Yaşamak Yaratmaktır

Korona Günlerinde Felsefe | 9

25 Kasım 2020

Yazı: Korona Günlerinde Felsefe | 9 | Yazan: Prof. Dr. Atilla Erdemli

İndeks

Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 1
Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 2
Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 3
Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 4
Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 5
Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 6
Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 7
Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 8
Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 9
Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 10
Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 11
 

Bölüm 9

 

Hazırlıksız yakalandık.

Her şeye egemen olduğumuzu ve giderek egemenlik sınırlarımızı evrenin sonsuzluğuna genişletebileceğimizi sanıyorduk. Karşımızdaki büyük gücü ciddiye almadık. Onunla istediğimiz gibi oynayacağımızı sandık. Derken “doğa” dediğimiz o büyük güç insana yerini ve sınırlarını gösterdi. Gözle görülmez bir canlı, apansız çoğalarak tüm dünyayı sardı.

Kim daha güçlü?
Kendisini güçlü sanan “insan” mı,
kendisi güç olan ve güç olarak var olan “doğa” mı?

2020’dan beri dünya bu iki gücün çatışma alanı. Covid 19 adını verdiğimiz doğal güç insan yaşamını sessizce fakat hızlı ve yaygın olarak ele geçiriyor ve öldürüyor. İlginç olan şu, covid-19 yalnızca insan yaşamıyla ilişkili; insana zarar veriyor. Elbette, çünkü Covid 19 doğadır, insan yaşamı ise giderek doğadan kopuyor, yapaylaşıyor. Burada bu egemen güç sanki insana yaşama biçimi ile hesaplaşmasını, onda gerekli ve önemli değişimleri yapmasını söylemektedir; sanki yaşama biçiminiz sağlıklı değil, bu gidişle daha başka pandemiler de ortaya çıkacak, demektedir.

İnsan da boş durmuyor; Covid-19’a karşı koyacak yeni güçler arıyor.

Bir durumu unutuyor veya göz ardı ediyoruz:

Diyelim ki, gerekli aşılar bulundu, ilaçlar geliştirildi yaşanan ve gelecek pandemiler konusunda doğaya egemen olabilecek miyiz?

Covid-19’dan çıkarabileceğimiz sonuç bu olmalı. Bir başka sonuç da Nietzsche’yi çağrıştırırcasına “güç istiyor“. İnsan güçlü olmalı. Her birey kendisinde, kendisi için ürettiği ve hatta çoğalttığı “yaşamada direnme gücü“nü, kendi öz yaşamını savunma gücünü, Spinoza’nın deyişi ile “conatus”unu* artırmalı. Bu açıdan bakınca Covit 19’un insanı bir temel soruyla baş başa bıraktığı düşünülüyor:

Nasıl Yaşamalıyım? Nasıl Yaşamalıyız?

Bu neredeyse insanla birlikte var olmuş ve var olacak olan bir sorudur. Sorunun değişik yanıtları genel olarak iki öbekte toplanabilmektedir:

İnsan zevkle, keyfle, eğlenceyle, kendisini hazlara bırakarak mı yaşamalıdır, yoksa sağlıklı ve dinç olacak biçimde ölçülü ve bilinçli mi yaşamalıdır?

Ayrı deyişle, “yaşama” zevklerde mi temellenmeli, yoksa sağlıkta mı?

Soruna yanıtların en önemlilerinden biri Antik Çağ Ege Uygarlıklarında ortaya koyulur ve bu yanıt günümüze dek gelir.

Epikuros

Antik Çağ’da “yaşama”yı sorun etmiş birçok filozof var, öyleyse neden Epikuros? O bu sorunla ayrıntılı olarak ilgilenen ve oldukça etkili olan ilk filozoflardan biridir. Öte yandan Epikuros’un zevk anlayışı olabildiğince çarpıtılmış, hiç söylemediği biçimde yorumlanmış ve bu biçimiyle 20. yy’a kadar etkili olmuştur.

Birkaç örnek vermek gerekirse, ilkini Epikurosculuğun tanımında görürüz. Oxford English Dictionary’de Epikuroscu birey şöyle anlatılır:

Kendisini dünya zevklerine adamış, lüks içinde yaşayan şehvetli ve obur kişi.

Bu tanıma koşut iki filim vardır:

La Dolce Vita (Tatlı Hayat). F.Fellini’nin 1960 yılında yaptığı Marcello Mastroianni, Anita Ekberg’in önemli rolleri paylaştığı film. İkinci film ise Marco Ferreri’nin 1973 yılında yaptığı La Grande Bouffe (Büyük Tıkınma). Filimler çarpıtılmış Epiküryen yaşamaya ince bir eleştiriyi içermektedirler.

Epikuros’un ortaya koyduğu yaşama biçimi ne Antik Çağ’da ve ne de sonraki zamanlarda yapılan yorum ve uygulamalarıyla hiç bağdaşmaz, hatta taban tabana zıttır. Oldukça sade, abartılmamış bir yaşamı savunan Epikuros (İ.Ö.341- 270) geniş bir bahçede yer alan okulunu Atina’da İ.Ö. 306 yılında kurar. Bu okulda insanın tinsel dinginliği, dostluk, huzur önemlidir. Maddi hazlara oldukça ölçülü yaklaşılır. Örneğin, Epikuros bir gün dostlarından birine “Bana bir teker peynir gönder de arada sırada kendime ziyafet çekeyim,” der. Bu istek elbette Oxford sözlüğündeki saptamaya hiç uymaz.

İnsan mutlu olmak ister ve “yaşama amacı” olarak da mutluluğu gösterir.

Haklıdır. İnsan doğası gereği acıdan, üzüntüden, sıkıntıdan, kaygıdan uzak durur, hatta kaçar. İnsan mutlu olmak ister fakat mutlu olma yolu söz konusu olduğunda değişik zevkleri, hiç olmazsa acı, üzüntü, sıkıntı, kaygı duymadığı varlıklı ve sağlıklı bir “yaşama”yı gösterir. Zevkler ve sağlık.

Epikuros ne o ne de o çizgisinde düşünüyor. Yani ne yalnızca zevkler, ne de yalnızca sağlık; o zevk ve sağlığı dengeli olarak bir araya getiren yaşama biçimini öneriyor, dahası öyle yaşıyor.

Yaşamayı biçimlendiren zevk mi olmalıdır, sağlık mı?

Soruya pek çok kişi “sağlık” diyecektir. Yaşama üstüne ağırbaşlı her düşünce “sağlık” diyecektir.

Ne var ki insanlar zevklere kapılma konusunda pek rahattırlar. Zevklerin bağlayıcılığı çok zaman sağlığı bastırır. Ardından sokaklarda, salonlarda düğünler, törenler, ziyafetler, toplantılar, sağlığı umursamayan yaşantılar. Pandemiye aldırmayan, ölümü önemsemeyen girişimler, kısacası sorumsuz yaşamalar.

Oysa pandemi koşulları bize sanki şöyle bir yaşama tutumunu öneriyor:

Bireyin kendisi için istediği bütün insanlar için gerekli olmalıdır ve birey bütün insanlar için gerekli olanı kendisi için istemelidir. Bu sürdürülen günübirlik yaşamadan daha yüksek bir yaşamadır. İnsana daha çok yakışan bir yaşama. Böylesine yüksek bir yaşama için hazırlıklı olmak gerekiyor.

İşte bu noktada hazırlıksız yakalandık.
 
 

Devam edecek…

 
 
Prof. Dr. Atilla Erdemli
 
 

Notlar & Açıklamalar:

Conatus: Erken dönem psikoloji ve metafizik felsefelerinde conatus (/ koʊˈneɪtəs / Latince “çaba; çaba; dürtü, eğilim, eğilim; girişkenlik; çabalamak”) var olmaya devam etme ve kendini geliştirmeye yönelik doğuştan gelen bir eğilimdir.

Bu “şey” zihin, madde veya her ikisinin bir kombinasyonu olabilir. Bin yıl boyunca, önemli katkılarda bulunan on yedinci yüzyıl filozofları René Descartes, Baruch Spinoza, Gottfried Leibniz ve Thomas Hobbes dahil olmak üzere birçok farklı tanım ve muamele formüle edildi.

Açıklamanın devamı için Wkipedia‘nın ilgili sayfasını ziyaret edebilirsiniz.    ⇡⇡⇡
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan