavi hapla başımın ağrısına meydan okudum. “Hile yapmasana lan” diye diretti başımın ağrısı. Dedim ki “Alırım aklını, akıllı ol!” Sessizce pısıp bir saat kadar sonra da defolup gitti başımın içinden. Gün ağarıp, kentin sokaklarında beliren insanlar işlerine koşuşturmaya başlarken de yazmaya başladım işte. Birileri okusun diye değil. Kimin ne yaptığı umurumda değil zaten. Yazdım, biliyorum ki yazmasam delirecektim. Hem bir sürü boş verememişliklerim var benim, kimsenin anlayamadığı. İsmail, sigara, rakı, sen, emekli katiller… Ha bir de su aygırları, milletvekilleri ve Hitler.

Günaydın sevgilim.
 
 
M. Gökhan Üvez
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

3 YORUMLAR

  • Yanıtla Metin Çoban 8 Mayıs 2023 at 12:20

    Hep başıma gelen şeyler, alkollü gecenin dehidrasyonu, bunun sebebi rakı içmek; bira ve viski aynı şeyi yapmıyor, biranın etkisi başka tabii ki 🙂
     
    Belgeseller konusuna gelince, komplo teorileri olanları tercih etmelisin, o zaman kimseye takılmıyorsun, ne kavga eden milletvekillerine ne de İsmail’in sigara saran emekli babası Cemil’e )
     
    Az önce kalkmış gitmiş sevgilinin arkasından Turgut Uyar şiirleri iyi gider, ya da Edip Cansever. Yazdıklarına gelince, okumazlarsa okumasınlar, okusunlar diye yazmıyorsun ki… Ben okuyorum önüme düştükçe.
     
    Sen yaz içini boşalt, bir kadeh de rakı ve suyunu al yanına, ben yanında su içmiyorum. Yaşar Kemal demişti bir gün bana, “Evlat iyi rakı içiyorsun ama nimeti sulandırıyorsun, hiç su koymadan içsen iyi olur, madem su katıyorsun, yanında su içme bari yoksa sabah çok susarsın” demişti. İyi yazmalar.

  • Yanıtla M. Gökhan üvez 9 Mayıs 2023 at 13:50

    Güzel ve eğlenceli yorum için teşekkürler. Yaşar Kemal anekdotu çok hoşuma gitti. Tavsiyeler için teşekkürler. 🙋🏻‍♂️🙏🏻

  • Yanıtla Atakan Balcı 10 Mayıs 2023 at 23:07

    Özgür ve özgün bir tarz, kalemine sağlık! 🙂

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan