Bekleyiş zor fakat imkânsız değil asla. Kalmak ve gitmek arasındaki sıkışıklık, eve kapanmış tinlerin ışığı göremeyen auralarında gizlenen küçük bir sincap gibi. Halbuki sincabı tanısanız, seversiniz. Ama nedense, sanki genlere işlemiş gibi olan “fare” korkusu, sincabı da “fare”ye benzeştiriyor sanırım ve kaçıyor. Eve kapanmış tinlerin, ışığı göremeyen auralarında gizlenen küçük bir sincap, kendini tanımak, sincabı tanımak, imkânsız değil asla.
Kısır Döngü
Bekleyiş zor, imkânsız değil asla. Önemli olan neyi beklediğin mi, yoksa bekleyişin kendisi mi? Kalabalık içinde yalnız duyar insan kendini bazen ve aslında iç içe halleriyle, o yığınsal kalabalık yalnızdır. Kat kat kir giyinmiş tinleri ile özlerine çok uzaktırlar ve hatta bedenlerine. Peki o yığın bekler mi o yalnızlık duygusunu aşmayı? Beklemez, beklemez asla. Kendilerini yalnız duydukça birbirlerine yanaşır, her bir birim (birey değil, birim) kendinden daha çok uzaklaşıp yığına daha çok yaklaşır ve daha da yalnız duyar kendini. Ve bu kısır döngü sürer, sürer gider. Sürdükçe içinde bir öfke birikir her bir birimin ve toplu, yığına ait ortak bir öfkeye, kine dönüşür bu duygu zamanla ve paralel bir biçimde toplumsal bir yıkım döngüsüne dönüşür, yıkar, ezer, acıtır ve yine de birikir, birikir, birikir. Ne yığın bekler, ne de herhangi bir birimi yığının.
Sincap Gülüşü
Giderek yalnızlaşır yığının her bir birimi. Yalnızlaştıkça yalıtır, yalnızlaştırır ay ışığı yolunda yürüyeni. Fakat asla bilmez ki “Dışarı kapanmak içeri açılmaktır.” Franz Kafka’nın dediği gibi. Ay Işığı yolcusu bekler ve başlarda “Godot”yu beklermiş gibi beklese de yol öğreticidir. En çok da ne kadar az şey bildiğini öğretir. Yolu okur ay ışığı yolcusu, tozu okur. Ayağı ıslanır ay ışığının kuru tozunda; suyu okur, öğrenir, adım atar ve bekler yine de, bekler, bekler. Kuru tozla temizler kendini ve yeni bir var oluşla, bir sincap gülüşüyle yeni bir adım daha atar.
Sonsuz
Bekleyiş hiç bitmez mi ay ışığı yolcusu için? Peki ya sincap gülüşü ve yeni adım? Neyi bekler ay ışığı yolcusu o kadar ve nerede biter bu bekleyiş, ne tür bir arınmada?
Sevi ve ışık ile!…
Atakan Balcı
No Comments