Yaşamak Yaratmaktır

Korona Günlerinde Felsefe | 11

29 Ocak 2021

Yazı: Korona Günlerinde Felsefe | 10 | Yazan: Prof. Dr. Atilla Erdemli

İndeks

Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 1
Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 2
Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 3
Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 4
Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 5
Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 6
Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 7
Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 8
Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 9
Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 10
Korona Günlerinde Felsefe 👉🏻 Bölüm 11
 

Bölüm 11

 
Kimi sorular var ki karşılaşınca ilkin anlaşılmaz, anlamsız, saçma, hatta gereksiz ve kimilerine de aptalca gelebilir. Bir çok insan bu tür sorulara arkasını dönüp gider; kimileri gülüp geçer, kimileri de bir şey söylenmemiş gibi davranır. Buna karşın soruda derinliğine çeken, durup düşünmeyi kımıldatan, alaca karanlıkta kalmış, bilir sanıp da pek bilemediğimiz yanlar vardır.

Söz gelimi, insan niçin değerlidir?

Soruyu biraz durup, ilkin kendimize soralım.

Ben değerliysem niçin değerliyim?

“Ben değerli filan değilim, işte yaşayıp gidiyorum, o kadar” deyip geçeceklere sözüm yok. “Bilmiyorum” ya da “Bana ne!” diyenlere de.

Şöyle soranlar da olacaktır; “İnsan gerçekten değerli midir?

Bu soru üstüne bir şeyler söylenebilir. Söz gelimi, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi var; 1948 yılında kabul edilmiş 30 madde; hepsi insanın değerli oluşuna dayanıyor. İnsanın değerli oluşuna dayanan insan haklarıyla ilgili dernekler var; çocuk hakları , kadın hakları, hasta hakları vb gibi pek çok kurum ve kuruluş aynı temele; insanın değerli oluşuna dayanmaktalar.

Bu durum, sorunun yanıtını içermiyor:

Diyelim ki, insan değerlidir, öyle ise bu değer nereden geliyor?

Soruya değişik yanıtlar denenebilir; söz gelimi insanın akıl sahibi olduğu, duyguları olduğu, öngörüsü bulunduğu, teknoloji yaratabildiği, sanat yarattığı, uygarlık yarattığı vb bir çok özellik sayılabilir. Öte yandan, insanı değerli görmek bir alışkanlık da olabilir. İnsanın değerli olduğunu doğrudan dolaylı işleyen filimler, romanlar, felsefeler, söylevler, efsaneler, şarkılar, sahne gösterileri, resimler, yontular… pek çok etkinlikler var. İnsanlar bu akışa kapılıyorlar, bir süre sonra bu yolda kimseye ödün vermez oluyorlar: İnsan değerlidir, o kadar…

Bir deneme yapsak ve pek çok kişinin duyacağı yüksek sesle “İnsan değersizdir” diye bağırsak sanırım sert tepkilerle karşılaşırız, kimileri aklımızdan kuşku duyarlar. Oysa biz o sırada tarih kitaplarını dolduran ve insanın savrulup atıldığı, barbarca kullanılıp harcandığı olayları, katliamları, engizisyon işkencelerini ve benzer nice vahşeti göz önünde bulunduruyor olabiliriz.

“İnsan niçin değerlidir?” sorusunun genel-geçer bir yanıtı varsa ve bu yanıt değişik bakımlardan önemle temellendiriliyorsa, insanlar kavgalarda, savaşlarda, salgınlarda, yoksulluklarda neden ölüp gidiyorlar? İnsanın insana bu umursamazlığı nereden geliyor? İnsanlar neden birbirlerini ötekileştiriyor, düşmanlaştırıyor, kötülüyor, kimisi çıkarı, kimisi savunma için sa-dırıyor.

Bizde bir söz vardır: ”İnsan eti batar” derler. Böyle durumlarda İnsanın değeri elbette kuşkulu oluyor. Kuşkulu her durumun değeri de sallantılıdır.

Soru yeniden ortaya çıkıyor: İnsan niçin değerlidir?

Din büyükleri, din bilgeleri insanın değerini Tanrı’ya bağlayacaklardır. Bu konuda dile getirecekleri pek çok şey olduğunu biliyorum. Burada bir Rönesans düşünürü ve hümanisti Giovanni Pico della Mirandola’nın bir düşüncesi akla geliyor:

Tanrı, insanı tamamlamadan kaba bir taslak olarak yaratmış ve gerisini insana bırakmıştır. Kendini yaratmak, özünü bulmak insanın görevidir. Mirandola’nın insan anlayışındaki kendi yerini kendisi yapan varlık savı insanın hem “yaşama sorunu”nu ve hem de önemini göstermektedir. Sorun da, önemi de mitolojiyi çağrıştıran bir “insanlık durumu”na geri gitmektedir: İnsan hazır ve donatılmış olarak dünyaya gelmez; insan belirsizlik içine doğar.

Burada yukarda değinilen bir soru yanıt istiyor:

Değerlerin kaynağı nedir?

Doğada “değer” diye bir şey yoktur. Değer yalnızca insanın dünyasındadır. “Değer”i “insan” yaratır. Daha doğrusunu söylemek gerekirse; –Lütfen kimse kusura bakmasın!- değer bir fiksiyondur. Değerleri insan uydurur. İş olsun, oyun olsun diye değil; zorunlu olduğu için. İnsanın tüm değerleri, tüm yaşamı “…mış gibi”ye dayanır. İnsan belirsizlikten, boşluktan, dayanaksız olmaktan kurtulabilmek için, kısacası yaşayabilmek için olumlu olumsuz değerleri, onlara uygun davranma, çalışma, mutlu olma, mutsuz olma, kavga etme, savaşma kısacası “yaşama” dediğimiz o müthiş ağı sanki gerçekmiş gibi yaratmak zorundadır. Yaratır da.

Değerlerin ilk var olduğu yer “dil ortamı”dır.

Orada kavramlar tarafından taşınırlar. Kavram ve taşıdığı değer belirsizliğe koyulan sınırdır. İnsan o sınırlar içinde rahat eder; neyi, ne zaman, nerede, nasıl, ne kadar ve niçin yapacağını kestirebilir. Kavramlar yaşamanın devinimi içinde genişleyip, derinleşip, çok yönlü, çok anlamlı olabilirler. Aynı devinim kavramın taşıdığı değer için de söz konusudur. Yaşamanın bu canlılığı içinde bazı değerler bütün zamanlar ve bütün insanlar için değişmezler. Bu değişmez değerler değişen davranışlara temel oluştururlar. Değişen davranışlar insanın bireyliğinin, özgünlüğünün göstergeleridirler.

Bu küçük söyleşi “değerler” üstüne söylenmesi gerekenlerin çoğunu kapsamıyor. Konu oldukça geniş. Yeri geldikçe “değerler” konusunun değişik yanlarına değineceğim.

Şimdi geriye, baştaki soruya dönmek istiyorum: İnsan niçin değerlidir?

Sorunun önemli bir yanıtı şöyle olsa gerek: İnsan, insanı değerli bir varlık olarak gördüğü için insan değerlidir. Bu yanıt denemesi bile ele alınmayı gerektiren önemli sorunlar içeriyor. İyi ki, böyle.
 
 

Devam edecek…

 
 
Prof. Dr. Atilla Erdemli
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

1 Comment

  • Yanıtla Hatice Kopuz 29 Ocak 2021 at 10:46

    Çok güzeldi.
    Kaleminize, yüreğinize sağlık.

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan