Biraz Kitap

Tiamat

24 Mayıs 2022

Kitap: Tiamat | Yazar: İhsan Oktay Anar | Yorumlayan: Hülya Erarslan


Tiamat | İhsan Oktay Anar

Takibi çok zor bir kitap oldu benim için. Bir anlık dalgınlığa bile izin vermiyor kitap, hemen unutuyorsun ne okuduğunu.

İhsan Oktay Anar’ın tüm kitapları böyle gerçi. O yüzden kitaplarını ilk okuyuşlarım genelde haybeye gidiyor. Bir daha okumam gerekiyor kaçan yerleri toparlayabilmek için. Ha gene toparlayamayabiliyorum, ayrı.

Bu kitabı da belki bir daha okurum ama belki yani, çok da ölmüyorum bir daha okumak için.

Tiamat | Tahtelbahir yani Denizaltı

Tiamat, Babil mitolojisinde su tanrıçası demekmiş. Romanda Tiamat, bir Osmanlı denizaltısının “T1AMAT” şeklindeki çağrı kodu.

Denizaltı yerine “tahtelbahir” kelimesi var kitapta. Tahtelbahirin ne demek olduğunu bilmiyordum. Google’a yazınca öğrendim. Kitabı okurken sık sık böyle o ne demek, bu ne demek diye bakmak gerekebiliyor bazı kelimeler için. Ha ben bakmadım sık sık, ayrı. Hem okuma keyfimi kaçırıyor hem de amaaan bilmeyivereyim, dert değil. Bilmeye bilmeye ve bundan zerre rahatsızlık duymaya duymaya okudum.

Tiamat | Hiçbir Şey Normal Değil

Okuduğum tüm Anar kitaplarından edindiğim sonuç şu ki; hikayedeki hiçbir şeyin normal olmaması gerekiyor. Anormal şeyleri soğukkanlılıkla anlatıyor yazar. Örneğin Tiamat gemisinin bulduğu sandık ve o sandığın laneti ile ortaya çıkan fantastik olaylar, okurken o kadar fantastik gelmiyor. Bugünlük bu kadar yeter, deyip kitabı bırakıyorsun ya, hah işte ondan sonra ne okuduğunun aydınlanması geliyor.

Tiamat’ın mürettebatının bile isimleri normal değil:

Parlakçı
Baltanur
Bom
Tikibom
Tikitikibom
Daz (Dazlak anlamında)
Züp (Züppe anlaımda)
… gibi.

Edilen küfürler de elbette değişik olmak zorunda. Örneğin:

“Tekıçınatekme akarlı kokarlı aşiftenin cerahatli adet bezi tıkılı çeyiz sandığı seni.”

Çok eminim ki bir sürü metafor vardır kitapta ama bunları anlayacak okur nerede? Yani gerçekten nerede, bana da anlatırsa ne güzel bilgilenirim, aydınlanırım.

Tiamat | Amat

Kitabı okumaya başlayıp denizde geçtiğini anladığımda aklıma hemen yazarın bir diğer kitabı geldi: “Amat”

O kitapta da bir gemi dolusu adamın Amat adlı gemide yaşadıkları anlatılıyordu. Yıllar önce okumuştum. Aşırı şekilde denizcilik terimleriyle yoğrulmuş bir kitaptı. O yüzden hikayeye dahil olmak biraz zor olmuştu benim için. Örneğin; “Sandallar Kazıklı İskele’ye aborda edip palamar verince…” gibi cümleler. Gerçi bahsi geçen denizcilik terimlerinin anlamını bilmeden de cümlenin gidişatından bir şeyler anlaşılıyor. O kadar da anlaşılmaz değil. Sadece biraz keyif kaçırıcı oluyor, hepsi bu.

Bir itiraf; Amat’ı iki defa okudum. Ama kitapla ilgili bir şey sor, ı-ıh, tınne! Çok sevdiğimden mi iki defa okudum? Hayır! İlkinde anlamadım. Aradan birkaç yıl geçince bir daha okudum, belki bu defa anlarım diye… Yine anlamadım. Anlamamakla barışığım aslında, sadece anlayamadığım bir kitap öylece kitaplıkta durunca tadım kaçıyor. Anlamadığım, dolayısıyla tanımadığım bir şeyin evimde olması beni rahatsız ediyor. Ben de sonra verdim kitabı birine, rahatladım.

Tiamat da muhtemelen aynı sonu yaşayacak.

Tiamat | İhsan Oktay Anar

İhsan Oktay Anar’ın tüm kitaplarını okudum. Hepsi kafamı bir milyon yaptı. Yer yer keyif alıyorum, yer yer kafam şişiyor. Bunda da öyle oldu. Yer yer keyif aldım yer yer almadım.
 
 
Saygılar,
Hülya Erarslan
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan