Açık Pencere

Kadın Sesi | 5

13 Mayıs 2022

Yazı: Kadın Sesi | 4 | 2. Bölüm | Yazan: Şen Sevgi Erişen

 

İndeks

Kadın Sesi | Füruğ
Kadın Sesi | 1
Kadın Sesi | 2
Kadın Sesi | 3
Kadın Sesi | 4
Kadın Sesi | 5
Kadın Sesi | 6

 

Sevmenin Unutulmaması Üzerine | 2 | Biraz Cesaret Belki

Kadın sabahki bezginliğinden birazcık kurtulmuş, bir bardak sıcacık çayına sığınmış bir hâlde pencereden dışarıyı seyrederken ufak ufak mırıldandı.

Gözyaşlarım, içimden gelen sesler
Hayatımdaki tekrarlar, tekrarlar
Gülümsüyorlar karşımdaki duvarın arkasından.

Masasının başına dönüp bardağında kalanı da yudumladı. Mutfak camının baktığı apartman boşluğundan keskin bir yemek kokusu eşliğinde komşunun oğlunun çalmaya çalıştığı gitar sesi geldi. Hayatın akışını, kendisi dışında yaşayan insanları fark etti. Bu koku, bu sesler yalnız olmadığını hatırlattılar ona. Biraz olsun içi rahatladı.

Yatak odasına gidip üzerine bir şeyler giydi. Tuvalet masasının üzerindeki kırmızı kalp küpelerini kulağına takıp saçlarını düzeltti. Tekrar mutfağa geçip telefonunu eline aldı. İçinde “tekrarlamadığı ve tekrarlamayacağı” bir şeyler yapma arzusu belirdi. Yüzünde küçük bir ürpertiyle beraber bir demet halinde sarımsı bir Güneş ışığı parladı. Hemen arkasından telefonun tuşuna basıp son aramalara baktı. Son cevapsız arama ilgisini çekecek cinsten değildi. Çok da sevmediği bol miktarda 8 içeriyordu. Buna rağmen gayet istekli bir şekilde arama düğmesine bastı. Karşı tarafın telefonu uzun uzun çaldı. Açan kimse olmadığı için bir süre sonra kapandı.

Kapıda bir tıkırtı duydu.

Kedisi Beyaz’ın geldiğini anladı. Tam kapıyı açarken telefonu çaldı. Kayıtlı olmayan o malum numara arıyordu. Kedisi içeri girer girmez onu kucağına alıp diğer yandan telefonu açtı. Karşılıklı birbirlerini çaldırmış olmanın verdiği tuhaf bir yakınlık hissiyle ses tonu gayet yumuşak ve akışkan bir şekilde konuştu; “Alo, buyurun efendim, kimsiniz?”

İşte tam da burada bizlerin de heyecanla beklediği telefonun diğer ucundaki ses belirdi:

“Alo, siz buyurun efendim, siz aramadınız mı?“

Size sesi tarif edeyim öncelikle; pürüzsüz, oldukça kalın ama yumuşacık ve heyecansız bir erkek sesi. Kadın beklemediği kadar düzgün bir konuşma tarzı ve içini okşayan ses tonuyla karşılaşmanın verdiği şaşkınlıkla kısa bir süre durakladı. Kendini toparlar toparlamaz cevap verdi:

“Önce siz beni aradınız beyefendi, pardon yani.“

Adam kısa bir suskunluktan sonra: “A… Şey affedersiniz unutmuşum, haklısınız bir saniye düşüneyim niye aramıştım. Hımm hah işte hatırladım. Sizin ısmarladığınız yüzüğün geldiğini haber vermek istemiştim. Hazır yani, ne zaman isterseniz gelip alabilirsiniz efendim.“

Kadının birden aklı karıştı.

“Hangi yüzük, siz nereden arıyorsunuz?“

“Bizim yerimiz meydana çok yakın, Atatürk heykelinin arkasında kalıyor. Hatırlamadınız mı?“

Kadın kulağına gelen her sözcüğün adamın ağzından dökülüşünü adeta görüyor, dudaklarının kıvrımlarını hissediyor, telefondan gelen her bir titreşim adeta kulağını okşuyordu. Sesinden konuşma, üslubundan düpedüz etkilenmişti. Ama bu saatten sonra telefonda hiç tanımadığı bir adama. Amacı başkaydı onun; hayatının tekrarlarının dışına çıkmak. Ama tam da bu noktada hayatının en büyük “tekrarının” içine mi düşecekti yoksa?

Aklına ilk gelen şey lafı kısa kesip kapatmaktı fakat hiç de öyle olmadı. Adam yanlış kişiyi aramıştı ama belki de bu hikâyedeki “doğru kişiydi” aradığı kadın.

Aradan birkaç saat geçmişti ki kadın heykelin arkasındaki dükkânı bulmuş ama kendini göstermeden içeride tezgâhın arkasında duran adamı gözlemeye çalışıyordu. Telefondaki sesle gördüğü adamı pek eşleştiremedi. Tekrar tekrar bakmaya devam etti. Biraz hayâl kırıklığı yaşamıştı ama olsun yine de görmesi iyi olmuştu, en azından meraktan kurtulmuştu.

Tam uzaklaşmak üzereyken aynı dükkâna girmeye çalışan bir adamla karşı karşıya geldi. Kadın adama, adam kadına yol verdi. O sırada adamın sesi duyuldu:

“Affedersiniz pardon hanımefendi.“

Bu ses o telefondaki sesti. Gözleri büyüdü.

“Siz… siz“ dedi.

Adam “Evet ben. Benim“ diye cevap verdi. Adam da kadının sesini tanımıştı. “Yüzük. Sizin değildi, değil mi? Siz… Haa efendim tamam tanıdım şimdi. Buyurun içeriye.“

Kadının içeriye girmeye niyeti yoktu. “Yok“ dedi “Vaktiniz varsa bir yerde oturup bir çay içelim mi?“

Adam bir anlık duralamadan sonra “Bekleyin hemen geliyorum“ deyip dükkana girdi. Az sonra dışarı çıkıp “Beklettim kusura bakmayın. İçeride gördüğünüz kişi babam, ona haber verdim. Şimdi nerede oturmak isterseniz buyurun oraya gidelim“ dedi. Birlikte hem çok tanıdık hem de bir yabancı gibi yürüdüler. Yol üzerinde bir kafe bulup oturdular.

Adam kadına her baktığında ben bu kadını bir yerlerden tanıyorum ama nerden der gibi bakmamaya çalışarak konuşmaya çalıştı. Kadın bir yandan içten içe niye bu adamla bu kafede oturduklarına alışık olduğu anlamları yükledi farkında olmadan, diğer yandan da adamı dinlemeye çalıştı. Aralarındaki diyalog böyle monolog olarak sürmeye başlamışken kadın adamın elinde yüzük var mı yok mu diye kolaçan ediyordu. Yüzüğü yoktu. İçi biraz rahat etmişti. Niyeti onunla bir kahve içmek olsa da baş başa oturmalarının onu daha fazla tedirgin etmesini istemiyordu ve sırf “tekrarlanamayacak“ şeyler yapmak adına pişmanlık yaşamak da.
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 
Şen Sevgi Erişen
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan