İçimdeki Sesler

Psikolojim Ada | 2

25 Mayıs 2022

Yazı: Psikolojim Ada | 2 | Yazan: Demet Uncu

 

İndeks

Psikolojim Ada | Bölüm 1
Psikolojim Ada | Bölüm 2
Psikolojim Ada | Bölüm 3
Psikolojim Ada | Bölüm 4
Psikolojim Ada | Bölüm 5

 
 
Pansiyona girdiğinde onu kocaman gülümsemesi ile arkadaşının eşi olduğunu düşündüğü Emel karşıladı.

“Hoş geldiniz adamıza. Nasıl yardımcı olabiliriz?” diye sordu içtenlikle. Gülümsemesi ve içtenliği Yağmur’a nasıl iyi gelmişti. “Hoşbuldum. Boş odanız var mı acaba? Rezervasyonum yok maalesef” diye yanıtladı.

Neyse ki sezonda olmadıkları için pansiyonda boş odaları vardı. Ona “Mor Salkım” odası diye adlandırdıkları odanın anahtarını verip iyi istirahatlar dileyen Emel, odasına kadar eşlik ettikten sonra mutfağa yöneldi.

Sessizlik

Yağmur, odaya şöyle bir göz gezdirdi. Çift kişilik, cibinliği olan bir karyola ve üzerinde başucu lambası olan bir şifonyerin ardından da tertemiz ufak banyoyu görünce gülümsedi. Temiz ve çok şeker bir odası vardı. Mor renkli, üzerinde minik çiçekleri olan perdeleri kenara doğru itip camları açınca mis gibi kokan mor salkımların rayihasını içine çekti.

Odası, arka bahçedeki mor salkım ağaçlarına bakıyordu. Doğanın yatıştırıcı etkisi her zaman ona iyi gelmişti. Yaralarını biraz da olsa burada iyileştirebileceğine inandı.

Ilık bir banyonun ardından biraz uyumak istedi. Uyku onu sakinleştirecek, kafasının içindeki düşüncelerin dağılmasını sağlayacaktı. Hep böyle olmuştu, buna güvenerek karyolaya kendini bırakıverdi. Sessizliğinin içine, güzel kokularının sakinleştirici etkisi ile uykuya daldı.

Uyandığında, dinlenmiş hissediyordu. Etraf çok sessizdi. Üzerini değiştirip aşağıya indi. Pansiyonun bahçesine yerleştirilen 4-5 masanın çevresindeki renkli sandalyeler dikkatini çekti. Kırmızı, sarı, mor renkli sandalyeleri görünce içi açıldı. Masaların birinde bir çift oturuyordu, onun dışındaki masalar boştu. Anlaşılan, pansiyon dolu değildi. Çevresinde sarı renkli sandalyeleri olan masayı seçip, oturdu.

“Şimdi iyi demlenmiş, ince belli bir bardakta çay içmek ne güzel olurdu” diye düşünürken, Emel “Tam zamanında geldiniz. Fırından yeni çıkan börekleri getiriyordum ben de. Yanında bergamot aromalı güzel demlenmiş bir çaya ne dersiniz?” diye sordu. Yağmur, ona doğru bakıp, aklını okuduğunu söyledikten sonra oldukça lezzetli görünen kıymalı böreği ve çayı alıp teşekkür etti. Sadece o anın keyfini çıkartarak afiyetle tabağındakileri bitirdi.

Deniz FeneriBozcaada Deniz Feneri

Etrafı biraz keşfetmek istiyordu. Ayağına yürüyüş ayakkabılarını geçirerek adanın taşlı, dar yollarına bıraktı kendini. Tarihi ada evlerini inceledi. Evlerin girişindeki kısa merdivenlerde oturan, fasulye ayıklayan teyzeleri gördü, başıyla selam verdi. Bahçelerdeki üzüm bağlarını gördü. Ada sakinlerinin şaraplarını evlerinde yaptıklarını duymuştu. Ev yapımı şarapların tadı, ona biraz şekerli gelse de oldukça lezzetliydi. Demek, o şarapların kaynağı bahçelerinde yetiştirdikleri bu üzüm salkımlarından geliyordu.

Yavaş yavaş, sakince yürümeye devam etti. İleride “Deniz Feneri” tabelasını görünce oraya doğru ilerledi. Çocukluğundan beri, nedense deniz fenerlerini her zaman sevmişti. Uçsuz bucaksız denizlerde, kaptanlara yönlerini bulmakta yardımcı olan, onlara rehberlik eden bu fenerleri seviyordu. Belki de hayatında ona yol gösterecek, yardım edecek bir rehbere ihtiyacı olduğundan fenerler hep ilgisini çekmişti.

Günbatımı

Fenerin bulunduğu alana vardığında, duvarların üzerinde oturan insanları fark etti. Güneş batmak üzereydi ve adanın en meşhur etkinliğinin gün batımında fenerde olmak olduğunu anladı. Duvarın üzerinden atlayıp, ayaklarını aşağıya doğru sallandırarak oturdu. Güneş batmaya başladığında denizin üzerinde oluşan turuncu ve sarı renklerinin olağanüstü karışımı olan o tatlımsı rengin şahane görüntüsüne bıraktı kendini.

Uzunca bir süre gün batımını seyretti. Ne kadar da güzel batmıştı güneş. Adada kaldığı süre boyunca güneşi batırmak için buraya gelmeye karar verdi. Sahi, ne kadar süre kalacaktı burada? Hiç bilmiyordu. Annesine, onu merak etmemesini ve Bozcaada’da olduğu söyleyen bir mesaj göndererek telefonunu kapattı.

Geçmişten Gelen Tanıdık

Saatin biraz geç olduğunu görüp ayağa kalktı ve pansiyona doğru yürümeye başladı. Tam o sırada köpeğini gezdiren liseden tanıdığı, pansiyonun da sahibi olan arkadaşını gördü. O da ona doğru bakıyordu. Yanına yaklaşarak “Pardon, sizi tanıyor muyum? Hangi liseden mezunsunuz acaba?” diye sordu. “İstek Vakfı Belde Lisesi, sanırım tanışıyoruz. Ama siz bir alt dönemdeydiniz” diye gülümseyerek yanıtladı onu. Ne de olsa artık, yakalanmıştı ve kaçış yolu yoktu. “Hatta sizin pansiyonda kalıyorum, sosyal medyadan burada, eşiniz ve kızınız ile birlikte yaşadığınızı biliyorum.”

Kemal, kendi pansiyonlarında kaldığını öğrenince sevinmişti. Geçmişten gelen tanıdıklarla, seneler sonra karşılamanın çok güzel bir duygu olduğunu söyleyerek pansiyona doğru birlikte yürüdüler.

“Seni, sezon olmamasına rağmen, adaya getiren ne oldu? Merak ettim doğrudu” diye sordu Kemal. Yağmur, başını öne doğru eğerek ona neyi, nasıl anlatabileceğini hızlıca düşünmeye çalıştı. Anlatmalı mıydı? Hiç de mecbur değildi. Ama anlatabilmek, belki de ona iyi gelecekti. Hafifçe gülümseyerek, başını kaldırdı.

“Belki daha sonra Kemal, duygularımı önce kendim anlamalıyım, sonra sana anlatabilirim belki. Ama sonra” dedi. Hiç üstelemedi Kemal onu. Onu ve eşini buraya taşınma kararı aldıran ne ise onu da belki adaya sürükleyen şeyin, şu an için, içinde kabul edemedikleri olabilirdi.

Pansiyona vardıklarında “Akşam yemeği için bir planın yoksa eşimle birlikte bize katılırsan çok memnun oluruz” dedi Kemal.

“Aslında plan, program yapmamaya özen gösteriyorum adada. Sizlere zahmet olmayacaksa birlikte yemek yemekten mutlu olurum” diye yanıtladı.
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 
Demet Uncu
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan