İçimdeki Sesler

Tekneyle Birlikte Kaçmak | 3

16 Şubat 2022

Yazı: Tekneyle Birlikte Kaçmak | 3 | Yazan: Demet Uncu

 

İndeks

Tekneyle Birlikte Kaçmak: Birinci Bölüm
Tekneyle Birlikte Kaçmak: İkinci Bölüm
Tekneyle Birlikte Kaçmak: Üçüncü Bölüm
Tekneyle Birlikte Kaçmak: Dördüncü Bölüm

 
 
Sabah erken uyanmıştı Meltem. Deniz havası ona çok iyi gelmişti. Kendini daha dinç, daha sağlıklı hissediyordu.

Güverteye çıktığında çarşaf gibi denizi, kuş cıvıltıları ile birlikte bir süreliğine seyretti. Hiçbir şey düşünmeden, uzun uzun denize baktı. İçine temiz havayı defalarca çekip yavaşça dışarıya verdi. Matını yanında getirmediğine pişman olmuştu. Oturduğu yerden, boynunu ve omuzlarını gevşetmeye yarayacak rutin hareketlerini yaptıktan sonra mutfaktan gelen mis gibi kokuyu fark etti.

Ahmet Kaptan, yine mucizeler yaratıyordu. Kahvaltı için yumurtalı ekmek ve köy lor peynirini sofraya getirmişti. Bu koku, onu çocukluğuna götürdü. O zamandan beri yumurtalı ekmek yememişti. Oysa annesinin, çocukken hazırladığı en güzel kahvaltılardan biri olmuştu onun için. Hep birlikte, özellikle pazar günleri bir arada yedikleri bu nefis kahvaltıyı ve gülerek yaptıkları sohbetleri anımsadı.

Teslimiyet

“Meltem kızım, bugün erkencisiniz. Acıkmışsınızdır, içeriden biraz zeytin ve Datça bademinden de getireceğim” diyerek, kahvaltıya davet etmişti Meltem’i. Meltem, teşekkür ederek kahvaltısını bu eşsiz manzara karşısında afiyetle yemeğe başladı.

Tekne yavaşlayarak Bozburun açıklarında demirlediğinde yemyeşil ağaçlarla çevrili sakin ve oldukça güzel bir koyda olduklarını gördü. “Hayat işte bu! Bu güzelliklerin içinde yaşamak” diye içinden geçiriverdi Meltem.

Kaptan “Yüzmeyi sever misiniz ?” diye sorunca “Hem de nasıl, bayılırım. Denizi olmayan bir yerde yaşayamam herhalde. Evde bile içinde su olan her temizliği severek yaparım. Hemen gidip, üzerimi değiştireyim Ahmet Kaptan” diyerek çocuksu bir mutlulukla kamerasına geçti Meltem.

Beyaz üzerine kırmızı çizgili bikinisini hızlıca giydikten sonra şnorkelini yüzüne dikkatlice yerleştirdi ve paletleri ayağına geçirip kendini masmavi ve tertemiz sulara bırakıverdi. Suyun vücudunun üzerinde bıraktığı o müthiş rahatlama duygusunu hissetti. Denizin altını, üstü kadar çok seviyordu. Yemyeşil yosunları, kırmızı mercanları ve irili ufaklı balıkları gözlemlemeye devam etti.

Bir süre denizin altında gezindikten sonra şnorkelini tekneye doğru fırlattı ve kendini sırt üstü güvenle denize bıraktı. Suyun sırtına, bacaklarına çarparak geçmesine izin verdi. İşte, tam da şu anda hissettiği şey “teslimiyet duygusu” idi. Güvenmek; hayatında ne oluyor ya da olacaksa onun iyiliği için olacağını, yaşadığı zorlukların kendi sınırlarını keşfetmesini sağlayan olaylar olduğunu, herşeyin tam da olması gerektiği gibi olduğu anlaması gerekiyordu sadece.

İçinden bir ses ona; “Kontrolü bırak, kontrol etmeye çalışma. Sadece olup bitenleri gözlemle, içinde olmak istediğin şeyi sen seç” demişti o an. Uzun zamandır, bu sesleri duymuyordu Meltem. Bunu duyunca önce bir afalladı, sonra tekrar duyduğu için mutlu hissetti kendini. Demek dinginleşmeye başladıkça, içindeki sesleri de duymaya başlıyordu. Yaşadığı hayat tarzının aceleciliğinden, hızından dolayı aslında hiçbir şeyin tadını alamadığını, o anın mutluluğunu yaşayamadığını anladı.

Güllü Lokum

Biraz daha özgürce yüzdükten sonra tekneye çıktı, havlusuna sarındı ve yüzünü güneşe doğru çevirdi. Denizdeyken hissettiği şeyler üzerinde biraz düşünmek istedi.

“Acaba, şehir hayatını terk edip daha minimal bir yaşama kavuşma hayâline hız mı vermeliydi?”

“Şu anda tek başına tekne yolcuğuna çıkma sebebi içinde bulunduğu yaşam tarzının bir sonucu değil miydi?”

“Yorulmuştu işte, ‘yorulmak’ sadece yaşlı insanlara tanınan bir hak mıydı?”

Hayâlini kurduğu hayatta, köşesine çekilmeyecekti, yine bir şekilde üretmeye devam edecekti elbette. Ne iş yapacağını şu an için bilmiyordu sadece. Gideceği yerde, ona bunun gösterileceğine inanıyordu. Uzun vadeli planlar, programlar yapmaktan da yorulmuştu ne de olsa.

Bütün bu düşünceler ile birlikte kamerasına inip üzerini değiştirdi. O sırada kaptan da tekneyi temizliyordu. Mutfağa gidip hazırladığı içinde 2 kişilik sade Türk kahvesini ocağa koydu. Kavanozlarından birinde güllü lokumları görünce, yine çocuklar gibi sevindi. Tepsiye özenle yaptığı kahveleri ve lokumu yerleştirerek kıç taraftaki masaya doğru yöneldi ve kaptana doğru seslendi.

“Niye zahmet ettiniz Meltem kızım, bana söyleseydiniz ben yapardım” dedi Kaptan.

“İçimden geldi Ahmet Kaptan, hadi gelin siz de bir soluklanmış olursunuz” dedi Meltem.

Teselli Edilenlerden Olmak

Sohbet etmeye başladılar. Kaptan, eşiyle Datça’ya yerleştikten sonra yaşadıklarından bahsetti bir süre. Onlar da buraya gelmeden evvel ne yapacaklarını çok bilmiyorlardı. Sadece yaşayacakları evi alabilmek için burada yaşayan bir arkadaşlarından yardım almışlardı ve tüm birikimlerini kullanarak buraya yerleşmişlerdi. İkisinin de emekli maaşları vardı.

“Lüksün peşinde değildik kızım, eşimle birlikte daha sade bir hayata birlikte başlayıp birlikte yaralarımızı sarmaya çalıştık. Çevremizdeki insanların hep üzülerek baktıkları, hep teselli edilmesi gerekenlerden olmak bizi epeyce yormuştu. Tabii, onların hiçbir suçu yoktu, bizim için başka ne yapabilirlerdi ki? Ateş düştüğü yeri yakıyor Meltem kızım. Evlat acısı sınavıyla, karşı karşıya kaldık eşimle ve diğer oğlumla birlikte. Onun kurduğu bir hayat vardı, düzenini bizim için değiştirmesini tabii ki bekleyemezdik. Onunla da oturduk, uzun uzun konuştuk. O da bize anlayış gösterdi ve destekledi. İşte sonra kendimizi Datça’da bulduk kızım. Bu değişiklik, o kadar iyi geldi ki ikimize de. Ben bu yaşımdan sonra balıkçılığı öğrendim, eşim de çiçekçilik yapmaya başladı. Ufak bir seramız bile var, evimizin bahçesinde. Şimdi düşünüyorum da kızım, buna eşimle birlikte cesaret edemeseydik, hep keşke diyecek ve pişman olacaktık. Şimdi, ‘İyi ki bunu yaptık’ demek o kadar güzel bir şey ki Meltem kızım” diyerek iç geçirdi Kaptan.

“Neyse, kafanızı şişirdim. Datça’ya doğru yol alalım ne dersiniz?” diyerek sohbeti sonlandırdı.

Halbuki, bu konuşmalarıyla Meltem’in içinden geçirdiklerini bir bilebilseydi. Hayâlini gerçekleştiren birilerini görmek, hatta onunla saatlerini geçirmek ne kadar kıymetliydi onun için. Hayatının tam da bu döneminde, Ahmet Kaptan ile karşılaşması bir tesadüf olamazdı. Ona gösteriliyordu aslında, hayatta herşeyin mümkün olduğu.

“Olur mu Kaptan, çok mutlu oldum benimle paylaştıklarınıza” diye yanıtladı onu.

“Meltem kızım, tekne yolculuğunuzun son durağı olan Datça’ya doğru geliyoruz artık. İstanbul’a dönmeden evvel, sizi, eşimle birlikte misafir etmemize izin verir misiniz?” diye, gülümseyerek sordu.

Meltem, bu teklifi duyduğunda çok şaşırdı. Hayâline karşılık; şehir hayatını terk eden bu yaralı, sevimli çifte misafir olmak onun için gerçek olacaktı artık.

“Size zahmet vermeyeceksem, eşinizle tanışmayı çok isterim” diye yanıtladı Meltem.
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 
Demet Uncu
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan