Roman

2 | Yok Olmak İstiyorum

19 Mart 2022

Öykü: Yok Olmak İstiyorum | Yazan: Didem Çelebi Özkan

 

İndeks

Arım, Balım, Peteğim | Bölüm 1
Yok Olmak İstiyorum | Bölüm 2
Benzer Hikâyelerin Karşı Tarafları | Bölüm 3
Sevgililer Günü | Bölüm 4
Boynuz Tarlası | Bölüm 5
Fazla Yakışıklı | Bölüm 6
Hayatımın Hatasını Yapıyormuşum | Bölüm 7

 
Soluklarını tutmuş Meltem’in Dilara’nın sorusuna cevap vermesini bekliyorlardı. Gözlerini devirip başını onaylar şekilde salladıktan sonra anlatabilmek için duyduğu cesareti kadehinde bulacakmış gibi önce büyük bir yudum aldı şarabından, ardından hiçbirinin yüzüne bakmadan elindeki kadehe odaklanarak konuşmaya başladı.

“WhatsApp’ı açtım. Şöyle hızlıca konuşmaları kaydırdım, göze batan bir şey yoktu. Ben, arkadaşları, işle ilgili mesajlar… Rahatlamıştım, biraz da utanmış. WhatsApp’tan çıktım, elimi yakan telefonu hızlıca komodinin üzerine bıraktım. O esnada ana ekranda, içinde bazı uygulamalar olan bir klasör dikkatimi çekti. Uygulamalardan biri Telegram olmasa ve onun da sembolünü bilmesem fark etmem mümkün olmazdı sanırım” dedikten sonra bir an durup devam etti; “Belki de benden kuvvetli bir güç, o gece bana bir şeyleri göstermek istiyordu, bilmiyorum. Her şey o kadar tesadüfen ilerliyordu ki… Neyse telefonu yeniden elime aldım, klasörü tıkladım. Telegram, Signal, Viber, Wire, Kik. Bir kısmının adını dahi duymadığım bu uygulamaların, WhatsApp gibi anlık mesajlaşma programları olduğunu öğrenecektim birkaç dakika içinde. Önce Telegram’ı açtım.”

Bu noktada bir kez daha sustu Meltem, bakışlarını kadehinden ayırıp tek tek arkadaşlarının yüzünde gezdirdi. Hiçbiri konuşmaya cesaret edemiyordu. Meltem devam etti:

“Bir kadın değil, birçok kadın ve birkaç ay değil, birkaç yıl geriye giden yazışmalar vardı. O kadar eminmiş ki asla telefonuna dokunmayacağıma, konuşmaları silme tenezzülünde dahi bulunmamış. Bilmiyorum en çok hangisi yaraladı; yazışmalar mı, yoksa yakalanmamak için çaba dahi sarf etmemiş olması mı.”

“Şerefsiz köpek” diyen Defne’nin sesiyle hepsi irkildi bir anda. Nazik arkadaşlarından gelen bu beklemeyen çıkış şaşırtmıştı her birini.

“Şeref. Evet, bir şerefi olduğunu ben de düşünmüyorum artık. 18 yıl! Üniversitede dört yıl flört, ardından 14 yıllık evlilik. Üç çocuk. Fakat şimdi düşünüyorum da sanırım daha evliliğimizin ilk yıllarından beri aldatılıyormuşum. Ne kadar salakmışım.”

Son cümlenin ardından gözleri dolunca bakışlarını yeniden elindeki kadehe çevirdi. Arkadaşları aynı anda, bunun ne onun suçu ne de salaklığı olduğunu söylüyorlardı. Fakat geçmiyordu Meltem’e sözleri. Bu kadar yıl kandırılabildiyse bu saflıktan öte bir durum olmalıydı. Nasıl, nasıl görememişti?

“Sadakat” dedi, “daimi emek isteyen bir erdem. Sadık kalmak, kadın olduğum için daha mı kolay sanki?! Saçmalık! Karnımdaki kelebeklerden, flörtün verdiği heyecandan, her şeyden vazgeçtim ben. Sadık kalmayı tercih ettim, evet bu bir tercih ve bunun için her gün çaba sarf etmek gerekiyor. Değil aldatmak, bir adamla yanlış anlaşılabilecek bir diyaloğa dahi girmedim. Peki ya paşam? O hem evliliğin nimetlerinden yararlansın hem de canının çektiği her teni elde etsin, hatta aşk yaşasın. O yazışmalarda bana yıllardır söylemediği sözleri okudum ben.”

“Allah belasını versin!” diyen Dilara’ya “Allah’ı bilmem ama ben ona gerekli her belayı yaşatacağım, göreceksiniz.”

“Kadınlar kimmiş?” diye sordu Defne sakince.

“Ooo yelpaze çok geniş. Türkünden Rusuna kadar geniş bir alanda hizmet alıyor beyefendi. Fakat en sık yazıştığı, yazışmaların en eskiye gittiği, Ulyana adında Ukraynalı bir kadındı.”

Ukraynalıyı duyunca sırtlarından bıçaklanmışçasına acı bir ifade yerleşti kadınların yüzüne. Her Türk kadını gibi usanmışlardı adamların Rus, Ukraynalı sevdasından.

“Hiç öyle sarsılmayın. Ukrayna denince aklınıza gelenle bu kadının bir alâkası yok.”

“Nasıl yani?” diye sordu Esra.

“Fotoğraflarını yollamış Ediz’e. Bu ırk düşünülünce boyum kadar bacağı olan, manken gibi kadınlar akla geliyor ama Ulyana benden kısa, pörtlek gözlü, balık etli bir kadın.”

“Şaka yapıyorsun herhalde?” diye sordu İdil.

“Yok yapmıyorum. Bütün yazışmaların ve fotoğrafların ekran görüntüsünü alıp kendime yollamıştım. Göstereyim size” dedikten sonra telefonundan kadının fotoğraflarını açtı.

Meltem, “Sadece genç. Benden en az on yaş ufak” derken telefonu elden ele dolaşıyordu.

“Bula bula bunu mu bulmuş? Bir de senin üstüne! Pes!!! Varoş bir şey bu yaa!” dedi Dilara tiksintiyle.

“Ne olacaktı ki?” derken bir yandan alaycı bir yandan da acı olarak ifade edilebilecek bir gülüş yerleşmişti Meltem’in yüzüne. “Daha komiği ne biliyor musunuz?” diye devam etti; “Yazışmaları okurken bir an ‘Acaba Ediz’in telefonu üzerinden başka biri mi yazışıyor?’ diye düşündüm.”

“Nasıl yani?” diye sordu Esra.

“Kadının İngilizcesi berbattı. Ediz İngilizceyi kusursuz konuşur. Fakat yazışmalarda oldukça kötü bir İngilizce ile cevap veriyordu. Böyle konuşmak için çaba sarf etmesi gerekir resmen. Neyse sonunda kadın anlayabilsin diye onun seviyesinde konuştuğuna karar verdim, başka bir açıklama da bulamadım.”

“Çok zavallı bu erkekler” dedi Defne.

Meltem şarabından bir yudum daha aldıktan sonra devam etti:

“Yaa ben, Ediz’in bana(!) bir kere emoji kullanarak mesaj attığını görmedim, hatta emojilerden haberi bile olmadığını düşünürdüm. Meğer kullanabiliyormuş; kalpler, balonlar, öpücükler havada uçuyor yazışmalarda. ‘Seni Seviyorum’lara girmiyorum bile.”

“Mahvolmuş olmalısın bunları okuduğunda” dedi İdil. Arkadaşını nasıl teselli edebileceğini bilemiyor, yanlış bir şey söylemekten korkuyordu. Meltem anlatmaya başladığından beri onunla kurduğu empati, yüreğinin üzerine bir fil oturmuşçasına nefessiz bırakıyordu İdil’i.

“Oldum” diye cevapladı Meltem. “O öyle yatakta her şeyden habersiz uyurken tepesinde elimde onun telefonu, başka kadınlara yazdığı aşk sözlerini okuduğumda son 18 yılım gözlerimin önünden geçti, onun için vazgeçtiğim her şey; kariyerim, hayâllerim, evliliğimiz boyunca devamlı çabalayıp durmama rağmen onun daima eleştirecek bir şeyler bulması, parmağımı versem elimi, elimi versem kolumu, kolumu versem tüm bedenimi istemesi ve gene de yetmemesi… Çamurdan yapmaya çalıştığı bir süs eşyası gibi elleriyle şekillendirmek isterken sonuç istediği gibi olmadığı her sefer yere fırlattığında daha ufak parçalara ayrılmam… Ve tüm bunlar olurken dışarıya kusursuz evliliğin tablosunu çizmek zorunda hissetmem. Bana bir kez ‘Seni seviyorum’ demesi için kırk takla atarken onun aylarca kasıtlı olarak -beni cezalandırma yöntemlerinden biri buydu; sevilmediğimi hissettirmek- bunu söylememesine katlanmışken, başka kadınlara bu cümleyi fütursuzca kurabilmiş olmasını okumak, evet, hiç kolay değildi.”

“Ben olsam uykusunda kafatasını o telefonla ikiye ayırırdım” dedi Dilara. Büyük ihtimalle de yapardı. Meltem ise aralarındaki en soğuk kanlı kadındı. Üç erkek çocuk yetiştirmek, bir zamanların o deli fişek kadınına sakin, sabırlı, tepkilerinde kontrollü olmayı öğretmişti.

Okuduğu ilk mesajlardan sonra yatak odasının ışığını kapatmış, elinde Ediz’in telefonu salona geçmiş, bütün yazışmaların ekran görüntüsünü alıp kendine yollamıştı.

Meltem yeniden sessizleştiğinde Defne “Nasıl görüşüyorlarmış peki?” diye sordu.

“Ediz, ayın yarısını iş seyahati diye, yurt dışında geçiriyor biliyorsunuz. Ama bana bir kez bile ‘Ukrayna’ya gidiyorum’ dememiştir evliliğimiz boyunca. Tabii pasaportunu elime alıp kurcalamadığım için ‘Almanya’ya fuara gidiyorum. Uzak Doğu’da bir ülkeye toplantıya gidiyorum’ ıvır zıvır dediğinde aklımın ucundan geçmiyordu adamın Ukrayna üzerinden buralara gidebileceği. Diyorum ya Ukrayna’nın adı bile geçmemiştir aramızda bugüne kadar.”

“Vayy be, ne işler, ne işler… Beyefendi kapı komşusu yapmış yani Ukrayna’yı” diye irice açılmış gözlerle kendisine bakan Esra’ya döndü Meltem ve “Daha acayip hikayeler de var?” dedi usanmış bir tonda.

“Bunların daha acayibi de var yani?” diye soran Dilara’ya; “Var, evet” deyip ardında da susunca kızlar hep bir ağızdan “Eee?” diye sordular.

Meltem derin bir nefes aldı. Tüm bunlardan o kadar yorulmuştu ki… Şimdi anlatırken o geceyi anbean yeniden yaşıyordu ve bu hiç kolay değildi. Gene de bir kere başlamıştı, sonuna kadar gidecekti. “Ediz’in arkadaşı Çınar’ı tanıyor muydunuz siz? Hiç karşılaşmış mıydınız?” diye sordu.

Defne “Ebru’nun eşi olan Çınar’dan mı bahsediyorsun?” diye sordu.

Meltem “Evet evet, o” diye cevaplarken Ebru ile Defne’nin dernekten arkadaş olduklarını anımsadı. Diğerleri tanımıyorlardı bu çifti.

“Eee ne olmuş bu insanlara?” diye sordu Dilara.

Meltem “Çınar’ı da Ebru’yu da severim ben” diye söze girdikten sonra yanlış bir şey söylemişçesine başını iki yana sallayarak düzeltti cümlesini; “Yani severdim. En azından Çınar için geçmiş zaman kullanmak zorundayım artık” dedi.

Kızlar bölmemek için susuyorlardı, Meltem devam etti.

“Ediz, dört beş ay önce, bir arkadaşı ile birlikte geleceğini ve kendi arkadaşı ile tanıştırabileceği Ulyana’nın bir kadın arkadaşı olup olmadığını sormuş yazışmalarda. Ulyana da arkadaşının fotoğrafını yollamasını istemiş Ediz’den.”

“Yuhhh! Kadın tipine göre mi seçecekmiş?” diye araya girdi Dilara.

“O kadarını bilemeyeceğim. Sonuçta Ediz yollamış fotoğrafı. O gece o kadar sinirliydim ki Ediz’in yolladığı fotoğraftaki adamın kim olduğunu çıkaramadım bile, tanımadığım biri olduğunu düşünmüştüm ilk anda. Saatler sonra fotoğraflara bir kez daha bakarken anladım kim olduğunu. Çınar’dı fotoğraftaki adam.”

“Eeee gitmiş mi Çınar Bey(!) de Ediz’le birlikte Ukrayna’ya?” diye soran İdil’i “Evet gitmiş” diye onayladı Meltem sakince.

“Tanrım, kusacağım sanırım” dedi Defne, sonra alelacele; “Özür dilerim Meltem, bir an kendimi tutamadım” diye ekledi mahçup bir şekilde.

“Yooo son derece haklısın. Öyle şeyler okudum ki ben kendim nasıl kusmadan atlattım o geceyi, ona şaşırıyorum.”

Hepsi Meltem’in okuduklarını merak ediyor fakat bunları anlatırken dahi oldukça zorlanan kadını, kendi anlatmak istediğinden fazlasıyla karşı karşıya bırakmamak için susmaya gayret ediyorlardı. Sonunda Meltem devam etti:

“Sanırım en ağır cümlelerden birini, dördünün buluştuğu gecenin ertesi sabahında yazdığı mesajda okudum” dedi. Sustu bir süre, sonra ellerine diktiği bakışlarını dirayetle yukarı kaldırdı ve “‘Kokun hâlâ üzerimde’ yazmıştı” dedi, titreyen bir sesle devam etti; “İşte 18 yıllık sadakatimin ödülü tüm bunları okumak oldu.”

Ağır bir sessizlik çökmüştü masaya.

İdil sıkıntıyla “Sonra ne yaptın? Tüm bunları okuduktan sonra yani? Tanrım kendim ne yapardım düşünemiyorum bile” dedi.

“Telefonundan aldığım ekran görüntülerini onun WhatsApp’ından kendime yolladım. Gelenleri önce telefonuma kaydettim, ardından da maille yine kendime attım. Silinmesini, kaybetmeyi göz alamazdım. Ediz’in telefonundan ekran görüntülerini ve WhatsApp hareketlerini de silmedim. Neleri okuduğumu ve kendime yolladığımı görsün istiyordum çünkü. Telefonu Ediz’in başucuna geri bıraktım. Ufak bir çantaya o geceyi geçirecek kadar eşya koyup evden çıktım.”

Dilara “Ne?! Nereye gittin gece yarısı?” diye sordu.

“Çırağan’a.”

“Şaka yapıyorsun” diye inanamaz gözlerle baktı İdil arkadaşına.

“Yooo yapmıyorum. Boğaz manzaralı bir odaya yerleştim, ödeme için de Ediz’in bendeki ek kartını verdim.”

“İnanılmazsın gerçekten. Eee sonra?” diye sordu İdil. Hikâye dramdan intikama dönünce hepsinin modu biraz olsun toparlanmıştı.

“Odaya girince Ediz’i aradım. Telefonun bayağı bir çalması gerekti uyanması için. Sonunda açtı, ekranda benim adımı görünce sanırım bir aptal olmuştur. Neyse açtığında ‘WhatsApp’ına bak rezil’ dedim ve telefonu kapattım.”

Kızlar bir gerilim filminin en heyecanlı sahnesindelermiş ve bir şeyi kaçırmaktan endişe ediyorlarmışçasına neredeyse soluklarını tutmuş, gözlerini kırpmadan Meltem’i dinliyorlardı.

“Telefonu kapattım. WhatsApp’ı açtım. Ediz de çevrim içi olmuştu anında. Ve başladım. Hayatımda kocama ‘aptal’ dahi demekten imtina eden ben, gün yüzü görmemiş küfürler yazdım. Durmadan. Sabaha kadar. Kendime engel olamıyordum. Adrenalin, hırs, yaralanan gururum… Bir şey kopmuştu sanki bende. Ben, ben gibi değildim. Ne yazdıysam hepsini okudu. Tek satır cevap yazmadı. Küfür edecek söz bulamadığımda anneannem gibi saydırmaya başlamıştım ama gene de susamıyordum. En son artık ‘Teneşir paklar inşallah seni’ yazıyordum. Ve sonunda sabah ‘Yeter artık’ yazdı. Ne istiyormuşum, utanmadan bunu soruyordu; ‘Ne istiyorsun, boşanmak mı?’ Boşanmak mı istiyormuşum, yok nikah tazelemek istiyorum. ‘Evet’ yazdım. ‘Küfür etmeyi kes artık’ diye cevapladı.”

Bu noktada Dilara araya girdi sinirle; “Pişkinliğin bu kadarı da pes.”

“Dilara, sana yemin ediyorum, bana yaşattıklarını burnundan getirmeden çıkmayacağım bu evlilikten. Öyle edebimle çıkıp gideceğimi, 18 yılın hesabını sormayacağımı sakın düşünmeyin.”

Fazlasıyla sinirli olan arkadaşlarını uyarmaya, öyle yapma, şöyle yapma demeye kalkmadılar. İdil sadece “Hâlâ otelde mi kalıyorsun?” diye sordu.

“Hayır, ertesi gün eve döndüm” diye cevap verince Dilara “Nasıl yani? Ediz’le aynı evde misiniz?” diye sordu.

“Yok daha neler? ‘Boşanmak mı istiyorsun?’ sorusuna ‘Evet’ yazdıktan sonra ‘Çocukları okula yolla, birkaç parça eşyanı topla, evden ayrıl. Sakın akşam eve gelmeye kalkma’ yazdım. Elbette başta kabul etmedi. Eve gelmeye kalkarsa bütün siteyi ayağa kaldıracağımı, onu rezil edeceğimi, daha da beteri Ebru’ya yedikleri haltları anlatacağımı söyleyince başka birinin daha evliliğini bitirmeye neden olmamak için mecbur kaldı dediklerimi yapmaya.”

“İnanılmazsın gerçekten” dedi Defne.

“Değilim, yok olmak istiyorum, bütün bunların başıma geldiğine inanamıyorum. Böylesi bir aldatma, bu kadar kadın… Ben ve çocuklardan bağımsız, resmen bekar gibi yaşadığı bambaşka bir hayatı varmış. Benim diyen bekarın hayatında bu kadar kadın kolay kolay olamaz.”

“Anlamıyorum” diye söze girdi Dilara. “Defne’nin başına gelse anlayacağım” derken bir an Defne’ye döndü ve “Kusura bakma güzelim ama yıllardır tık yok aranızda, adam bir bok yese gene bir derece anlarım” deyince Defne “Iyyy kimle ne istiyorsa yaşasın, bana dokunmasın da” dedi.

Dilara, “Neyse konu bu değil” deyip yeniden Meltem’e döndü; “Sen aranızdaki cinselliğin oldukça kuvvetli olduğunu söylerdin hep. Bunca yıllık evli bir çifte göre sizin hâlâ tutkulu bir cinsel yaşamınız yok muydu?” diye sordu.

“Vardı evet. Bana yaşattığı onca üzüntüye rağmen yataktaki uyumumuz bizi hâlâ bir arada tutuyor olmalı, diye bile düşünürdüm. Meğer adam o kadar çok kadınla birlikteymiş ki ben de çeşit oluyormuşum sadece” dedi. Bu cümlenin ardındaki gerçekliğin Meltem’in yüzünde yarattığı acı o kadar netti ki masada kesif bir sessizlik oldu yeniden.

Sonunda deneyimli boşanma avukatı kimliği ile sessizliği bozan Esra “Davayı ne zaman açayım?” diye sordu.

Dilara’nın boşanmasına da o bakmıştı, Meltem’de de durum farklı olmayacaktı.

Konunun duygusal yanı geride bırakılmalı ve bir an önce hareket planı çizilmeliydi, devam etti konuşmaya; “Yazışmaları kendine yollaman iyi olmuş, kanıt olarak tek başlarına yeterli değiller fakat bu onları mahkemeye sunamayacağımız anlamına gelmiyor. Sürtüşmeliye gitmez ve anlaşmalı boşanma yolunu seçersek de bunları müzakere konusu edebiliriz.”

Meltem’in herhangi bir şey söylemesine fırsat vermeden Defne araya girdi; “Dur dur dur, fazla hızlı hareket etmiyor muyuz?” diye sordu. Dilara, Ediz’e duyduğu siniri çıkartacak yeri bulmuştu; “Hızlı mı?” diye kükredi. “Herifin daha ne yapmasını bekleyeceğiz, metreslerinden birini kuma diye eve getirmesini mi?”

İdil gözlerini kocaman açarak “Sus” diye yalvarıyordu Dilara’ya fakat Dilara çoktan gemi azıya almıştı, bu noktadan sonra sakinleşebilmesi için tüm öfkesinin içinden akıp gitmesi gerekiyordu. Önce okkalı küfürler savurdu Ediz’e ve yedi ceddine. Sonra mafyatik teoriler üretti; Ediz’in nasıl tek tek tırnaklarını söktüreceğine dair örneğin. Ardından tüm parasını alıp onu dımdızlak ortada bıraktıklarında bakalım hangi kadının onunla ilgileneceğine geldi söz. Ve.. Sonunda zemberek boşaldığında sustu.

Meltem çoğunu duymamıştı bile, dinlemiyordu. Anlatacakları bittikten sonra kendi içine dönmüştü. Yorgundu. Her şey bitsin istiyordu. Öncelikle de bu gece. Esra’ya döndü; “Hemen aç davayı. Çocukların velayetinden başka bir şey istemiyorum. Cehenneme kadar yolu var” dedi.

Esra “Canım benim” diye söze başladı ve devam etti: “Şimdi sinirlisin, bir an önce bu evlilikten ve Ediz’den kurtulmak istiyorsun fakat çocukların ve kendi geleceğin için bazı şeyleri güvenceye alman gerekiyor. Kadınların boşanma sırasında yaptığı en büyük hata bu oluyor genelde. Bak tecrübe konuşuyor, dinle lütfen beni. Sen de Dilara gibi olsaydın ‘Al ceketini çık’ derdim fakat üç çocuk var ortada. Lütfen, sadece her şeyi bana bırak. Ben en adil şekilde halledeceğim. Güven bana.”

Meltem’in dikbaşlılığını bilen İdil araya girdi:

“Meltem, gururunu sonra düşünürüz. Ne olur duygusal yaklaşma bu duruma. Bırak Esra doğru düzgün bir boşanma anlaşması hazırlasın. Biliyorum, ne olursa olsun Ediz iyi bir baba ve çocuklarını yarı yolda bırakmaz diye düşünüyorsun ama hayat neler gösteriyor, kendin için değilse bile o üç oğlan için mantıklı hareket etmek zorundasın.”

Meltem bıkkın bir hâlde “Nasıl biliyorsanız öyle yapın. Ben olmazsa olmaz şartımı söyledim; çocukların velayeti kesinlikle bende olacak. Gerisi umurumda değil” dediğinde Esra biraz çekinerek bir kez daha konuşmaya başladı.

“Canım benim, bir de dava sürecinde oldukça dikkatli davranman gerekiyor. Çocuk velayeti söz konusu olduğunda çocukları anneden alabilmenin en kolay yollarından biri onu iffetsizlikle suçlamak” dediğinde Meltem sonunda patladı: “Yuhhh!!! Herif başımda boynuz tarlası açmış ama sorgulanacak olan benim sadakatim mi olacak?”

Dilara’nın küfürleri ve Meltem’in bu son çıkışının ardından restoranın dip bir köşesinde olduklarına şükretti Defne içinden. Gerçi saat ilerlemiş ve mekanda az sayıda kişi kalmıştı ama gene de millete magazin olmaya gerek yoktu sonuçta. Kol kırılır yen içinde kalırdı, öyle değil mi? Kadınlar, başlarına ne gelirlerse gelsinler ulu orta sinir krizi geçiremezler, adamlar futbol maçı yüzünden birbirlerini bıçaklayabilir, kadınlar ise şirret olarak anılmak istemiyorlarsa daima yaşamı zarafetle karşılamalılardır. Kibarca gülümse, bacak bacak üstüne at, yüksek sesle konuşma, sakın insan içinde kahkaha atma -hafif kadınlar kahkaha ile güler- ve asla sinir krizi geçirme.

Defne seslerinin diğer müşterilere ulaşıp ulaşmadığını düşüne dursun Esra, Meltem’i sakinleştirmeye çalışıyordu:

“Güzelim, kimse senin sadakatini sorgulamıyor, ben olabilecekler konusunda uyarıyorum sadece. Biliyorum hayatında kimse yok ama yakın bir erkek arkadaşınla bile baş başa bir yere gitmemen, dışarda bizimleyken dahi fazla alkol almaman, sosyal medyada alkollü fotoğraf paylaşmaman gerekiyor. O gece evden gitmen iyi olmamış aslında, neyse ki sabah dönmüşsün. Bir daha asla evi terk etme.”

Meltem, Esra’ya döndü, ani bir sakinlik gelmişti üzerine, bakışlarında ise ürkütücü bir hâl vardı. Esra’ya doğru biraz daha eğildi; “O boynuz tarlasının aynısını onun da başında açmadan çıkmayacağım bu evlilikten” dedi.

Masadaki kadınlar Meltem’in kurduğu cümleden çok, bunu söylerlen ki hâlinden ürpermiş, şaşkınlık içinde arkadaşlarına bakıyorlardı. Önce Esra sıyrıldı bu efsunlu havadan; “Deli deli konuşma. Tamam kızgınsın, fiziken ve ruhen aldatılmış hissediyorsun, gururun kırıldı, intikam istiyorsun ama bunu yapmaya kalkarsan çocuklarını kaybedebilirsin. Gururun çocuklarından değerli mi?” diye sorduktan sonra biraz daha sert bir sesle ekledi: “Boşayayım ben sizi, ondan sonra ne bok yemek istiyorsan ye! Ama şimdi uslu duracaksın.”

Meltem korkutucu sakinliğini koruyarak cevap verdi; “Hiç sanmıyorum. Yapabileceğin tek şey boşanmayı bir an önce sonuçlandırmak. Elini çabuk tut o zaman canım arkadaşım.”
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 
Didem Çelebi Özkan
 
 

3. Bölüm 👇🏻

3 | Benzer Hikâyelerin Karşı Tarafları


 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

10 YORUMLAR

  • Yanıtla Metin Çoban 19 Mart 2022 at 15:04

    Ulan Ediz, yüz kere söyledim sana; başka bir hat daha alıp “şirket telefonu” diyecektin. Bir de o Çınar’ı niye getiriyorsun, bak 18 yıldır kankayız, ben hiç başka birini getirdim mi yanımda 🙂 Şimdi ben, Kiew’de savaş ortasında kaldım; senin hatun, benim hatun, bir de Çınar’ın hatun :))) Bari biraz, Dolar, Ruble falan gönderin, ben nasıl idare edeceğim 3 kadınla buralarda 🙂
     
    Sevgiler

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 19 Mart 2022 at 17:43

      Metin Beyciğim ne cevap vereceğimi şaşırdım yoruma. En iyisi ileteyim ben bu bilgileri Ediz’e, bir daha evlenirse ya da ilişkisi olduğu kadını aldatmak isterse bunlara dikkat etsin.
       
      Size harika bir hafta sonu diliyor, sevgilerimi yolluyorum.

      • Yanıtla Metin Çoban 20 Mart 2022 at 10:07

        Tabii ki yaptığım örnekleme çok yanlış, klasik erkekler ve aldatma yöntemleri.
         
        Burada Ediz’in aldattığı kadına da aşık olması ilginç bir durum. Mesafeli bir ilişkiyi yürütmeye çalışıyor hem de evliliğini yürütmeye çalışıyor. Diğer kadına karşı dürüst, evli olduğunu söylemiş. Ama karısına ve çocuklarına karşı dürüst değil. Olağandışı durumlarda maalesef bir taraf hasar görüyor. Bu da genellikle, evdeki kadın ve çocuklar oluyor. Ama aynı zamanda Ediz ve Yulya mıydı adı, ona da oluyor.
         
        Bu durum sadece erkekler için geçerli değil, kadınlar da aynı şeyi yapıyor. Sadece aldatan erkekler değil yani.
         
        Aşk karmaşık değil aslında, kime aşıksan yanında o olmalı. O varken de başkası olmamalı. Biz de böyle. Ediz artık eşine ve çocuklarına karşı elinden geleni yapmalı ve hayatlarından çıkmalı. Yapacak bir şey yok artık. Saatte bir olan boşanmalardan biri, yıkılan yuvalardan biri daha. Üzücü ama maalesef realite.

        • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 20 Mart 2022 at 10:44

          İkinci bir yorum 😁
           
          Ediz’in Ulyana’ya aşık olduğunu düşünmeniz ilginç. Sıraladığı sevgi sözcükleri sanırım bunu düşünmenize neden olmuş fakat erkeklerin bu sözcükleri son derece fütursuzca ve hissetmeden söyleyebildiğini biliyoruz. Ayrıca Ulyana tek de değil. Hepsine mi aşık Ediz 😉 Bunun aşkla ilgili olduğunu sanmıyorum. Aşkın olduğu yerde başka biri olamaz çünkü. Ulyana’ya da, Meltem’e de, diğer kadınlara da, kimseye sadık değil Ediz. Buna aşk denemez; eğlence, çapkınlık en fazla.
           
          Bir de Ulyana’ya dürüst olduğunu düşünmüşsünüz, evli olduğunu söylediğini varsaymışınız. Neden söylesin ki evli olduğunu? Ediz’in sizde bu derece dürüst bir adam izlenimi yaratmış olması ilginç.
           
          “Bu durum sadece erkekler için geçerli değil, kadınlar da aynı şeyi yapıyor” yazmışsınız. Elbette. Aldatmak tek bir cinse özgü değil. Fakat iki cinsin aldatma oranı arasında uçurum olduğu da aşikar. Ki ben eşinin aldatması ile yıkılan bir adam üzerine de bir hikâye yazmıştım: Karım Başka Birine Aşık Oldu!
           
          “Ediz artık eşine ve çocuklarına karşı elinden geleni yapmalı” yazmışsınız 😉 Meltem’in onun iyi niyetine ihtiyacı olduğunu sanmıyorum. Lütuf değil Meltem’in hayatından çıkması, Meltem’in kararı, gidecek elbette ve çocuklarına karşı görevi neyse yapacak, yapmıyorsa üzerine çökecek bir Esra var 😉
           
          Meltem ve Ediz tangosuna gelince o hikâye henüz kapanmadı; ne diyor Meltem “O boynuz tarlasının aynısını onun da başında açmadan çıkmayacağım bu evlilikten.” Kocalar çok alışmış sonuçlarına katlanmadan canlarının istediği gibi yaşamaya, arkada edebiyle göz yaşı döküp uslu uslu olanları kabul eden kadınlara. Sanmam Meltem’in bu kadınlardan biri olduğunu.
           
          Boşanmalar saatte bire niye düştü acaba diye düşündüğümde de şu sonuç aklıma geliyor. Kadınlar, evlilikteki daimi özverili taraf olmaktan usandı da o yüzden. Birkaç on yıl içinde ya dengeler yeniden kurulur ya da evlilik kurumu yekten ortadan kalkar. Haa bu da ayrı bir tartışma konusu; evlilik şart mı? Ama o da başka bölüme artık 😉

  • Yanıtla Ayşegül Milli 19 Mart 2022 at 17:08

    Bir dahaki bölüm için bu kadar ara vermeyelim lütfen ilk bölümle ikincinin arası biraz uzun oldu merakla bekliyordum zevkle okudum 👌🏻👌🏻👌🏻💯💯💯

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 19 Mart 2022 at 17:40

      Haklısınız Ayşegül Hanımcığım. Araya hastalık girince ötelendi yayın tarihi. Bundan sonra bir aksilik çıkmazsa iki haftada bir cumartesileri saat 07.00’de yayında olacak.
       
      Sevgiler ❤️

  • Yanıtla Burak Süalp 20 Mart 2022 at 17:09

    Sevgili baş editörüm, yanlış hatırlamıyorsam ilk bölüme yaptığım yorumda bu hikayende de karakterlerin ne kadar gerçekçi olduğunu yazmıştım. Bunun altını bir kere daha çizmek istiyorum. Her bir karakterin ayrı harika.
     
    Meltem’in başına gelenler oldukça tanıdık geldi. Özel olarak tanıdığım birinin benzeri şeyleri yaşamış olması nedeniyle değil. Tanıdığım ya da tanımadığım bir sürü insanın başına gelmiş olması nedeniyle. Yıllanmış ilişkinin üzerine gelen aldatılma hikayesi o kadar tanıdık, o kadar sıradan ki… Tam bu noktada bir kere daha tebrikler! Bu kadar gündelik bir konuya, karakterlerin yaşadıklarını, hissettiklerini bu kadar iyi aktaran bir metin kaleme almışsın. Okurken, sanki o arkadaş grubunun yanıbaşındaki masadan sohbete kulak misafiri oluyormuşum gibi hissettim.
     
    Hikayenin devamını merakla bekliyorum. Kalemine sağlık canım benim!

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 20 Mart 2022 at 18:25

      Canım benim, ne güzel, ne detaylı, ne motive edici bir yorum 😁😁🤗🤗
       
      Desteğinle daima daha ileriye (Semper Anticus) ✍🏻💪🏻
       
      Uzun bir yolu var bu hikâyenin. Keskin bir netlikte bu beş kadının seçecekleri yolları görüyorum desem pek doğru olmaz fakat bulanık da olsa yürüyebilecekleri patikalar zihnimde beliriyor. Onlarla birlikte bu yolları geçmek benim için de keyifli bir deneyim olacak 😁
       
      Desteğin için bir kez daha teşekkür ediyor, kocaman öpüyorum 🤗😘

  • Yanıtla Mecbure İnce 22 Mart 2022 at 20:28

    Günlük yaşamın içinde birçok insanın yaşadığı, tanık olduğumuz hikayeler. Kendini güncellemeden karşıdakini beğenmeyen, narsist insanlarla dolu toplum. Uzmanlık alanım değil ama doktora tezi yazacak kadar donanımlı ve bilgi sahibi oldum. Evdeki kadına “çantada keklik” olarak bakılan, çocuklarla ayakları bu evliliğe bağlanan, “Ne yaparsam yapayım nasıl olsa gidemez” diye düşünülen evlilikler. Ama unuttukları bir şey var.
     
    Nelerden vazgeçiliyor, kimler geride bırakılıyor, bilmiyorlar.
     
    Büyük bir heyecanla devamını bekliyoruz sevgilerimle 💐

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 22 Mart 2022 at 21:15

      Vaooowww şu cümlenize bayıldım: “Nelerden vazgeçiliyor, kimler geride bırakılıyor, bilmiyorlar.” 👏🏻👏🏻👏🏻
       
      Ben de boşandıkta sonra şu cümleyi kurmaya başlamıştım.
       
      “İki çocuğumun babasından vazgeçtim, benim için vazgeçilmeyecek bir adam olamaz bundan sonra.”
       
      Harika yorum ve desteğiniz için teşekkür ediyor, sizi kocaman öpüyorum ❤️😘

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan