Satır Arası

Sanki

28 Şubat 2020

Yazı: Sanki | Yazan: Nalan Erpolat

Haberim yokmuş gibi çek!
Mutluymuşsun gibi gül!
Tek başınaymışsın gibi dans et!
Çok üzülmüşsün gibi yap!
Zengin gibi yaşa, onların gittikleri yerlere git.
Falanca gibi giyin.
Ünlüler gibi yap.

Gibi uzayıp giden “sanki” ile başlayan, sanki eylemleri… Kendine ait olmayan ama sanki kendininmiş gibi yapılan hareketler…

Bu hayatta dikkat çekmek ya da popüler olabilmek için kendin gibi olamamak, başkaları gibi yaşamaya çalışmak, onlardanmış gibi yapmak.

“Hayat kolay değil” denir ya hep, işte bu “sanki” eylemleri daha bir zorlaştırır hayatı.

Başka biri olmak için uğraşmak, kendini çok sık başkalarının hayatları içerisinde hayal etmek, kendi hayatının güzelliklerini kaçırtır insana. Hiç kimse “Benim hayatımın güzel bir yanı yok ki” diye bir cümle kurma lüksüne sahip olmamalıdır. Bu söz, hayattan vazgeçmektir. Her hayatın satır aralarından çıkartılabilecek güzellikleri vardır; bazı hayatlar çok zor da olsa, mutlaka vardır. Bunu fark edebilmek için bazen arayıp bulmak gerekir. Bu güzellikleri aramadan, başka hayatların hayaliyle yaşamak bütünüyle bir yalanı yaşamaktır. Kendini kandırmak ve tabii ki hiçbir şeyi başaramamaktır.

Hislerde “Sanki”

Hissettiğinden farklı konuşmak, korkarken cesaretliymiş gibi yapmak, heyecanlıyken sakinmiş gibi görünmeye çalışmak, ağlamak geliyorken içinden gülmek durumunda kalmak, her insan için genelde çok yorucudur. Aslında her zaman yorucudur ama böyle davranmayı alışkanlık haline getirmiş insanlar vardır. Onlar bu yorgunluğun farkında bile değillerdir adeta çünkü hayata tutunmanın yolunu bulduklarını düşünürler. Dışarıya hiçbir olumsuz duygu yansıtmazlarsa o duygunun kendi kendini imha edeceğini zannederler. Bir müddet gerçekten unuturlar dolaba kaldırdıkları olumsuz duyguları. Fakat bu da geçici bir durumdur. Gün gelir dolap taşar; taşınca da içeride sıkışıp kalmış, durdukça da eskimiş ve bozulmuş duyguların hepsi dökülür. Bu sefer birey hangisiyle başa çıkacağını şaşırır. Bütün o hayata tutunma çabaları boşa gider.

Duyguyu Yaşamak

Hayata tutunmak için, duyguları ve duyguların gerektirdiği insani tepkileri saklamak değil, yaşamak gerekir. Ağlamak geliyorsa içinden ağlamalı insan; öfkelendiyse “sanki” sakin davranmamalı. Kontrollü bir şekilde öfkesini hissettirmeli; bunu hissettirmek olumsuz bir insan olmak değil, çevresine karşı sınırını korumaktır. “Beni sinirlendirdiğinin farkında ol” demektir. Asıl bu davranışla insan hayata sıkıca tutunabilir. Kendi olarak, kendi hayatını yaşayabilir; bu da hayatın en güzel halidir.

Kendi hayatınızdaki hayallerin gerçekleşeceği günler dilerim…

Nalan Erpolat

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

3 YORUMLAR

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 28 Şubat 2020 at 11:03

    Günaydın,
     
    Çoğu yazdklarınızda haklısınız ama…
     
    Eğer büyük bir kayıp yaşadınız ve hayata tutunmak için en ufak bir isteğiniz bile kalmadı ve hatta yaşamak bir işkence gibi geliyor ama verdiğiniz sözle, devam etmek zorunda kaldınızsa…
     
    Önce verdiğiniz sözle yaşamaya çalışırken, bu hayata katlanabiliyor MUŞ gibi yaparak başlıyorsunuz. Sonra meşgul olabilmek adına bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz ve “Bak gördüğün gibi hayat devam ediyor” diyenlere haklılar MIŞ gibi gülümsemek zorunda kalıyorsunuz.
     
    Katılmak zorunda olduğunuz, düğün, nikah gibi özel günlerde, kendinizi bu Dünya’da yapayalnız hissederken, mutlu olMUŞ gibi görüntü veriyorsunuz. Yalnız olduğunuz zamanlarda, belki bir fotoğraf, bir melodi ya da güzel bir anı ile gerçekten tebessüm ediyorsunuz. Yaşadıklarınızdan çok yaşayamadıklarınıza üzülürken buluyorsunuz kendinizi.
     
    İşte bütün bunları yaparken, yani MIŞ gibi yaşarken çok ama çok yoruluyorsunuz ama böyle yapmazsanız, hem etrafınızı üzeceğinizi ve hatta gerçekten yalnız kalabileceğinizi biliyor, ayrıca onları da üzmemek adına MIŞ gibi yapmaya devam ediyorsunuz. Yani bazen mecbur kalabiliyorsunuz. Ama çözümü yine kendiniz buluyor, hâlâ yüzünüzü güldürecek kadar güzel ve unutulmaz anılarınızla sarmaş dolaş yaşıyor ve gerçekten oynayan ve kendilerini yaşamayan insanları izlemeye devam ediyorsunuz.
     
    Yani aslında hem böyle yaşayarak kendini koruyan hem de etraflarındakileri kandırdıklarını sanıp, aslında kendini kandıranlar ve esas zararı kendilerine verenler var. Uzun yazdım ama ağlamak isterken gülen, kızgınlığımı ya da kırılmamı içinde yaşayan, beni üzen şeylerle yalnızca başımı çevirerek baş edebilen biri olarak yazmadan duramadım.
     
    Didem Hanım söz, bir daha bu kadar uzun yazmayacağım.
     
    Esen kalın.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 28 Şubat 2020 at 11:13

      Nimet Hanımcım tüm yorumlarınızı okuyan biri olarak aşağı yukarı neler yaşamış olduğunuzu tahmin edebiliyorum ve bu büyük bir acı veriyor, sizi sadece cümlelerinizden tanıyan bana bile. Siz lütfen hep yazın, isterseniz sayfalarca. Hepimiz yazdıklarınızı okumayı seviyoruz.
       
      Kucak dolusu sevgiler

    • Yanıtla Nalan Erpolat 28 Şubat 2020 at 18:25

      Haklısınız Nimet Hanım, acı ve kayıplarda, hayata tutunmak adına yapılan ve zaman zaman yapılması gereken bir şey bu… (Benim de yaptığım zamanlarım olmadı değil) fakat bu durumda çevreniz sizden hep güçlü olmanızı bekler, en ufak bir doğal tökezlemeniz bile hoş görülmez; bu insanı çok daha fazla yıpratır. Bu yüzden ağlamak gerekiyorsa ağlamalı bazen.
       
      Ve bir de olmadığın bir insanmış gibi yapmanın yanlışlığı ve yoruculuğundan bahsetmek istemiştim.
      Sanırım anlatımımda bir eksiklik olmuş bu hafta.
       
      Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim.
       
      Sevgilerimle

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan