Satır Arası

Sessizliğin Gücü

21 Ekim 2022

Yazı: Sessizliğin Gücü | Yazan: Yaşam Koçu Nalan Erpolat

İletişimin bu denli hızlı olduğu bu çağda, kendini ifade etmenin ne kadar büyük bir önemi olduğu tartışılamaz çünkü kalabalıkların arasında fark edilmek için ayırt edici tüm özellikler belirtilmelidir. Bu sebeple, sürekli etkili konuşma, etkili iletişim, etkili sözler karşımıza çıkıyor. Hiç de yanlış olmayan tüm bu teknikler, kendini ifade etmekte ve olumlu bir kişisel imaj ya da itibar oluşturmakta bazen yetersiz kalıyor.

Hep söylenmesi gerekenlerin ön plana çıkarılması çok doğru olsa da atlanan bir nokta bazı şeylerin de söylenmemesi gerektiğidir. Bu, yalan söylemek ya da bir şeyleri saklamak demek değildir. Bazı durumlarda sessiz kalabilmenin çok daha önemli olmasıdır. Bazen konuşmak etkilidir ama bazen susmak konuşmaktan çok daha fazla etkilidir.

Bilmediğin Konu Hakkında Susmak

Herhangi bir konu hakkında konuşuluyorken, o konuda yeterince bilgisi olmayan birey bu konu hakkında yorum yapmamalıdır. Bu durumlarda konuşmak ve yorum yapmak, bazen insanları yanlışa yönlendirmeye sebep olabilir. Ya da “Bilip bilmeden her şey hakkında konuşuyor” yorumlarını üzerine çekmek olabilir. Bu da bireyin güvenilirliğini yerle bir eder. Kişinin hiçbir konudaki yorumuna güvenilmez olur.

Diğer taraftan emin olmadığın konu hakkında konuşmamak, yorum sorulduğunda ise “Bilmiyorum” diyebilmek gerçek bir özgüvendir ve olumlu imajın büyük bir parçasıdır. Bu tavırda olan bireylerin söylediklerine her konuda güvenilir. Bilmediği konu hakkında susmak, konuştuğu konu hakkındaki bilgeliğin göstergesidir.

Suskun Anlara İzin Vermek

Bazı zor anlarda da iletişim içinde olma zorunluluğu vardır. Yakın çevredeki kişilerin, acı günleri ya da zor günlerinde bir araya gelmek gerekir. Bu anlarda söylenecek sözcük bulunmaz ve bu sessizlik kendini karşısındaki bireyi teselli etmek zorunda hisseden bireyler için çok rahatsız edici olabilir. Bu sebeple, kişi konudan uzak başka cümlelerle bu boşluğu doldurma ve sessizliği bozma yoluna gider. Oysa ki bu olması gereken bir sessizliktir. Öyle anlarda, konuyu dağıtmak yerine, sessizce beklemek, acısı olan birey için çok daha iyidir. Çünkü o anda başka konulardan bahsetmek, bireyin asla istemeyeceği bir şeydir. Ya sessiz kalmak ister ya da içini açmak ister ve içini açabilmesi için de sessizliğe ihtiyacı vardır. Bozulan sessizlik ve söz açılan başka bir konu, zor durumda olan kişiyi daha çok sıkar, daha çok incitir.

Hedefler Hakkında Konuşmak

Bazı insanlar hedefleri hakkında konuşmaktan hiç hoşlanmazlar, bazıları ise anlatmayı çok isterler. Aslında bu tamamen kişisel özellik farklılığıdır. Fakat yapılan araştırmalara göre, hedeflere ulaşma oranı, konuşmayanlarda daha yüksektir. Bunun en büyük sebebi de hedeflerini çok anlatan kişilerin, anlatırken yeteri kadar heyecanlanması ve mutlu olması, bunun sonucunda da eyleme geçmek için acele etmemesidir. Yani hedefe ulaşınca yaşanacak olan mutluluğu önceden yaşamak ve bunu duygusal bir yanılgı olarak yeterli görmek, kişiyi hedefleri için çalışmaktan alıkoyabilir. Bu sebeple sessizliğin korunması gereken yerlerden bir diğeri de hedefler konusudur.

Kalp Kırıklıklarında Susmak

En istenmeyen şey de olsa, iletişimin bazen kaçınılmazı olabiliyor kalp kırıklıkları. Bu durumlarda kırılan kişi, kırıldığını belli etmek adına çok konuşmak isteyebilir. Fakat o duygu durumundayken, kırgınlıktan çok öfke duyulur sözcüklerden. Bu da kırılan bireyi kavgacı bir insan haline dönüştürebilir ve kişi haklıyken haksız duruma düşer. Böyle durumda, sadece susmak, kırgınlığın ifadesi açısından çok daha etkilidir. Kıran kişi, bu durumda daha çok kendini fark etme fırsatı bulur.

Her ne kadar kendini anlatmak, tanıtmak gerekse de bazı durumlarda kelime tasarrufu yapmanın, sessizlikten korkmamanın çok daha etkili olabildiği de bir gerçek. Bazen anlatmak çok önemli olsa da zaman zaman susmak çok daha kıymetlidir.
 
 
Nalan Erpolat
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan