Robotizma

Tıp Mühendisliği

24 Şubat 2021

Yazı: Tıp Mühendisliği | Yazan: İlayda Duman

Günümüzde teknoloji hız kesmeden gelişmeye devam ediyor ve yaşam kalitemizi arttırmak adına birçok çalışma gerçekleştiriliyor. Özellikle hastanelerde yer alan, insanların daha uzun ve sağlıklı yaşamasına katkı sağlayan, hastalıkların teşhisinde ve tedavisinde kullanılan tıbbi cihazlar bu ilerlemeler sayesinde geliştirilmektedir. Tıbbın ilerlemesi de bu tarz teknolojilerin gelişmesine bağlı olarak artmaktadır.

İnsan sağlığının sürdürülmesi ya da bozulan sağlığın yeniden düzeltilmesi için uğraşan, hastalıklara tanı koyma, hastalıkları sağaltma, hastalık ve yaralanmalardan korumaya yönelik çalışmalarda bulunan birçok alt bilim dalından oluşan bilimsel disiplinlerin tamamını kapsayan sağlık bilimleri dalı olan tıp ve hayatı kolaylaştıracak teknolojiler üzerine çalışan, aynı tıpta olduğu gibi birçok alt dalı olan bir meslek grubu bulunduran mühendislik el ele verdiğinde insan yaşamına kolaylık sağlayabilecek pek çok yeniliğe gebedir.

Günümüzde yeni bir meslek grubu olan tıp mühendisliği ise doktorların işini kolaylaştırmak adına çalışmalar yapmaktadır. Tıp mühendisliği dediğimiz meslek grubu mekatronik mühendisliği ile çok benzer özellikler taşımaktadır.

(Bir önceki yazımda mekatronik mühendisliğinin ne olduğunu uzun uzun anlatmıştım. Okumamış olanların bir göz atmasında fayda var.)

Tıp mühendisliği; mekatronik mühendisliğinin kapsamında bulunan bilgisayar, makine ve elektrik elektronik mühendisliği yanı sıra tıp, malzeme mühendisliği, fizik, kimya vb. disiplinler arası çalışmaları da kapsamaktadır.

Tıp mühendisliği çoğunlukla tıp alanına ilgi duyan fakat aynı zamanda yetenek ve becerileri mühendisliğe daha yatkın olan bireylerin seçimi olan bir meslek grubudur. Tıpkı mekatronik mühendisliği gibi ülkemizde çok yeni olan tıp mühendisliği aslında sanıldığı gibi aniden ortaya çıkan bir meslek grubu değildir. Yalnızca üniversiteler tarafından bu isimle eğitim verilmeye yeni yeni başlanmaktadır. Tıp mühendisliği olarak adlandırılmadan önce birden fazla farklı mühendisin bir araya gelmesiyle bu alandaki çalışmalar sürdürülmekteydi.

Tıp Müdendisliği

Bir tıp mühendisi için gözlem yapmak önemli unsurlardan birisidir. Tabi ki bu gözlemi yapabilmek için öncelikle ihtiyaç duyulan durumun tıp mühendisine bildirilmesi gerekir. Bir X kliniğine gittiklerinde yeni bir teknolojiye ihtiyaç duyulan alandaki problemin tanımı üzerinde uğraşırlar. Klinik ortamda doktorun ne yaptığını gözlemlemeli ve onunla beraber çalışmalıdırlar. Böylece tıp mühendisleri için bir diğer önemli unsurun iletişim olduğunu söyleyebiliriz.

Peki tıp mühendisinin bir doktor ile eş değer olduğunu söyleyebilir miyiz? Sonuç olarak üzerinde çalıştığı teknolojiyi üretmek için mühendisin tıp alanında da bilgisi olması gerekir, öyle değil mi? Her ne kadar doğru olduğunu düşünen varsa da bu yoruma onay vermek pek mümkün değil. Çünkü bir tıp mühendisinin bilgisi, tıp alanındaki problemleri anlayıp kavrayabilmeye yetecek kadardır. Üniversitede bölüm seçecek birçok öğrenci tıp alanına puanı yetmediğinde oradan oraya çekirge gibi atlayabileceğini düşünerek tıp mühendisliğine yönelmeyi seçebiliyor. Oldukça yanlış bir davranış. Bunun sebebi ise mühendislik alanında sahip olmanız beklenen ve en az fizikle matematik kadar önemli bir unsur olan yaratıcı düşüncenin, bu alanı bilinçsizce seçmiş kişileri oldukça zorlamasına sebep olmasıdır. Eğer yaratıcılığa sahip değilseniz fizik, kimya, biyoloji bilmenizin pek de yararı olmayacaktır.

Etik mi, Değil mi?

Günümüzde henüz kullanımı yaygınlaşmamış ve mekatronik mühendisliği ürünü olan robotik cerrahi kollar gibi teknolojik ürünler kadar iletişim teknolojileri de sağlık sektöründe faydalı bir hâl almaktadır. Eski zamanlarda yalnızca kağıt ve kalem ile yapılan işlemler artık dijital ortamda çok daha rahat yapılabilmektedir. Günümüzde kişinin verilerine istediği zaman, istediği yerde kolayca ulaşabilmesi ve yaşam kalitesini arttırmak adına geliştirilmiş birçok uygulamaya ulaşmak oldukça kolay.

Mesela bu yeniliğe örnek olarak Türkiye’de kullanılan E-Nabız uygulamasını ele alabiliriz. Bu uygulama sayesinde doktora gittiğiniz zaman çekilen filmleri elinizde taşımak zorunda kalmıyor ve kaybetme kaygısı yaşamıyorsunuz. Yazılım mühendislerinin bu alanda yaptığı çalışmalar yaşam kalitesini arttırmakla beraber kağıt tüketiminin azalmasını da sağlamaktadır. Bu durumda çevreci bir mühendislik dalı demekte sakınca görmüyorum.

Teknolojinin faydalarından bir tanesi de vücudunuzda işlevini yitirmiş bir organınızın yerine beyin kontrolüyle çalışan bir protez takılmasına imkan sağlaması. Sinirler oldukça hassas olduğundan dolayı robotik cerrahi kolları kullanmayı öğrenmiş olan bir doktor, bu ameliyatı neredeyse sıfıra yakın hata oranıyla gerçekleştirebilir ve bu sayede olası bir el titremesi gibi durumlarda oluşabilecek komplikasyonların önüne geçilmiş olur. Bahsettiğim bu ameliyat türünde kişinin sinir sistemi ile protez arasında bilgi akışı sağlanıyor ve en az kendi canlı organı kadar işlevsel oluyor. Ancak bu teknolojilerin gelişmesiyle doktorlar tarafından “Etik mi yoksa değil mi?” tartışmalarının gün yüzüne çıkmış olması da ayrı bir konu.

BBC News bu konuyla ilgili bir haber hazırlamış ve bunu YouTube hesabında izleyicilere sunmuş.

(https://www.youtube.com/watch?v=S9KljViH8V8)

26 yaşındaki bir genç, geçirdiği motosiklet kazası sonucunda sağ elini kullanma becerisini tamamen yitirmiş ve kazanın ardından yapılan ameliyatlarla bir nebze de olsa kolunu kullanabilmesi sağlanmış fakat ne yazık ki elini tamamen fonksiyonel olarak kullanması mümkün olmamış. 10 yıldır bu halde olan eli için artık yapılabilecek başka bir müdahale kalmadığından emin olduklarında işlevini yitiren eli ameliyatla kesip yerine beyin fonksiyonuyla çalışan biyonik bir el takmaya karar verilmiş.

Burada elini kullanamayan bir gencin yeniden bu işlevi sağlayabilecek bir uzva sahip olması bizim için çok umut verici bir şey olarak gözükse de, işlevini yitirmiş bile olsa vücudun canlı bir uzvunu kesip atmak, bu müdahalenin ne kadar etik olduğu hakkında yapılan tartışmaları da beraberinde getiriyor. Çünkü ileride robotlaşma dediğimiz, film sahnelerini bizlere anımsatan olayların gerçekleşmesi aslında günümüzden çok da uzakta değil. Yarın öbür gün tamamen sağlıklı uzuvlara sahip olan bir birey daha sağlam ve dayanıklı olacağını düşünerek aynı ameliyattan olmayı talep edebilir. Benim görüşüm ise etik veya değil, bu konuların tartışılması için henüz çok erken olduğu yönünde.

Tıp ve Mühendisliğin Ortak Problemleri

Bu ortak problemleri kendi gözlemlerimden örneklendirerek anlatmak istiyorum. Mekatronik mühendisliği 2. sınıf öğrencisiyim ve geldiğim noktada yaşadığım en büyük sıkıntı, bilen birisini bulmak. Bazen ne kadar araştırırsanız araştırın ihtiyacınız olan bilgiye ulaşamıyorsunuz. Bu noktada tecrübeli birisinden yardım almayı planlıyorsunuz doğal olarak. Ancak konuyu bilen kişiler ya çok iyi saklanıyorlar ya da o kişi henüz yaşamıyor.

Bu problemin tıp alanına da yansıdığını yakın zamanda bir doktordan öğrendim. Rutin kontrollerimi yaptırmak için hastaneye gittiğimde doktorumla aramızda ufak bir sohbet geçti. Okuduğum bölümden bahsederken tıp alanına da ilgim olduğunu ve bu alanlardaki çalışmaların beni heyecanlandırdığını anlattım. Bu ilgimi öğrendiğinde medikal cihazlarla ilgili sıkıntı yaşandığında bilen birisini bulmakta hastanenin çok zorlandığını ve mesleğimin tıp alanında oldukça gerekli olduğunu savundu. Genelde cihazlar bozulduğunda bununla teknikerlerin ilgilenmesi gerekir fakat teknik hatalar dışındaki problemlerde devreye mühendisler girer. Problemin ne olduğunu çözmeye çalışır. Hastanelerin de bilen birisini bulmak konusunda sıkıntılar yaşadığını bu örnekten anlayabiliriz.

Peki Neden Bilen Birisini Bulmak Bu Kadar Zor?

Mühendislerin genelde asosyal, gözlüklü, aşırı kilolu veya aşırı zayıf gibi modellemeleri olduğunu izlediğiniz çoğu yabancı filmde görmüşsünüzdür. Bu tür tiplemelerin çoğunluğu uydurma şeylerdir. Bir mühendisin sosyal ilişkilerinin kuvvetli olması gerekir. Beraber bir proje üzerinde çalıştığı arkadaşlarıyla iletişiminin sağlam olması, çözüm üretmesi istenilen problemi kavramak adına beyin fırtınası yapmasına olanak sağlar. Diğer uydurma özelliklerde ise genetik faktörlerin etkisi en az dışa bağlı faktörler kadar fazladır. Bu nedenle belli bir tipleme yapmak doğru olmaz. Üstelik bu tarz şeyler kişi tarafından hakaret olarak bile algılanabilir.

Asıl sorumuza dönüş yapacak olursam, az önceki bahsettiğim kırıcı yakıştırmalar sebebiyle insanların meslekten soğuması ve mesleğe olan ilginin azalması da bu konuda zorluk yaşanmasına sebep olan etkenlerdendir. Bir başka etken ise ülkemizde Türkçe kaynak eksikliği yaşanmasıdır. Çünkü mühendislikle ilgili olan çoğu kaynak İngilizce olmakla beraber okullarda İngilizce eğitiminin yetersiz olması yabancı kaynaklardaki bilgiye ulaşmayı imkansız hale getiriyor. Eğer ki şansınız ve imkanınız varsa ancak özel bir kursa giderek tam olarak İngilizce’yi öğrenebiliyorsunuz. Üstelik bununla beraber mühendislerin emeğinin karşılığını ülkemizde alamaması beyin göçünün artmasıyla sonuçlanıyor. Haliyle donanımlı bir mühendise ulaşmak neredeyse bir lüks haline geldi. Gelin görün ki teknolojide geri kalmamızın en büyük etkenlerinden birisi de bu.

Mühendislik alanında yapılan çalışmaların yaşamımızdaki problemlere çözüm üretmek olduğunu gördük, duyduk, biliyoruz. Şu anda mühendislik ürünü olan bir cihazdan bu yazıyı okuyorsunuz; kullandığınız sosyal medya, GPS, akıllı saatler vb. aklınıza gelebilecek her türlü dijital teknoloji, oturup saatlerce ve günlerce kod yazan yazılımcıların ürünü. İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılda teknoloji, neredeyse hayatımızın merkezine oturmuş bulunuyor. Zararlı kullanım dolayısıyla kimisinde bağımlılığa sebep oldu, kimisinin de hayat kurtarıcısı oldu.

Zararlı kullanımdan bahsedince aklıma bir keresinde sosyal medyada dolaşırken adını hatırlamadığım bir üniversitenin mezuniyet fotoğraflarında gördüğüm pankart geldi.

Öğrenciler, ellerinde bitirdikleri bölümle ilgili cümleler yazılmış pankartlarla poz vermişlerdi. Pankartların bir tanesinde şöyle bir şey yazıyordu;

“Doktor hata yaparsa bir kişi, mühendis hata yaparsa yüzlerce kişi ölür.”

Bu cümleyle karşılaştığımda farkına vardığım bir şey oldu. Toplumda yaratılan olgular bir meslek grubunun diğer meslek grubuna kendisini üstün göstermeye teşvik ediyor. Tıp ve mühendislik birbirinden ayrı iki meslek grubudur. Biri diğerinden daha üstün değil tam tersine ortak bir amaçta çalışmalar yapabilecek düzeyde mesleklerdir. Biri diğerinden üstün olsaydı ikinci meslek grubuna ihtiyaç kalmazdı. Tıp eğitimi minimum 6 yıl, mühendislik eğitiminin ise 4 yıl olması sebebiyle toplum tarafından tıp mühendislikten üstün gibi gösterilir. Ancak iki meslek grubu da kendi alanlarında farklı farklı zorluklarla karşılaşır.

Bu yalnızca tıp ve mühendislik için geçerli değil. Her mesleğin zorlukları vardır. Hepsinin ortak noktası ise öğrenmenin hiçbir zaman %100 tamamlanmaması. İnsanoğlu her gün yeni şeyler keşfettiği için hiçbir zaman “Ben oldum” diyemiyorsunuz. Besin zincirinde olduğu gibi meslek gruplarında da aynı sistem işlemekte. Biri olmadan diğerinin faydadan çok zararı dokunur. Egoların yarıştırılmadığı, ortak faydaların gözetildiği, menfaat düşünülmeden önceliği yararlı olmak olan işlerin yapıldığı bir dünyada yaşamayı temenni ediyorum. Umarım herkes bir gün yaptığı işin aslında bütün dünya düzeninde nasıl bir etki yarattığının farkına varır ve ona göre hareket eder. Yoksa vay halimize.

İlayda Duman

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan