İnsanın yaratılışında dinginlik, huzurlu olma hali vardır. Zihnimizin köşesinde ta ki biz keşfedene dek bekler. Birileri tarafından bulunmaz, keşfedilmez. Sadece kendimizi dinlediğimizde ulaşırız o eşsiz huzura.
Günlük koşuşturmaların arasında kaybolur gideriz. İşleri hiçbir zaman sıraya koyamaz, zamanı iyi yönetemez ve kaygılı bir tavır sergileriz. Kısa molalarda mis gibi kahve kokusunu içimize çeker ve keşkelere başlarız. Keşke daha çok kazansam, keşke daha az çalışsam, keşke daha çok tatil yapsam ve bu keşkelerin ardı kesilmez. Memnuniyetsizlik artık olağan olmuştur. Neden sonuç ilişkileri anlamsızlaştıkça kendimizi uçurumun kıyısında hissedip hayatın tam da kendisini yaşadığımızı düşünürüz. Kendimizden başka herkes daha iyi, daha zengin, daha güzel ve daha şanslıdır.
Tam da bu noktada; gerçekle soyutu sorgulamaya başlayıp dinginliği aramanın zamanı gelmiştir. Bitti dediğimiz işte o anda yeni bir filiz beliriverir. İşte doğanın mucizesi budur. Umutlanacak küçücük bir neden doğmuştur bile. Anı yaşamak hayatı yaşamaktır. “An” kötüdür, acıdır, huzurludur, umut vericidir. Zihnimizde doğal olarak saklanan o dinginliği keşfetmenin en iyi yolu “an”ı yaşamaktır.
Zaten yaşıyoruz. O halde nasıl huzuru bulacağız?
Doğayla barışın. Doğa insana dinginlik ve huzur verir. Doğaya yürüyün. Gözlerinizi yeşilin tüm tonlarıyla buluşturup doğanın sesini dinleyin. Gökyüzüne bakın ki sınırsız özgürlüğü düşleyin. Ruhumuzun da detoksa ihtiyacı var. Doğada gördüğümüz tüm bitkilerin, çiçeklerin, ağaçların ve hayvanların da bir hikayesi olduğunu hatırlayın. Doğa ana 4,5 milyar yıldır orada, ne kadar da yaşlı! İnsanoğlunun onu dinleyip anlaması ne kadar zor olsa da yok etmesi o kadar kolay maalesef. Kendimizi zorlarsak doğanın bize bahşettiklerini anlamaya çalıştıkça dinginliğimizi keşfetmeye bir adım daha yaklaşırız.
Uzun uzun yıllar önce halkı tarafından çok sevilen bir kral, huzuru en güzel resmedecek sanatçıya büyük bir ödül vereceğini ilan eder. Yarışmaya çok sayıda sanatçı katılır. Günlerce çalışırlar birbirinden güzel resimler yaparlar. Sonunda eserleri saraya teslim ederler. Tablolara bakan kral sadece ikisinden hoşlanır. Ama birinciyi seçmesi için karar vermesi gereklidir. Resimlerden birisinde sükunetli bir göl vardır. Göl bir ayna gibi etrafında yükselen dağların görüntüsünü yansıtmaktadır. Üst tarafta pamuk beyazı bulutlar gökyüzünü süslemektedir.
Resme kim baksa onun mükemmel bir huzur resmi olduğunu düşünür.
Diğer resimde de dağlar vardır. Ama engebeli ve çıplak dağlar. Üst tarafta öfkeli bir gökyüzünden yağmurlar boşanıyor ve şimşek çakıyordu. Dağın eteklerinde ise köpüklü bir şelale çağlıyordu. Kısaca resim hiç de huzurlu gözükmüyordu. Fakat kral resme bakınca, şelalenin ardında kayalıklardaki çatlaktan çıkan mini minnacık bir çalılık gördü. Çalılığın üstünde ise anne bir kuşun örttüğü bir kuş yuvası görünüyordu. Sertçe akan suyun orta yerinde anne kuş yuvasını kurmuştu. Harika bir huzur ve sükûn örneği…
Ödülü kim kazandı dersiniz?
Tabi ki ikinci resim. Kralın açıklaması şöyle idi: “Huzur hiçbir gürültünün sıkıntının ya da zorluğun bulunmaması ve sıkıntının olmadığı yer demek değildir. Huzur bütün bunların içinde bile yüreğimizin sükûn bulabilmesidir.”
Tüm kalplerin huzur bulması dileğiyle…
Erdem Karauz
4 YORUMLAR
Bu ne kadar net, güzel ve huzurlu bir anlatım. Her cümlene katılıyorum Erdemcim. Her zaman şuna inanmışımdır mutluluk, huzur biraz da kişinin tercihi gibi. Yeter ki mutlu olmak isteyelim, biraz bakış açımızı değiştirebilsek, her şeye rağmen o kuş yuvasını gorebilsek, her anın, her guzelliğin daha da keyfine varabileceğiz, en azından ben öyle yapmaya çalışıyorum. Çok tesekkur ederim harika bir yazı ile güne başladım. Huzur dolu doğanın içinde bir haftasonu gecirmen dileğiyle….
Fatmacım teşekkür ederim. Nasıl yaşadığımız tamamen bizim seçimimiz. Çoktan seçmeli bir sınavdayız. Tek farkı cevabını bildiğimiz sorular olması ve doğruyu işaretlemekten korkmamız 😉
Her tercih bir kaybediştir, der Milan Kundera; hayatın koşuşturmasında o kadar şeyi pas geçiyoruz ki… Çocukluğumuzdan beri öğretilen neydi? Tabiat ana. Doğa anadır, koruyan, üreten, kollarında huzur bulduğumuz ana… Hayatın hengamesinde serçe yuvasını herkesin görebilmesi dileğiyle, teşekkürler Erdem bey.
Bayram Bey, yorumunuz için teşekkür ederim. Yeter ki görmek isteyelim. Önce istemekle başlamalı. Saygılar