Uykusuz Klavye

Gregor Samsa’nın Kurtuluşu

11 Ocak 2018

İncecik bacakları son bir can havli ile ayağa kalkmak için debelenirken, olanları pişmanlıktan uzak kibirli bir merhamet ile seyrediyordum. Şimdi siz merhametin nasıl kibirli olacağını merak ediyorsunuzdur. Durun anlatayım.

İnsan, zaaflarını çelik yelek gibi giymiştir. Hem onlardan azade bir hayat ister, hem de zaaflarının onu güçlü, korunaklı kıldığını düşünür. Nasıl ki yükseklik korkusu olan biri kendini yüksek yerlerden sakınırsa işte aynen öyle. Bütün atasözleri bile insanın bu özelliğine atıfta bulunur.

Korktuğun başına gelir.
Sakınılan göze çöp batar.
İti an çomağı hazırla.

Yani hayat insanoğlunu bir sirk tekerleğinde zaafları ile birlikte döndürüp durur. Kaçtığımız, kaçındığımız her şey başımıza gelir. İster karma dersin, ister sakındığın göze çöp battı dersin, aynı kapı, aynı tekerlek.

İşte, benim de en büyük zaaflarımdan biri böcekler. Ve ne kadar kaçınmaya çalışırsam çalışayım, bastığım yerin altında varlığını sürdüren çok bacaklılar sözleşmişler gibi gelip beni bulurlar. Yazlıkta örümcek mi görülecek, ben görürüm. Karafatma mı çıkacak, benim karşıma çıkacak, kafana kakalak mı düşecek, o mutlaka benim kafam olacak.

Mesela, bütün ömrüme yetecek karafatmayı yazın ilk günlerinde Kıbrıs’a yaptığımız bir seyahatte gördüm. İklim değişikliğinden mütevellit bu karşılaşmaları normal saysam da tepkilerim dünyaya bir iki dakika içinde göktaşı çarpacağını öğrenen insana eşdeğerdi. Bu korkumla yüzleşmem gerektiğini söyleyen çok oldu. Oldu, gözlerim doldu! Kolaydı çünkü. Bir de ne gerek var? Zaten böceksiz ortamlarda kurulu benim düzenim. Üstelik hayatımda bugüne kadar bir tanesini öldürmüşlüğüm de yoktur. Genelde azmettiriciyim. Çünkü gördüğüm anda zaten bağırıp anında topuklarım. Uzaklaşırken de mutlaka oradaki birilerine vur emrini veririm. Çok şükür bugüne kadar yalnız yakalanmışlığım olmadı.

Bugüne kadar!

Yazlıktaki son günümüz. Bu detay bile başıma gelenleri tesadüfi bir gerçeklikten uzaklaştırıp, bir bilim kurgu hikayesine dönüştürmeye yeter. Çünkü iki aydır tek bir gün bile karşıma çıkmayan hayvanatlar, bu bilgiyi yanlış istihbarat ile bir gün erken değerlendirip öncü kuvvetlerini eve göndermişler. O yanlış istihbaratı verenin de Örümcek Necmi olduğunu düşünüyorum. Ne zamandır bahçe duvarından sinsi sinsi içeriyi kesiyor. Sırf bana gıcıklığından yapmadıysa ne olayım!
Her neyse, keyifli bir akşam yemeğinden sonra eve geldim. Yatak odamın ışığını yakmamla T-Rex büyüklünde bir karafatma ile karşı karşıya kaldım. Ne yapacağımı bilemediğimden hemen telefona sarıldım. Yalnızdım çünkü ve dediğim gibi elimi kirletmem. Neyse bu duruyor, ben duruyorum. Bir hamle de yok. Olmaması için gözlerimi diktim bakıyorum. Sanki bakışlarımı üzerinde hisseder gibi de bir hali var. Neyse olay yatak odamda olduğu için izin veremem kıpırdamasına. Bakışlarımla negatif enerjimi yayıyorum. O minik oynak antenlerinden alıyordur tehdidi diye düşünüyorum. Velhasıl kelam, SWAT timi gibi kayınvalidem geldi bir elinde ilaç diğer elinde sinek pat patıyla. Tüm imkanlarımıza rağmen ne yazık ki yatağın altına kaçıverdi mendebur. Hah! Dedim ben bu gece uyumam artık. Tam o sırada girişteki tuvaletin kapı altından iki minik anten titreşiyor. Ecinni gibi bunlar bir tek bana görünüyor. Neden? Aranıyorum çünkü. (bkz. Arayan dermanını da bulur, belasını da..)

Allahtan kayınvalidem orada, gazlayıverdi hemen. Ben o esnada kesinlikle olayın yaşandığı tarafa bakmıyorum. Görmediğim şey yaşanmamıştır farz ettiğimden herhalde. Operasyon tamamlandı, tek kişilik dev ilaçlama kadrosunu gönderdik evine. İlaç kokusu gitsin diye evi havalandırdım tabi bir süre ve sonra yatmak üzere yatak odama girdim, etrafı kolaçan ettim. Hiçbir kıpırtı, gölge yok etrafta. Tam hah iyi diyordum ki; ebeveyn banyosunun önce ışığını ve sonra kapısını açmamla bir dejavu yaşandı. Antenli arkadaş tam kapı eşiğinde yine dona kaldı. Bu sefer ben de afalladım zira hiç beklemiyordum. Çünkü diğer tuvalette Mortingen Strasse’ye uğurladığımızı bu zannediyordum. Daha doğrusu bir kinetizm stratejisti olan kayınvalidem bu kadar hızlı hareket edebilen hayvanatın saniyeler içinde söz konusu mesafeyi aşabileceğine beni ikna etmişti. Bunların bir profili, birbirlerinden ayırt edici karakteristikleri de yok ki; ha bu o değil başkası diyebilelim. Neyse bunları tabi çok hızlı bir şekilde kafamdan geçiriyorum. Asıl soru şimdi ne yapacağım. Azmettireceğim kimse kalmadı. Üst katta kızlarım uyuyor ve bir tanesi bana nazaran böcekler konusunda çok meraklı. Uyandırıp, gel kızım böcek desem, eliyle pat patlayıp zemin stickerı yapar. Ama annelik işte. Kıyamıyorum. İş başa düştü deyip her türlü önlemimi aldım. Şöyle ki; önce bütün yoğun negatif enerjimi o iki minik antene ilettim. Sonra üstüne yarım şişe Shisiedo Ever Bloom parfümü boca ettim. Niye parfüm? Yakınımda spreyleyebileceğim tek sıvı o çünkü. Bir de kocamdan tecrübeliyim. Ne zaman yanında parfüm sıksam baygınlık geçirir, gözler devrilir, kısa süreli beyin paralize olur. Üstelik boyu 1.85. Yani bunu özellikle yazıyorum, etki ettiği canlının kapladığı alan itibari ile güçlü bir etkisi olduğunu anlayın diye.

E bahsi geçen mahlukat genel kabul ölçütlerine göre kocamdan küçük, kesin sıktığım koku ile biraz sersemler de ben de o ara bir koşu gidip böcek ilacını banyodan alırım diye düşünüyorum. Yalnız ne mümkün? Hayvanat tatlı çiçek kokusu ile birlikte başladı mı twerk yapmaya… Kerimcan Durmaz’ı bile kıskandıracak bu kinetik şov karşısında; tesadüfen büyük bir buluşa tanık olmuş insanoğlu bönlüğünde odanın ortasında kalakaldım. Düşmanımın poposu bir sağa, bir sola, bir yukarı, bir aşağı titriyor, antenleri de “Hadi sen de gel” der gibi bana doğru uzayıp kısalıyordu. Dehşet verici bu görüntü karşısında ne yapacağımı düşünürken yatağın altından sersemlemiş arkadaşı da çıktı. Yalnız o gazlandığından diğer çiçek kokusu ile yıkanmışa göre sanki daha bir tehlikenin farkındaymış gibi hareket ediyordu. Artık emindim. Bu kesinlikle Gregor Samsa olmalıydı. Ben böyle farkındalığı yüksek bir böcek görmedim arkadaş! Hareketleri, antenlerini kullanış biçimi, gövdesi ile arkadaşını ittirmesi… İşte o anda onu kurtarmaya karar verdim. Yavaş ve sessiz adımlarla geri geri odadan çıktım. Antredeki plaj çantasından güneş yağını alıp odaya geri döndüm. Baktım ikisi de bıraktığım gibi. Beni yeme ihtimaline karşı Gregor’cuğumun üzerine tedirgin bir şekilde eğilip güneş yağını üzerine döktüm. Gezi’den tecrübeliyim. Az gazlanmadık orada da. Aslında Talcid olsa evde, hemen Talcid’li su hazırlayacaktım ama maalesef yok. Ama yağ gazın etkisini azaltır biliyorum. Gerçekten de yağı döktükten sonra Gregor biraz kendine gelmeye ve normal davranmaya başladı. Normalden kastım hızlı bir şekilde banyoya kaçmaya başladı. Bir an iğrendim. Yok, aslında bir an değil tabi, her anı gerçekten iğrenç bir görüntüler silsilesi. Yağı dökünce kapkara bedeni vıcık vıcık parlamaya başladı ve o halde banyo giderinden vıııjk diye kayıverdi içeri. Bir müddet bekledim, tekrar dışarı çıkar mı diye. Kafa sesim, “Git gönlümün efendisi”ni çalarken; ben hiç yapamayacağım bir şeyi yapmış olmanın gururu ile giderin yanında duran nazar boncuğunu giderin üzerine kapattım. Maşallah!

Ben Gregor ile uğraşırken Kerimcan’ı unutmuştum.

Banyodan çıkınca bir baktım ki; o da aşırı doz Shisiedo’dan gitti gidiyor. Zırh gibi gövdesinin üzerinde minicik bacakları ile debelenirken onun için üzülemedim. Böyle ölüm hangi karafatmaya nasip olur? Mutlu gittiğine inanmak istiyorum belki ya da uğraşmak istemiyorum bu saatte. Bir de yaptığımın geri dönüşü yok. Dünyada Ever Bloom’un tatlı çiçeksi kokusunu nötralize edebilecek bir çare var mı? Kahve? Almayayım. Yok yani parfüm kokusunu nötralize etmek için? Hayır! Gregor’un kaçışından sonra içimdeki Azrail bana kafkaesk düşler gördürmüyor artık. Yazık oldu parfümüme! En azından bunun bedelini ödemeli düşman kuvvetleri. Siperlerinin içinde o minik antenleri ile bu anı hafızalarına kaydedenler varsa da bir daha adım atmazlar benim bulunduğum ortama. Namım yürüsün.

Parfümlü katil!

27 Ağustos 2017, Bodrum
Beril Erem

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

8 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 11 Ocak 2018 at 07:39

    Berilcim bayıldım👌🏻 Çok güldüm okurken. Her satırda gözümde canlandın resmen. Tasvirler mükemmeldi 👏🏻👏🏻👏🏻
     
    Korkmak değil de bende de kaşıntı başlıyor böcek görünce. Okurken değil ama yazın için resim ararken, kaşınmaktan telef oldum 🙈

    • Yanıtla Beril Erem 11 Ocak 2018 at 21:55

      Canım benim çok teşekkür ediyorum 😊😘❤️

  • Yanıtla Emel Erem 11 Ocak 2018 at 18:18

    Parfümlü katil ve swat kaynana ilginç bir ikili olmuş 😂😂 yaaani oluyor işte börtü böcek yazlık, bahçeli yerlerde 😉 Böcekler seni arıyormuş, parfümünü sevmişler 😉

    • Yanıtla Beril Erem 11 Ocak 2018 at 22:02

      Ekip iyi canım❤️👌🏻Ama Swat yerine tek kişilik dev kadro da diyebilirdim 😁 Olsun tabi börtü böcek, o da lazım dünyaya 😌

  • Yanıtla Didem Elif 12 Ocak 2018 at 00:05

    Çok iyiydi. Sonuna kadar keyifle okudum. 👏👏👏

    • Yanıtla Beril Erem 12 Ocak 2018 at 09:11

      Teşekkürler Didem❤️

  • Yanıtla Nihan Deveci 17 Ocak 2018 at 08:56

    Keyifle okudum. Kaleminize, fikrinize sağlık.

  • Yanıtla Beril Erem 17 Ocak 2018 at 12:15

    İlgi gösterip okumaya değer bulduğunuz ve beğeniniz için ben de size çok teşekkür ediyorum Nihan Hanım ☺️ Sevgiler❤️

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan