Yıldız Tozu

Gözlerdeki Işıltı

5 Ekim 2022

Öykü: Gözlerdeki Işıltı | Yazan: Sıla Malik

Her coğrafyada farklıdır insanları tanıma şekli. Bizler yüzyıllardır gözlerine bakarız insanların. Gözlerindeki ışıltıyı ararız. İyilik de kötülük de hin veya samimiyet de gözlerdedir çünkü.

Bundan çok uzun zaman önce…

Büyük bir aşk hikâyesiyle başlamış her şey, yaşadığım yerde. Bir gün atalarımızdan biri ticaret nedeniyle gittiği diyarların birinden bir kadını görmüş, çok beğenmiş. Aslında hep böyle başlamaz mı hikâyeler?

Beğenmiş beğenmesine ancak kadın ayakları yere basan, çalışan ve yörede sözü geçen biriymiş. Genç delikanlı için bu büyük bir yenilikmiş. Kendi geldiği yerde kadınlar böyle değilmiş ki.

Başlarda kadınla konuşmak gibi bir niyeti yokmuş delikanlının. Zira uzaktan izlemek bile ona yetiyormuş. Ancak uzaktan izlemek beraberinde gerçek olmayan hayâller de getirmeye başlamış. Her gün sabah erkenden kalkar, kadının dükkanının yan çaprazındaki küçük pastaneye oturur ve beklermiş.

Kadın sokağın diğer köşesinde belirdiğinde hemen oturuşunu dikleştirir, üstünü başını düzeltirmiş. Fark edilmeyeceğini bildiği hâlde hem de. Daha sonraları bunu neden yaptığını “Olur da değerse gözleri bana, en iyi halimle görünmeliydim ona” diye cevaplayacakmış.

Bir süre pastane macerası devam etmiş, pastane sahibi ve çalışanlarıyla ahbap olmuş. Yetmemiş çevre esnafın da sabahları aradığı sima hâline gelmiş. Bir sabah, tavernasını kapatıp evine yol alan yaşlı adam yanından geçip gitmek yerine onun masasına oturmaya karar vermiş. Hayatında ilk defa gördüğü bu yaşlı adam ona babacan bir tavırla gülümsemiş.

“Her sabah evime dönerken sizi burada yalnız görüyorum. Bugün bu yalnız bekleyişe daha fazla katlanamayacağımı fark ettim. Zira yalnızlık ancak ibadet ederken makul bir anlam bulur.”

Genç delikanlı karşısında tüm gece çalışmasına rağmen aşırı bakımlı ve dinç duran adamı baştan aşağı süzmüş. Gözlerinde güven veren bir ifade olduğuna kanaat getirince sohbetine dahil olmuş.

“Yalnızlık dışa vurandır, benim durumumda. Ancak içimin nasıl olabileceğini hiç düşünmediniz mi? Oysaki ben bu soğuk kış günlerinde baharımı yaşıyorum.”

Evet, ilgisini ilk defa o zaman sesli bir şekilde dile getirmiş genç delikanlı. Havanın soğuk olması onu rahatsız etmez olmuş burada.

“Bunu anlamadığımı düşünmeniz pek tabii doğal. Ancak bir zamanlar sizin gibi biri olarak söylemeliyim, hâliniz metrelerce öteden belli eder kendini. Ancak sizin durumunuz daha tam değil. Şu an en iyi anladığım şey bu.”

Kafası karışmış gencin. Bir ilginin tam olması için ne gerekirmiş ki? Bu çok saçma gelmiş ona.

Tam cevap vereceği sırada, köşeden kadın belirmiş tüm şıklığı ile. Ancak diğer günlerin aksine dükkanına değil, delikanlının masasına doğru ilerlemiş. Genç delikanlı günlerdir görünüşüne özen gösterirken, yaşlı adam yüzünden toparlanacak vakti kaçırmış. Heyecan, öfke, telaş, korku, sevinç hepsi bir anda hücum etmişler sanki bedenine. Kadın onu görmüş, fark etmiş. Bu aklının alabileceğinden de fazlaymış.

Kadın sakin adımlarla gelmiş masanın yanına. Başıyla verdiği hafif selama minik bir tebessüm eklemiş, tavırları olabildiğine nazikmiş. Genç delikanlı o zaman fark etmiş yanağındaki gamzeyi ve gözlerinin güzelliğini.

“Bay March ben de sizin tavernaya kostümleri bırakmaya gelecektim. Bakıyorum da bugün erken kapatmışsınız. Umarım kötü bir durum yoktur.”

Sesler diye geçirmiş içinden delikanlı. Şu güne kadar duyduğu tüm sesleri canlandırmış zihninde. Hiçbiri onun için bu kadar hoş tınılı gelmemiş.

“Bayan Kathy, endişe edilecek bir durum yok. Sadece biraz hava almak ve kostümleri bizzat teslim almak istedim, hepsi bu. Ayrıca yeni edindiğim genç arkadaşımla sohbet ediyordum. Tanıştırayım?”

Bay March olduğunu öğrendiği adam nazikçe eliyle delikanlıyı işaret etmiş, delikanlı kalbinin ağzından çıkmayacağına emin olduktan sonra söyleyebilmiş adını.

“Ben, Albert, hanımefendi. Tanıştığıma memnun oldum.” Hayatının en uzun cümlesini kurmuş gibi nefes vermiş. Kathy bu telaşı fark etmiş ancak karşı tarafı utandırmamak adına belli etmek istememiş.

Ardından reddetmeyeceği bir teklif atmış ortaya.

“Burası yeterince soğuk, lütfen dükkanıma buyurun. Bay March kostümleri kontrol ederken size biraz çay ikram edeyim.”

Bay March göz ucuyla bakmış Albert’a. Fazla istekli görünmemeye çalışırken neredeyse ter dökecek olan genç adam kabul etmiş teklifi, böylece o gün ilk defa Bay Albert, Bayan Kathy’nin bir yanını, iş kadını hâlini görmüş.

Günler böyle geçmiş, başlarda Bay March bir süre eşlik etmiş sabah çaylarına. Bir yerden sonra yalnız bırakmış bu genç çifti.

Görece daha sıcak bir günde, sıcak çayın da etkisiyle akşam yemeğine davet etmiş Bay Albert, Bayan Kathy’i. Bayan Kathy memnuniyetle kabul etmiş bu teklifi. O akşam normalden erken kapatmış dükkanını, özenle hazırlanmış yemeğe. Tekrar dükkânın önünde buluştuklarında bahardan bir akşamı hatırlatıyormuş hava. Biraz yürümeyi teklif etmiş Bay Albert.

O yürüyüşte sohbetleri hiç bitmemiş. Çocukluklarından başlayarak her şeyi anlatma isteği varmış içlerinde. Yemeğe oturduklarında Bayan Kathy’inin bambaşka bir yönünü görmüş Bay Albert.

“Başlarda masadaki mumun yansıması olduğunu zannettiğim bir ışık, ışıltı vardı gözlerinde. Her baktığımda içimde yeniden umudu yeşerten, bana sevinç ve huzur veren bir ışıltı. Sevdiği şeylerden bahsederken daha da parlayan, şefkati, sevgiyi, hüznü… Her bir duyguyu ayrı ayrı yansıtan ancak parlamaktan hiç vazgeçmeyen güzel gözlerine o gece vurulmuştum.”

O gözlerin her gün baktığı ve her gün daha da canlı parlamasına neden olan kişi olmak istemiş içten içe. Aynı şekilde, ona bakarken kendi gözleri kim bilir nasıldır diye geçirmiş içinden.

Hayatındaki en güzel gecelerden birini geçirdikten sonra sabah ilk işi Bay March’ın yanına gitmek olmuş.

“Gözlerindeki ışıltıyı gördüm Bay March, kendime özel olmasını nasıl isterdim bilemezsiniz. Ama onu güzel kılan da bu, değil mi? Her şeye o gözlerle bakıp kendi ruhunu yansıtması. Dün gece özellikle baktım kendi fotoğraflarıma. Teker teker dikkatle inceledim, yok. Benim gözlerimin onunki kadar parladığı tek bir kare bile yok, biliyor musunuz? Ne kadar acı, ne kadar hüzünlü durumum. Sanki yaşamak onun yaptığı imiş bunca sene. Ben ve benim gibiler ise gülüşlerimizde bile soluk birer bakış taşımışız gittiğimiz her yere. Bayan Kathy’nin aksine.”

İnce düşünceli Bay Albert için üzülmüş Bay March. Ancak bu üzüntü onun sahip olamadığı ışıltılara değilmiş. Fotoğraflara bakmayı bilip de aynanın karşısına geçmeyi akıl edemeyişine dairmiş üzüntüsü. Minik bir kahkahadan sonra konuşmaya başlamış:

“Bakın Bay Albert, gözlerdeki ışıltı ruhun inceliğinin yansımasıdır. Gözleri parlayanın gözyaşları inciden olur, denir bizim burada. Bayan Kathy’i uzun zamandır tanırım, gözlerindeki ışıltı hayran kalınasıdır, haklısınız. Ancak bayım rica etsem şu karşı duvardaki aynanın karşısına geçip gözlerinize bakar mısınız?”

Bay Albert hem sinir olmuş hem de denilene uymuş. Kendi donuk bakışlarını görmek dahi istemiyormuş. Ancak başını kaldırıp aynadaki silüetine baktığında fark etmiş. Bayan Kathy kadar olmasa da onun da gözleri parlıyormuş.

Şaşkınlık içinde Bay March’a dönmüş. Bay March surat ifadesine şen bir kahkaha ile karşılık vermiş ve ona karşısındaki koltuğa oturmasını işaret etmiş.

“Bay Albert, bazılarımız ruhunda büyük bir sevgi ve şefkatle doğar. Bu sevgi ve şefkat o kadar fazladır ki karaktere işlendiği hâlde kendini göstermek için bambaşka yollar arar. Kalbe girer ancak kalbin alabildiği kısıtlıdır, zihin mantıkla savaşmaktan vakit bulamaz. En sonunda gözler durumu üstlenir. Renkli halkanın üstüne minik yıldızlar halinde bırakır sevgi ve şefkati. Bu yüzdendir Bayan Kathy gibilerin baktığı her şeyin güzelleşmesi, insanın huzurla dolması ve onların bizim sakinleştirici limanlarımız olması. Ancak bir de bu sevgi ve şefkatle doğsa bile ruhunda patlamayı yaşayamayanlar vardır. Bizler diğerlerinin yanında soluk kalırız. Hiçbir zaman gözümüzün içinin gülmeyeceğini düşünürüz. Onlar gibi olmak zor gelir bize. Fakat bir gün gelir, dünyanın en güzel gözlerine baktığımızı biliriz. Kendimizden utandığımız anda onların fazla sevgisi ve şefkati bizi sarar. Öyle bir sarar ki gözlerimiz ışığını bulduğunu anlar. Parlamamız için gereken can suyumuz gelmiş ve bize hayatı bağışlamıştır.”

Bay Albert ve Bayan Kathy uzun yıllar benim büyüdüğüm topraklarda yaşadılar. Herkese saygıları, büyük bir şefkatleri vardı. Bayan Kathy gördüğüm en güzel gülen kadındı, Bay Albert ise bu gülüşün sanatçısıydı.

Bay Albert her zaman bizi uyarırdı:

“Size bakarken yıldızları gözlerinde taşıyan insanları alın yanınıza. Onlar size ömür boyu ilaç olacaklardır. Ancak tek bir şartla. Aynı gözlerle aynı ışıltıyla bakabildiğiniz sürece karşı tarafa.”
 
 
Sıla Malik
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 5 Ekim 2022 at 10:07

    Çok beğendim. Gözlerdeki o ışıltı, bence güzel düşünen, güzel yaşayan, iyi niyetli insanların kalplerinin gözlerdeki yansıması.
     
    Sevgiler.

    • Yanıtla Sıla Malik 5 Ekim 2022 at 22:09

      Ailemin küçüklüğümden beri arkadaşlarımda baktığı ilk özellik “gözlerindeki ışıltı” oluyor. Bana karşı sevgilerini gözlerinden anlarmışım, öyle diyorlar.
       
      İyi insanlar ve ışıltıları iyi ki var!

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 7 Ekim 2022 at 17:51

    Aradığımız bu ışıltı mı yoksa? ..Sanırım; evet!😊

    • Yanıtla Sıla Malik 8 Ekim 2022 at 19:33

      Hayatımıza bu ışıltılar arama telaşı olmadan, rüzgarda uçuşan yapraklar gibi konsun. Tek dileğim 😊

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan