Çocukluğumun feodalitenin (aşiretçiliğin) hüküm sürdüğü bir köyde geçtiğini ve zamanın kadınlarını kendi objektifimden anlatacağımı yazmıştım. Yedi yaşını doldurmuş erkekleri gören kadınlar ayağa kalkardı. Köyün girişinde bulunan dut ağacının altında toplaşır konuşurdu kadınlar. Çeşmeden eve gelirken beni gören kadınların ayağa kalkması kibirle hüzün arası bir…
Çok eşlilik her daim taze gündemdir. Metaforik söylemlere (metafizik, mitoloji gibi…) danışmadan şahit olduğum somut olaylardan kendi usumun çıkardığı sonuçlarını yazacağım. Çok eşlilik doğamızda, özümüzde mi var? Zamanda yolculuk yapamayacağımıza göre gelişmemiş sürümümüz olan hayvanlara bakmak bir fikir verebilir. Yaban hayatı belgesellerinin ana konularından…
Birinci Bölüm 👉🏻 Köy Enstitüleri ve Obez Köylü Köy Enstitüleri’nin ortaya çıkarttığı insan tipini kendimde ve arkadaşlarımda yaptığım somut gözlemlerimle yazacağımı geçen yazımda söylemiştim. Yatılı olan Hasanoğlan Atatürk Öğretmen Lisesi’nde, yurdun dört bir yanından gelen, toplumun en alt gelir grubunu teşkil eden ailelerin…
Köy Enstitüleri kapanmasaydı “Köylü Milletin Efendisidir” sözü gerçek olabilirdi. Okullar çok kısa sürede kapandı. Keyifle, temiz, bolluk getirecek bir üretim fırsatı kaçtı. Üretim gücünü kaybeden köylülere, “efendi” sıfatı hâlâ kullanılır. Lakin azıcık efendi-köle ironisi yapılarak: “Hasan Efendi çay getir. Mehmet Efendi iki ekmek, bir süt…
Haziran ayı, tarımın kas gücüyle yapıldığı zamanlar. Çok zor ama tam bir teslimiyetle yapılan işler son bulmuş. On kişilik ailenin bütün sene yiyeceği buğday, aylarca çalışmanın sonunda orta yerde duruyor. “Ölçmeyin, saymayın bereketi kaçar” diyor annem. …
Yaşamın tehlikeye girdiği anlarda insan kibirli davranabilir mi? Özne farklılaştığı eylemeleriyle varlığını sınırlarsa/varlığını eylemlere armağan ederse ego son ana kadar kuyruğu dik tutmayı bırakmaz. Erciyes Dağı’nda sisli bir havada kaybolma telaşı her tarafımızı sarmışken aniden ortaya çıkan, kar leoparı endamında yürüyen iki kişiye, acemi…
Bu yaz Perge kentini gezdim. İşlevsiz ama estetik olan mirastan alınan keyif, imgelem gücüyle doğru orantılıdır. Sanat, “Tinden doğan ve yeniden doğan””* ise harabelerin bakandan tekrar -belki ilk doğumdan daha muhteşem- bir şehir olarak doğması için “ihtiyaç için sığınak/rant için sığınak/beton kafa/gecekondu” levelini geçmiş…
Caddede yürürken Kuğulu Park’ın hemen yanındaki Polonya Elçiliği’nin duvarına asılan afişe gayri ihtiyari gözüm kaydı. Pos bıyıklarından milyon kişi arsından görsem tanıyacağım Nietzsche’nin (Niçe) fotoğrafını görünce durdum. Özensiz bir tasarımın ürünü olduğu ilk bakışta belli olan bu duvar mesajını inceledim. Afiş, kritik zamanlarda (Walesa…
İnsanla ilgili bir olguyu, bir ideyi (idea) hayranlık uyandıran imgelerle perdeye yansıtan filmler çok azdır. Matrix, ilk akla gelen yapımlardan fakat benim favorim Tron Efsanesi‘dir. Tron Efsanesi, özetle yaşamın bir simülasyon olduğunu, bunun farkında olmanın oyunu daha da eğlenceli hale getirdiğini, insan türünün orijinaller…
Motosiklet, kendi başına ayakta duramayan zavallı bir binektir. Bu acınacak durumuna rağmen sürücüsünü bir şövalyeye çevirir. Motosiklet, hem bir aslan hem de ayakta duramayan yeni doğmuş bir kuzudur. Somut olarak eril, soyut olarak dişil bir makinedir. Sanırım kadınlar bu çelişkiye/diyalektiğe tav oluyor. Var eden…