Patikli Seyyah

Jambiani | Tanzanya’yı Keşfediyoruz

1 Nisan 2021

Yazı: Jambiani | Tanzanya’yı Keşfediyoruz | Yazan: Pelin Öncüoğlu Işık


Paje, Jambiani

 

İndeks

Birinci Bölüm: Dar es Salaam
İkinci Bölüm: Stonetown
Üçüncü Bölüm: Jambiani
Dördüncü Bölüm: Jozani
Beşinci Bölüm: Mnemba Adası
Altıncı Bölüm: Matemwe ve Nungwi Plajları

 
 

Jambiani

Zanzibar adasındaki üçüncü günümüzde Stonetown’ı geride bırakıp Jambiani’ye doğru yol alıyoruz. Stonetown arkamızda kaldıkça trafik azalıyor, yolları çevreleyen ağaçlar gürleşiyor. Çoğunlukla muz ağaçları gibi tropik ağaçların ormanlaştırdığı yol kenarlarında yer yer çok fakir yerleşmelerin, alüminyum damlı küçücük tuğla evlerin önünden geçiyoruz. Ağaçların dallarından yüzlerimize ve yola yansıyan yeşillik bazen gökyüzünü görmemizi engelleyecek kadar yoğunlaşıyor.

Yolda olmayı hep çok sevmişimdir ama yol daha önce hiç bu kadar keyif vermemişti. Yerleşim yerlerinden geçerken yol kenarlarında meyve, sebze satan tezgâhlar görüyoruz. Bir meyvesever olarak ard arada gördüğümüz tezgahlara daha fazla dayanamayıp kırmızı, yeşil, sarı renklerde muz ve rambutan satan bir tezgâhın önünde soluğu alıyoruz.

Ciltlerinin rengi ile tezatlık yaparak apayrı bir güzellikte parıldayan mavi ve mor kıyafetler giymiş güleryüzlü beyaz dişli tezgahtar kadınlardan bir hevenk normal muz alıp, kırmızı muzun rengine kanmadan önce tadına bakmak için izin isteme akıllılığında bulunduk. İyi ki de öyle yapmışız. Keza bu albenili kırmızı muzlar bana oldukça ham ve tatsız geldiler. Biz de paşa paşa halis Zanzibar muzlarımızdan alıp tezgâhtar kadının dünyalar tatlısı tombiş oğlunu mıncıklayıp Jambiani’ye doğru yola devam ettik.

Arabamıza binecektik ki yolun karşısından bizi izleyen Colobus maymunlarını gördük. Adanın ormanlık alanlarının yoğun olduğu bu iç kısımlarında bu endemik maymunları görmeniz mümkün. Maymunların en yoğun halde yaşadıkları yer ise adadaki Jozani ormanı. Biz de o sırada ormana yakın bir yerlerden, tam da adanın ortasından geçiyorduk. Uzaktan temkinli bir şekilde meraklı dostlarımızı fotoğraflayıp daha geç kalmadan yola koyulduk.

Jambiani bizi açık turkuaz mavi denizi ve bembeyaz kumsalları ile karşıladı. Onca ülke, onca tropikal yer gezip gördükten sonra Jambiani benim için cennetin yeryüzündeki yansıması oldu.

Yazı: Jambiani | Tanzanya’yı Keşfediyoruz | Yazan: Pelin Öncüoğlu IşıkMercan Resifleri

Zanzibar Adası mercan resifleri ile çevrili, adanın bembeyaz kumları yıllar içinde dalgaların etkisiyle parçalanıp ufalanmış mercan kırıntıları sayesinde bu kadar beyaz ve böyle ipeksi. Bir zamanlar canlı olan bir şeyin üzerinde yürüyor olmak tuhaf bir his. Evrende kendi zaman dilimini tamamlayıp şimdi ölü cismini bizlerin ayaklarının altına ipeksi bir halı olarak seriyor.

Rüzgar Sörfü

Jambiani adanın Hint Okyanusu’na bakan doğu sahilinde bulunuyor. Adanın Paje Kumsalı gibi Jambiani Kumsalı da Hint Okyanusu’ndan esen güçlü rüzgarlar sayesinde rüzgar sörfünün bolca yapıldığı bir yer.

Açık turkuaz suları süsleyen rengarenk rüzgar sörfleri ise tam seyirlik.

Konaklama

Yola çıkmadan önceki kısıtlı zamanımızda adanın doğu tarafındaki birbirinden güzel sahillerinden hangisinde kalacağımız konusunda epey kafa patlamıştım. Resifin tam da üzerinde bulunan Coral Rock Beach Hotel‘e rastlayınca başka bir yerde kalmamamız gerektiğini anlamıştım.

Otele giriş yaptığımız sırada mercan resifi üzerindeki sular yeterince yükselmiş, un ufak olmuş bembeyaz mercan kumları sayesinde cam göbeği bir renkte parıldayan harikulâde bir okyanus bizi karşılamıştı. Hint Okyanusu’nun bizleri tatlı tatlı okyaşan rüzgarı biraz açıklarda güzel dalgalar ve rüzgar sörfçüleri için harika fırsatlar oluşturmuştu. Güneş ise en tatlı haliyle ciltlerimizi okşuyordu. Tek kelimeyle büyülendik.

Kalmak için hemen otelin havuzunun arkasındaki büyük kulubeleri tercih etmemiştik. Biraz daha izole duran ve hemen önünden okyanusun başladığı Afrika stili küçük bungalovları tercih etmiştik. Odamıza özel, girişimizdeki oturma gruplarına oturduğunuzda okyanus hemen altımızdan başlıyordu. Bundan daha güzel ve özel bir oda düşünemezdim.

Elbette ilk işimiz üstlerimizi değiştirip kendimizi denize atmak oldu. Oldukça sıcak, biraz dalgalı ama açıldıkça harika bir sahil manzarası sunan bir deniz. Denizin tadını dalgalara rağmen doyasıya çıkartıp odamızın önündeki küçük balkonumuzda manzarayı seyretmeye daldık.

Saat geç olmadan Jambiani’nin çevresini de keşfetmek istiyorduk ve gece oturup bu balkonda mehtaba karşı bira içmeyi hayal ettiğimiz için bir market bulmamız gerekiyordu. Fakat büyülenmiş gibi kendimizi bu mavilikten alamıyorduk. Sonunda otelin sonsuzluk havuzunun tadını çıkartmaya karar verdik. Bedenlerimiz güneşin altında öyle ısınmıştı ki pek de soğuk olmayan havuzun suyu ilk başta vücutlarımızı ürpertti. Otelin küçük ama yeterli sonsuzluk havuzunda önümüzde mavinin en sevdiğim tonlarında sonsuz uzanan Hint Okyanus’una ve arada önümüzden geçen rüzgar sörflerine bakarak kim bilir ne kadar vakit geçirdik.

Lüks otellerin hemen arkası


Lüks otellerin hemen arkası

Havuz sefamızdan sonra hızlıca üzerimizi değiştirip yenilenmiş bir şekilde Jambiani ve etrafını keşfe çıktık.

Adanın bu kısımları Stonetown’dan oldukça farklıydı. Son derece lüks tatil köyleri ve otellerin hemen arkasından başlayan derme çatma, tuğla duvarlı, alüminyum çatılı binalar, toprak yollarda üstü başı yırtık, çıplak ayakla dolaşan adanın yerlileri, gelip geçen beyaz insanlara el sallayan bembeyaz dişli kara çocuklar. Haritada yerleşim yeri gibi gözüken yerler derme çatma ev topluluklarından başka birşey değildi. Yolun en düzgün, en engebesiz kısımlarında tek tek restaurantlar ve bir iki market vardı. Yol kenarlarında ise ara ara meyve tezgahları bulunuyordu.

Burasının müslüman bir ada olduğunu hatırlatmakta fayda var. Restoran ve oteller dışında alkollü içki bulmak çok kolay değil. Yol boyunca gördüğümüz marketlerde alkollü içeçek satılmıyordu, zaten marketlerin reyonları da oldukça boştu ve atıştırmalık pek fazla yiyecek yoktu. Neyse ki Jozani Ormanı yakınında satın aldığımız muzlarımızı hâlâ bitirmemiştik. Acil durumlarda atıştırabileceğim en sağlıklı şey olarak malesef birkaç bisküvi bulabildik. Sora sora alkol satan nispeten büyükçe bir market bulup ondan da gece mehtap keyfimiz için içeçeklerimizi temin ettik.

Gelgit

Otele döndüğümüzde öğlen saatlerinde önünden suya girdiğimiz kumsalın epey genişlediğini, suyun en az 3 km kadar çekildiğini farkettik. Zanzibar’da günde iki defa oldukça kuvvetli gelgit meydana geliyor. Öğlen girdiğiniz denizi akşam yerinde bulamamak bu sahillerde çok normal. Gelgit saatleri her gün yarım saat farkettiği için suyun yükselme zamanlarını günlük olarak internetten takip edip yüzme, gezme planlarınızı ona göre yapmakta fayda var. Aslında bu bilgiyi Zanzibar yolculuğunu planlarken bilmeme ve tüm seyahatimizi gelgit zamanlarına göre planlamama rağmen sahillerden çekilen okyanus suyunu gözlerimle görmek beni yine de şaşırtmıştı.

Yazı: Jambiani | Tanzanya’yı Keşfediyoruz | Yazan: Pelin Öncüoğlu Işık

Jambiani keşif turumuzdan sonra akşam yemeğimizi otelde kapalı restoranın dışındaki iki küçük masadan birinde yapmaya karar verdik. Otelin restoran kısmını İtalyan bir şef yönetiyordu. İnternette restoran ile ilgili çok iyi yorumlar okumuştum. Bu sebeple akşam güzel bir yemeğin bizi beklediğinden emindik.

Yolun tatlı yorgunluğunu hâlâ üzerinden atamamış bedenlerimizi odamızın balkonunda soğuk biralarımızı yudumlayarak dinlendirdik. Gitgide okyanusa doğru çekilen suları izleyip harikulade kızıllıkta bir güneşi batırdık.

Güneşin batışıyla birlikte otelin önünde kilometrelerce uzanan bembeyaz bir kumsal ortaya çıkmış, adanın yerlisi çocuklar hava büsbütün kararmadan önce kendinden geçmiş patlak topları ve çıplak ayakları ile futbol oynamaya başlamışlardı. Birbirinden farklı hayatların keşistiği bir noktadan dünyayı izliyor gibiydik. Yemek rezervasyonumuza hâlâ vakit vardı.

Hava güneşin çekilmesiyle birlikte biraz serinlemişti fakat hâlâ oldukça sıcaktı. Sandaletlerimizi elimize alıp çekilen suların altından çıkan bembeyaz kumsalın üzerinde yürüyüşe çıktık. Suların çekilmesiyle birlikte ortaya çıkan birkaç deniz kabuğu ayaklarımıza takıldı. Mercan kumlar ipeksi bir yumuşaklıkta ayaklarımızın altında eziliyordu. Bizim gibi yürüyüşe çıkmış pek çok turistle karşılaşıp selamlaştık.

Sahilde Masai savaşçısı | Tanzanya | AfrikaYol boyunca ara ara adanın yerlisi çocuklar peşimize takılıp bize sorular sormaya, bizimle iletişim kurmaya çalıştılar.

İlk başlarda bembeyaz gülen bu çocukların sevgisini ve ilgisini içtenlikle karşıladık. Fakat bir süre sonra gördük ki çocuklar sürekli para istiyorlar. Malesef gelen turistler tarafından buna alıştırılmışlar. Ve bazen çocuklar o kadar ısrarcı oluyorlar ki durum sevimli olmaktan çıkıyor. Aynı durumu Swahili kıyafetleri giymiş bilezik, incik boncuk satıcılarında da gözlemledik. Onlar da çoğu zaman peşinize takılıp sizi rahat bırakmıyor, birşeyler almanız konusunda ısrar ediyorlar. Ayrıca pek çoğu kendileriyle fotoğraf çektirilmesine alışmışlar. Ve para karşılığı fotoğraf çektirmek isteyip istemediğinizi sormayı da ihmal etmiyorlar.

Zamanında köleleştirilmiş bir ada halkının üstelik çoğu köle ticareti sırasında Afrika kıtasının daha içlerinden getirilip bu adada bırakılmış bir halkın, bu doğa harikası, cennet kumsallara inişleri bile beyaz adam tarafından engellenmiş. Adanın kıyılarındaki işletmelerin hepsi beyaz adamın, halk ise iç kesimlerde yaşamaya mecbur tutulmuş. Fakir ve eğitimsiz bırakılmış. Doğal olarak da adalarına gelen bu beyaz turistlerin hepsi onlar için bir para kaynağı olmuş. Hoş olsun veya olmasın para koparmanın bir yolunu arıyorlar. Parayı ve gücü ellerinde tutanların fakirleştirdikleri bir halk ve adanın tadını çıkartan beyaz çoğunluk. Acı verici bir tezatlık.

Bu durumu konuşa konuşa otelimize geri yürüdük. Hızlıca bir duş ve hazırlanma safhasından sonra Coral Rock Beach Hotel restoranda bizim için rezerve edilmiş masamıza kurulduk.

Deniz Ürünleri

Hint Okyanusu’na bakan bir adada olduğumuza göre kendimizi deniz ürünlerine boğmak istiyorduk. Muhtemelen buranın en lüks restoranlarından birinde olmamıza rağmen menüdeki fiyatlar yüzümüzü güldürüp iştahımızı iyice kabarttı. Türkiye’de 3 belki de 4 misli fiyata yiyebileceğimiz bir yemeği sipariş ettik. Dünya üzerinde pek çok ülkede gerçekten çok iyi yerlerde, hatta bir kaç Michelin yıldızlı restaurantta yemek yedim. Fakat bu hayatımda yediğim en güzel yemekti. Belki ortamın güzelliği de yemeğe ayrı bir lezzet katmıştı. Fakat İtalyan şefi minnetle anmadan geçemeyeceğim.

Harika bir lime soslu istiridye ile yemeğimize başladık. Ara sıcak olarak ahtapotlu, karidesli, ılık bir deniz ürünleri salatası ve ana yemek olarak limon soslu dev gibi bir ıstakoz. Cemal Süreya‘ya katılmamak elde değil. Ama sadece kahvaltının değil, güzel yemek yemenin kesinlikle mutlulukla alakası var.

Istakozu yerken çocukluğumda Akdeniz kıyılarındaki restoranlarda bolca rastlayıp yediğimiz kıskaçsız bir çeşit ıstakoz olan böcekler aklıma geldi. Kim bilir hangi yanlış avlanma tekniklerini kullandığımızdan artık kıyılarımızda böyle güzellikleri bulup yiyemiyoruz. Ne yazık. Ancak 8.123 km uzaklıkta bir restoranda benzer keyiflerin peşinde koşarken o eski günleri anıyoruz.

Şampanya ile devam eden gecemiz, artık kilometrelerce çekilmiş olan okyanusun geride bıraktığı mehtabın altında parıldayan bembeyaz kumsallar ve iki birbirini seven insanın yeni tecrübeler eşliğinde yaptığı keyifli bir sohbet. Bugün bize sunabileceklerinin hepsini sundu. Yeni bir güne aynı enerjiyle uyanabilmek için yavaş yavaş odamıza çekiliyoruz.

 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 
Pelin Öncüoğlu Işık
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan