Patikli Seyyah

Stonetown | Tanzanya’yı Keşfediyoruz

18 Mart 2021

Yazı: Zanzibar | Tanzanya’yı Keşfediyoruz

 

İndeks

Birinci Bölüm: Dar es Salaam
İkinci Bölüm: Stonetown
Üçüncü Bölüm: Jambiani
Dördüncü Bölüm: Jozani
Beşinci Bölüm: Mnemba Adası
Altıncı Bölüm: Matemwe ve Nungwi Plajları

 
 

Stonetown

Dar es Salaam’da geçirdiğimiz iki günün ardından charter bir uçakla Zanzibar‘a geçtik. Daha uçağın penceresinden bizi apayrı bir manzara karşıladı. Cam göbeği bir rengin içinde yemyeşil ormanlar ve Stonetown’da yoğunlaşan taş binaların muhteşem bir birleşimi. Aynı ülke, iki farklı dünya.

Aslında bu farklılığın çok basit bir sebebi var. O da Tanzanya Cumhuriyetinin Tanganika ve Zanzibar olarak geçen iki farklı ülkenin, iki farklı kültürün birleşmesinden oluşması. Zanzibar adası ile Tanganika kıta ülkesinin birbirlerinden farklı gelişmiş tarihleri ve kültürleri sebebiyle bu farklılığı günümüzde de rahatlıkla gözlemleyebiliyorsunuz.

Zanzibar özellikle 19. yy’da köle ticaretinin merkezi olmuş.

Ada Hindistan, İran, Portekiz, Arap, İngiltere gibi pek çok ülkenin yıllar içinde sömürüsüne uğramış. Dolayısıyla farklı kültürlerle harmanlanarak kendine has bir kültür oluşturmuş. Ne Afrika ne Müslüman ülkesi olan, arada kalmış bu kültür, adanın belki de en çekici özelliği. Yine de adaya ayak bastığınız andan itibaren buradaki halkın Müslüman olduğunu hemen hissediyorsunuz.

Ülkenin Afrika kıtasında yer alan kısmında ise daha ziyade Afro-Hıristiyan bir kültür hüküm sürerken, ülkenin içkesimlerine doğru Masai kültürünü daha hakim hissediyorsunuz. Kurban Bayramı tatili sebebiyle orada olduğumuz için adaya ilk adımımızı attığımız andan itibaren Zanzibar adasına hakim olan Afro-Müslüman kültürü yoğun olarak hissetmeye başlıyoruz. Ne de olsa burada bir bayram havası var. Ama Afrikalılar Hıristiyanlığı nasıl kendi kültürleri ve anlayışlarına göre yaşıyorlarsa Müslümanlığı da aynı şekilde kendi anlayışlarına göre yaşıyorlar. Sanırım başka hiçbir Müslüman ülkede göremeyeceğiniz kadar rengarenk ve kat kat bayram kıyafetleri giymiş, dudaklarına yüz renkleri ile tezat oluşturan kıpkırmızı rujlar sürmüş kız çocukları, benim en çok dikkatimi çeken şey oldu. Hepsinin gözlerinin içinde bayramın o tatlı telaşı ve neşesini görmek mümkün.

Yazı: Stonetown | Tanzanya’yı Keşfediyoruz


Stonetown, 2000 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Zanzibar’ın en eski bölümüdür.

Şehir İçi Ulaşım

Zanzibar’da yapılacak en akıllı şeyi yapıp tatilimiz için araba kiraladık. İlk durağımız elbetteki adanın başkenti Stonetown. Şehir merkezine giderken yol boyunca bir ay boyunca oruç tutmanın verdiği yorgunluğu kırlarda piknik yaparak üzerinden atmaya çalışan yerli halkla karşılaştık. Stonetown’ın bu yeşil kırlarında, ormanlık bölgelerinde neşe ile bayramı karşılayan, sevdikleri ile sohbet eden büyük bir kalabalık vardı. Çocuklar rengarenk bayram kıyafetleri ile mütemadiyen koşturup oyunlar oynuyorlardı. Etrafa tam bir bayram havası hakimdi.

Şehrin dışındaki kırsal alanlar anladığımız kadarıyla yerli halkın bu tarz zamanlarda sosyalleşmek için kullandıkları ana yerlerden biri. Keza yol boyunca bu alanlardan şehre yürüyen veya şehirden bu piknik alanlarına gelen yüzlerce rengarenk giyimli çocuk, kadın ve erkekle karşılaştık. Kadınlar rengarenk türbanlar ve çarşaflar içinde iken erkekler Arap stili uzun entariler ve işlemeli takkeleri ile dolaşıyorlar. Kız çocukları 3-4-5 yaşından itibaren kafalarını örtüyorlar. Fakat hâlâ rengarenk kat kat süslü prenses elbiseleri ile etrafta dolaşıyor ve çocukluklarını yaşıyorlar.

Stonetown ile havalimanı arası sadece 7.5 km. Hayatında ilk defa sağ taraftan direksiyonlu bir arabayı sol taraftan akışlı bir trafikte kullanan eşim bu mesafeyi üzerindeki acemiliği atarak geçiriyor. Şehrin kalabalık trafiğine yaklaştığımızda uyum sürecini çoktan tamamlamıştı.

Yazı: Stonetown | Tanzanya’yı Keşfediyoruz

⭐️ Burada bir parantez açmak istiyorum, şayet çok iyi bir şoför değilseniz ve sol taraftan trafik akışına alışık değilseniz Tanzanya bunu tecrübe etmek için uygun bir yer olmayabilir.

Yollarda araçlar ve yayalar trafik kurallarına pek uymuyorlar. Zaten adanın pek çok yerinde yol namına sadece toprak ve aşırı engebeli patikalar var. Lastiğinizi patlatmak işten bile değil. Arazi aracı dışında araç kullanmak ise mümkün değil. Tüm bunların dışında trafik ışıkları yer yer çok tuhaf noktalara yerleştirilmiş. Trafik işaretleri ise uygun konumlandırılmamış. Tüm bunların üzerine polis direksiyonda beyaz birilerini görünce sizi çevirip ceza yazmak istiyor ya da üstü kapalı olarak rüşvet istiyor. Gerçi bunlar da Tanzanya deneyiminin bir parçası. Ve biz de hemen o deneyimden payımıza düşeni aldık.

Tam şehrin girişinde trafiğin en kalabalıklaştığı noktalardan birindeki bir dört yol ağızında kimin için konuldukları pek anlaşılmayan bir şekilde tepeye konulmuş trafik ışıklarının bizim için mi, yan yoldan gelenler için mi yanıyor olduğunu anlamaya çalışırken yanımızdaki araçlar yola devam ettiler ve biz de onları takip ettik. Fakat 5 dakika sonra polis tarafından durdurulduk, keza ışıklarda geçen diğer araç şöforleri siyahi iken bizim arabımızda zengin beyaz adam direksiyondaydı. Aslında polisin bizden rüşvet istediği belliydi fakat biz de ilk tecrübemiz olduğu için kendimizi savunmaya odaklanmışdık.

“Biz bu arabayı az önce kiraladık, trafik kurallarınıza alışmaya çalışıyoruz. Trafik ışığının hangi araçlara yandığını anlamaya çalışıyorduk, önümüzdeki ve yanımızdaki araçlar ilerleyince biz de…”

Yazı: Stonetown | Tanzanya’yı KeşfediyoruzUzun ikna konuşmalarımız arada ehliyet, ruhsat kontrolleri ile bölünüyor ama eşim ikna için konuşmaya devam ediyordu. Burada sana ceza kestim öde git diye bir uygulama yok malesef, ceza kesildikten birkaç gün sonra sizi mahkemeye çıkartıyorlar, mahkeme sonucunda cezanız belirleniyor. Adaya gezmek için gelmiş bir turistin başına gelebilecek en kötü şey oturup mahkeme gününü beklemek ve tatilini ve muhtemel rezervasyonlarını heba etmek. Kim bilir belki tam da bu yüzden polisler bu durumdan hiç memnun kalmayacak beyaz şöförlere ceza kesmeyi veya ceza kesmek için durdurmayı tercih ediyorlar. Ağzı laf yapan turistler mutlaka biraz rüşvet vererek bu durumdan kurtuluyorlar. Aslında biz de bu yöntemi deneyebilirdik. Fakat eşim “Aman n’olur yapmayın. Karım da hamile zaten çok stres oldu ve korktu, lütfen bizi bırakın” diyerek ikna etmeyi başardı. (Elbette o sırada hamile değildim.)

Bu arada pasaportlarımızda bizim Türk olduğumuzu gördükten sonra yaptığımız kısa bir sohbet de işe yaramış olabilir.

– Aa Türk müsünüz?
– Evet, kardeş sayılırız. (Yani hepimizin ataları bu topraklardan geliyor sonuçta.)
– Müslüman mısınız?
– Evet. Elhamdürüllah. (vb hatırlamadığım birkaç sıralanmış Arapça kelime.)

Ardından gelen ekonomik açıklamalar. “Biz zengin ülke değiliz kardeşim. Biz de euro, dolar, hayat çok pahalı. Biz sizinle benzeriz kardeşim” gibi cümleler.

Böylece en sonunda polisin insafına gelip ceza yemeden ve rüşvet vermeden Stonetown’a girebildik.

Ekvator güneşi tam tepemizde parıldarken Stonetown feribotlarına yakın deniz kıyısındaki Stonetown View Inn isimli otelimize geldik.

⭐️ Küçük bir tüyo: Şayet adada araba ile seyahat ediyorsanız hostel, otel ayarlarken otopark yerinin olmasını dikkat edin.

Pek çok işletme otoparkının olduğunu yazsa da aslında otelin bünyesinde otoparkları bulunmuyor. Bu oteli de park yeri var diye tercih etmiştik fakat bize otelin arkasında bir yerlerde yolun kenarında bir araçlık bir yer göstermekle yetindiler.

Yazı: Stonetown | Tanzanya’yı KeşfediyoruzOtele kayıdımızı yaptırırken öğreniyoruz ki otelin sahiplerinden biri Türkmüş. Otelin sahibesi hanım yıllar önce tatil için geldiği Tanzanya’da adalı birine gönlünü kaptırıp onunla evlenmiş ve adaya yerleşmiş. Şimdi eşiyle birlikte bu oteli işletiyorlar. Bambaşka bir kıtada ülkemizden biri ile bu şekilde karşılaşmış olmak bizi elbetteki mutlu etti. Çok içten karşılandık. Son dakika yaptığımız seyahat programımızda açıkta kalan bazı kısımlarda kendisinden fikir alıp biraz memleket sohbeti yaptıktan sonra keşfetmek için sokağa çıktık.

Hava kararmaya başlamıştı. Yine de bu Stonetown’a adına veren meşhur taş evlerinin güzelliğini görmemize engel değildi. Buradaki evler sadece adanın başşehri Stonetown’a has bir mimari tarzına sahip. Bir veya iki katlı taş binaların kapıları, pencereleri, balkonları ve cumbaları Arap ve Hint mimari stilinde ahşap oymalarla süslü. Bu oymaların üzerine İslami stilde çiçekler, geometrik şekiller oyulmuş. Bazı kapılar yüzyıllardır bu evleri bekliyorlar. Bembeyaz mercan taşlarından yapılmış evleri süsleyen bu zarif ahşap İslami mimari harika bir kültür sentezi yaratmış ve sonunda adanın gerçek kimliğini yansıtır olmuş. Burası adeta kültürlerin birbirine geçtiği bir pota olmuş. Zenginliğini ve ilgi çekiciliğini de buna borçlu.

Stonetown’ın ana sokaklarını oluşturan bu birkaç sokağı keşfetmek için çok fazla zamana ihtiyacınız yok. Fakat keyfini çıkartmak için şimdilerde bar veya cafe haline getirilmiş eski evlerden birine girip birşeyler yudumlarken sokakları da aynı şekilde yudum yudum seyretmekte fayda var. Yanınızda götürebileceğiniz kadarını belleklerinize kaydetmelisiniz.

Ada turistlere oldukça alışık, dolayısıyla iletişim konusunda zorluk çekmiyorsunuz.

Vakit daha geç olmadan çoğu Stonetownlu gibi biz de yolumuzu Forodjani yemek pazarına çevirdik. Burası merkezde, deniz kenarına doğru kurulmuş kocaman bir yemek pazarı. Güneşin batması ile birlikte tezgahlar ve seyyar arabalar kurulmaya, mangallar yakılmaya başlıyor. Envai çeşit balık ve deniz ürünü ızgaralarda adaya has bir şekilde pişiyor ve yanlarına alabileceğiniz çeşitli sebze yemekleri ile buluşup önünüze geliyor.

Kurban Bayramı’nın ilk günleri bu pazar iğne atsanız yere düşmeyecek kadar kalabalık. Günlerdir oruç tutan halk sosyalleşmek için kendini yemek pazarına atmış. Etrafta rengarenk elbiseleri ile koşuşturan çocukların arasında ızgara dumanları içinden gülerek sattıkları ürünleri İngilizce olarak pazarlayan aşçılar, tezgâhtarlar, tezgâhların önünde meraklı kalabalıklar oluşturan turistler ve birşeyler yiyip yerlere oturup dinlenen adanın Müslüman yerlileri tam bir renk, ses ve koku cümbüşü oluşturuyor.

Yazı: Stonetown | Tanzanya’yı Keşfediyoruz


Stonetown’daki kalabalık şehir pazarının havadan çekilmiş fotoğrafı.

İtiraf etmeliyim ki bir süre sonra bu kalabalık ve gürültü bizi yordu. Kendimizi çeşitli deniz ürünlerinden, özellikle de ızgara ahtapot bacaklarından almakta zorlansak da ilk günün çekingenliği ile üzerlerine sürekli sinekler konan bu yiyecekleri yemekten vazgeçiyoruz. Ne de olsa yola çıkmadan önce seyahat sağlığı merkezindeki doktorlar tarafından sıtma vb gibi hastalıklar konusunda fazlasıyla korkutulduk ve şu günlerde hasta olmak gibi bir lüksümüz yok. O yüzden bu harika cümbüşü sadece izlemekle yetindik ve yemek yemek için Stonetown’un merkez sokaklarına doğru döndük.

Bu sefer yolumuzu kalenin surlarının içinden geçirdik ve gecenin tatlı serinliğinde şehri yüzyıllarca akıncılara karşı koruyan bu duvarların içinden yüzyıllar öncesinin Zanzibar’ını hayal ettik.

Yolumuz sonunda Stonetown’ın merkez sokaklarına çıkınca kendimizi avlulu eski bir evin içinde nispeten temiz saydığımız bir et yemeği ile ödüllendirip birer içki eşliğinde günün getirdiklerini konuştuk. Gece iyiden iyiye etrafı sarınca da yolumuzu otelimize çekirdik.

Stonetown’daki ikinci günümüzde adanın sembolü olmuş evlerin zerafetini gündüz gözüyle görmeli, tadını çıkartmalıydık. Hediyelik eşya dükkanlarına girip sanat galerisi gezermiş gibi el emeği heykelleri, takıları, mobilyaları seyre daldık.

Klasik bir sırtçantalı gezgin olarak asla seyahatlerimin ilk günlerinde alışveriş yapmam ve asla ilk gördüğüm şeyi almam. Yolun size ne getireceğini asla bilemezsiniz. Bu sebeple daha ilk günlerde sırtınızdaki yükü ağırlaştırmak sadece ve sadece size zorluk getirir. Bu yüzden dimağlarımızı gördüklerimizle zenginleştirmekle yetindik.

Çoook sevdiğim Freddie Mercury‘nin doğduğu evde de küçük bir mola verdikten sonra, kendimizi denize, ipek yumuşaklığındaki incecik mercan kumsala bıraktık. Balıkçılar teknelerden yük boşaltıyor, teknelerinin yelkenlerini ve ağlarını onarıyordu. Maviliklere bakan bembeyaz kumsalda bizden başka turist yoktu. Adanın dinginliğini üzerimize alıp sahilde dakikalarca oturup balıkçıların dingin ritüellerini izledik.

Dünyanın farklı bir hızda döndüğü nadir yerlerden birini bulmuştuk. Ve o an sadece bize aitti. Hayat bu tarz küçük haz anlarında belli ediyor kendini. İnsan beyni zor zamanlardan çok, böyle huzur anlarını hatırlıyor. Tanzanya’nın mavi deniziyle ruhlarımızı yıkadıktan sonra şehrin birkaç sokaktan oluşan nispeten daha hareketli sokaklarına tekrar geri döndük. Bir yerlerde öğle yemeğimizi atıştırıp sokak satıcısından bir demet atıştırmalık rambutan alarak, yepyeni bir konaklama ve keşif noktasına doğru yola çıktık.
 
 

Nerede Kaldım: Stonetown View Otel
1 gece kahvaltı dahil 2 kişi konaklama 280 tl

Mutlaka görün:
Stonetown Kalesi
Frodhani Bahçesi Yemek Pazarı
Freddie Mercury’nin Evi
Eski Dispanser Binası
Beit Al-Sahel (Saray Müzesi)
Beit Al-Ajaib
Stonetown evlerinin kapıları

 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 
Pelin Öncüoğlu Işık
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan