İçimdeki Sesler

Tekneyle Birlikte Kaçmak | 2

2 Şubat 2022

Yazı: Tekneyle Birlikte Kaçmak | 2 | Yazan: Demet Uncu

 

İndeks

Tekneyle Birlikte Kaçmak: Birinci Bölüm
Tekneyle Birlikte Kaçmak: İkinci Bölüm
Tekneyle Birlikte Kaçmak: Üçüncü Bölüm
Tekneyle Birlikte Kaçmak: Dördüncü Bölüm

 
 
Kadehine tek buz koyduktan sonra içkisinden bir yudum aldı. Demirledikleri koy, son derece sessiz, sakindi. Sadece bir iki tekne vardı, onlar da bu sessizliğin birer parçası gibiydi.

Balıkları, çatal-bıçak kullanmadan elleri ile afiyetle yedikten sonra kafasını kaldırıp, gökyüzüne baktı Meltem. Ay o kadar parlak ve yuvarlak görünüyordu ki denizin üzerinde yarattığı aydınlık, ona kendini yalnız hissettirmişti. Sevdiği insan yanında olsaydı ne kadar romantik bir akşam olabileceğini düşündü hüzünlenerek. Bu hisse fazla kapılmamaya çalışarak gökyüzündeki olağanüstü güzelliğin keyfini çıkartma izni verdi kendine.

Ellerini yıkamak için kamerasına gittiğinde çantasından cep telefonunu çıkarıp açtı. Arayan olmamıştı onu. Sadece annesi ve işyerinden bir arkadaşı iyi olup olmadığını merak etmişler, keyfinin yerinde olup olmadığını sormuşlardı. Kısa kısa cevaplar vererek onu merak etmemelerini söyledi ve telefonunu tekrar kapalı konuma getirdi.

Üzüldüğüne Üzülmek

Annesinin onun için üzüldüğünü bilmek onu daha çok üzüyordu. Keşke annesinin hayâlindeki gibi evli ve çocuklu biri olarak kendisine bir hayat kurabilmiş olsaydı. Onun “anneanne” olmaya hakkı yok muydu?

Meltem; annelik hayâlinin suya düşmüş olmasına mı, annesinin içinde hissettiği eksikliğe mi yoksa bunları hiç göremeyecek olan rahmetli babası için mi üzülsün, bilemiyordu. Zaman öylece geçip gidivermişti işte. Herkesin alın yazısında, bu sıfatlar yazılmamıştı demek ki.

Kafasının içindeki bulutların ağırlığı ile gözleri doldu. Gidip yüzünü yıkadı, tekrar masaya döndü.

Kıymetli Merak

Güvertede, elinde Türk kahveleri ile Ahmet Kaptan’ı gördü.

“İzin verirseniz, şimdi birlikte birer kahve içebiliriz.”

Meltem, birlikte kahve içmekten çok mutlu olacağını söyledi. Karşılıklı bir süre hiç konuşmadan kahvelerini yudumladılar.

“Hikâyenizi merak ettiğimi söylesem çok mu kabalık etmiş olurum size?“ diye sordu Meltem.

Ahmet Kaptan, göz kenarlarındaki çizgilerin hafifçe belirginleşmesini sebep olan yarım gülümsemesi ile “Sizin yaşınızdaki merak duygusu çok kıymetli” diyerek başladı anlatmaya.

O da taşı toprağı altın olan İstanbul’da uzun yıllar yaşamını sürdürmüştü. Üç çocuklu, Karadenizli bir ailenin ortancası idi. Eşiyle görücü usulü evlendikten sonra İstanbul’a gelmişlerdi. Ticaretle geçimlerini sağladıklarını ve Eminönü’nde ufak bir züccaciye dükkanı olduğunu anlattı kaptan.

Çenesi Düşük

Uzun yıllar, İstanbul’un en eski semtlerinden biri olan Moda’da oturmuşlardı. Moda’nın ağaçlıklı yollarını, sahile vuran iyot kokusunu, meşhur dondurmacısını ve güzel komşuluklarını anlattı biraz.

“Varlık içinde yaşamıyorduk ama kendi yağımızla huzur içerisinde yaşayıp gidiyorduk işte” dedikten sonra bakışlarını yere indirdi ve bir süre konuşmadı kaptan.

Meltem, sessizliği bozmak istercesine “Peki, çocuklarınız var mı Ahmet Kaptan?” diye sordu. Daldığı derin düşüncelerden silkilenerek, “Olmaz mı? İki oğlumuz var bizim” diye yanıtladı. “Biri doktor, diğeri ise öğretmendi” diye ekledi. Sanki son cümleyi söylerken, boğazı düğümlenmişti kaptanın.

Meltem havayı dağıtmak istercesine arka arkaya ilettiği sorularına devam etti. Sıra Meltem’e geldiğinde önce kısa bir süre düşündü kadın. Öyle çok fazla anlatacağı veya bahsedeceği bir konusu yoktu aslında. İstanbullu olduğunu, ilkokul öğretmeni olarak yaşamını sürdürdüğünü ve hiç evlenmediğini anlattı kısaca.

Dışa dönük biri değildi Meltem. Ama kaptanla konuşurken hiç zorlanmamıştı, hatta çoğu kez çenesinin düştüğünü hissetmişti. Belki de kaptanın yabancı biri olması işini kolaylaştırmıştı. Onu bir daha ne zaman görecekti ki? Bir şeyleri gizlemeye veya olayları başka türlü anlatmaya gereksinim duymamıştı.

Yolda Olanlar

O sırada elinde nane likörü kadehi ile masaya yaklaşan kaptan “Kahveler ile birlikte getirmeyi unutmuşum, bu güzel sohbetin yanına yakışacağına düşündüm, ne dersiniz? diye sordu.

“Ne için içiyoruz peki?” diye soran Meltem’i “’Yolda olanlara’ya ne dersiniz?” diye cevapladı kaptan gülümseyerek.

Yolda olanlara mı? Neden olmasın? O da yoldaydı ve yönünü bulmaya çalışıyordu.

“Kaptan sen çok yaşa! Bu fikre bayıldım. Umarım bu yolculuk kaybettiğim pusulamın da nerede olduğunu bana gösterir” diye heyecanla yanıtladı Meltem soruyu.

“Siz yola çıktınız ya, yol da size görünür inşallah”* dedi.

Saat on bire yaklaştığında Meltem kaptana çocuklarının nerede olduklarını sordu. Doktor olanın İstanbul’da aile hekimliğini yaptığını öğrendi. “Öğretmen olanın ise…” diye başlayan cümleyi ise tamamlayamamıştı kaptan. Susmuş ve yine gözlerinin yere indirmişti. Kaptan başını yukarı kaldırdığında gözlerinde yaşlar vardı.

“Onu, bir trafik kazasında kaybettik maalesef” dedi sonunda zorlanarak.

O an Meltem, kalbine bir bıçak saplandığını hissetti. “Çok çok özür dilerim, bilmeyerek acınızı tazelemiş oldum. Allah rahmet eylesin” dedikten sonra “Bu kor gibi acıya nasıl dayanabildiniz?” diye çekinerek sordu Meltem.

“İşte bizlerin İstanbul’u terk etmemize ve Datça hikayemizin başlangıcına sebep bu acı olay oldu Meltem kızım” dedi.

Meltem “kızım” kelimesini duyduğunda, içinin cız ettiğini hissetti. Bir babanın sıcak ve şefkatli ses tonuyla “kızım” diye kendisine seslendiğini uzun zamandır duymamıştı.

“Meltem kızım, hikâyenin devamını başka bir zaman anlatayım isterseniz. Vakit, epey geç oldu” dedi.

“Tabii, ne demek, ne zaman istersiniz” diyerek hüzünle ayağa kalktı Meltem. Kaptan, ağır ağır yürümeye başladığında “Oğlunuzun adı neydi acaba?” diye son soruyu yöneltti. Kaptan yavaşça arkasına dönerek, “Teoman” diye cevap verdi.
 
 

Devam edecek…

 
 

Demet Uncu

 
 

Notlar & Açıklamalar:

* “Sen yola çık, yol sana görünür” – Mevlana    ⇡⇡⇡
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan