Şahmeran'ın Çatal Dili

Kelebekler Zamanı

1 Aralık 2022

Yazı: Kelebekler Zamanı | Mirabel Kardeşler | Yazan: Feray Orman

“Çocuklarımızın, bu yoz ve zalim sistemde yetişmesine izin vermeyeceğiz. Bu sisteme karşı savaşmak zorundayız. Ben kendi adıma her şeyimi vermeye hazırım gerekirse hayatımı da.”
– Patria Mercedes Mirabel 1924

 
1960 yıllarında Dominik Cumhuriyeti’nde, ülkeyi yöneten diktatör Rafael Trujillo’ya karşıtlığı ile bilinen Mirabel Kardeşlerden Patricia Mirabel’in sözleri ile başlamak, 25 Kasım “Kadına Karşı Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü”nü anlamak için anlamlı bir giriş olacaktır diye düşündüm.

Patria, Minerva ve Maria Teresa Mirabel.

25 Kasım 1960 günü diktatör rejime karşı mücadele eden kelebekler. Hapishanedeki eşlerini görüşten dönerken Trujillo’nun adamları tarafından yolları kesilerek feci şekilde katledildiler. Daha sonra bu katliama kaza süsü verilse de kimse inanmayacaktı.

H. Arendt göre şiddet, sayılara ya da görüşlere değil, kullanılan araçlara dayanmaktadır. Ona göre devlet, en güçlü şiddet araçlarını elinde bulunduran merkezi otoritedir.

Mirabel Kardeşlerin ölümünde 6 ay sonra diktatör rejim çökertildi ve Trujillo’ya suikast düzenlenerek öldürüldü.

O günden beri Dominik Cumhuriyeti’nde ve dünyada bu üç kız kardeş hâlâ mücadelenin, onurun, vicdanın, adaletin ve kadın haklarının sembolü olmaya devam ediyor.

Devam ediyor çünkü şiddet bitmiyor. Her gün dünyanın bir yerinde bir kadına, bir çocuğa, bir hayvana, bir insana şiddet uygulanıyor. Sözde medeniyetin gelişmesi şiddeti durduramıyor.

Peki insanlar neden şiddet uygular?

Bence bu soru şiddeti anlamak adına önemli (her ne kadar bu sorunun cevabı kesin olarak bulunamadıysa da).

Eric Fromm, “İnsandaki Yıkıcılığın Kökenleri” isimli kapsamlı kitabında birçok saldırganlık türünden bahsetmiştir. Ancak insana ait olan saldırganlık türünü “yıkıcı saldırganlık” bir kitle katliamcısı veya sadist olan tek memeli hayvan olarak adlandırmıştır. Yani gerekçesiz ve haz uğruna uygulanan şiddet diyebiliriz.

S. Freud’a göre şiddet ya da saldırganlık yaşam içgüdülerimiz arasında ve Thanatos (ölüm Tanrısı) ile kol kola geziniyor.

C. G. Jung ise şiddet kavramı söz konusu olduğunda bizi kollektif bilinç dışına kadar götürüyor. Ne kadar çok bastırılmış duygular var ise gölge o kadar karanlık ve büyük olur diyor.

O halde, kimler şiddet uygular?

“Güçsüzler” diyebiliriz. Hayvan dünyasının aksine insanlarda şiddeti uygulayanlar güçsüzlerdir.
Türkiye’de yapılan bilimsel araştırmalara göre şiddet uygulayan bireylerin özellikleri
şunlardır:

  • Aile içi şiddete maruz kalma/tanık olma
  • Sinirli ve güvensiz kişilik
  • Öfke kontrolü sağlayamama
  • Başarısız ve sosyal becerilerde yetersiz, yalnız, düşük özgüven
  • Sevgisiz ve güvensiz ortamda yetişme
  • Empatiden yoksun, sorumluluk alamayan
  • Suçluluk duymayan
  • Ataerkil ve geleneksel cinsiyet rolü benimseyen
  • Ruhsal rahatsızlığı olan
  • Genelde düşük sosyoekonomik ve kültürel seviye

Bir insanın kendini gerçekleştirebilmesi için öncelikle, doğumdan itibaren giderilmesi gereken temel ihtiyaçlar vardır. Güvenli sevgi, özerklik, yeterlilik, kimlik duygusu, öz denetim, gerçekçi sınırlar ve duyguları ifade etme özgürlüğü.

Bu ihtiyaçlar giderilmediğinde birey güçsüzleşiyor ve çevresel uyaranların pekiştirmesi ile birlikte şiddete yöneliyor.

İşte bu yüzden şiddet uygulayan bir insanı anlamak yıkıcı şiddetin önüne geçmenin bence en doğru yollarından birisi.

M. Gandhi şöyle diyor:

“Söylediklerinize dikkat edin, düşüncelerinize dönüşür,
Düşüncelerinize dikkat edin, duygularınıza dönüşür,
Duygularınıza dikkat edin, davranışlarınıza dönüşür,
Davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlıklarınıza dönüşür,
Alışkanlıklarınıza dikkat edin, değerlerinize dönüşür,
Değerlerinize dikkat edin, karakterinize dönüşür,
Karakterinize dikkat edin, kaderinize dönüşür.”

Gandi’ye göre; “düşüncelerimiz kaderimizdir.”

O halde çocuklarımızı yetiştirirken kullandığımız sözler çok önemli. Çünkü kullandığımız dil belirleyicidir. Sünnet olmuş bir çocuğa,

“Sen artık erkek adam oldun.”
“Erkek adam ağlamaz” demek

ya da kız çocuklarına,

“Hanım hanımcık ol bakim!” demek eril bir toplumcu düşünceye dönüşecektir.

Yarattığımız dünya bizim düşünce biçimimizin ürünüdür. Nasıl düşünüyorsak öyle yaşıyoruz. Yıkıcı şiddetin olmadığı bir dünyanın mümkün olması nitelikli donanım, toplumcu eğitim politikaları ve bilgiye dayanıyor.

Şiddet güçsüzdür, bilgi ise güçlü… Bilginin ışık olduğu bir dünya dileğiyle.
 
 
Feray Orman
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

3 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 1 Aralık 2022 at 16:45

    25 Aralık’ın arkasındaki hikâyeyi bilmiyordum. İlgiyle okudum. Senin yalın üslubunla aktı gitti zaten yazı. Çok teşekkür ediyorum bu konuyu dergiye taşıdığın için.
     
    Emeklerine, kalemine sağlık canım 👏🏻❤️

  • Yanıtla Feray Orman 2 Aralık 2022 at 09:37

    Didemciğim çok teşekkürler. Fikirlerin değerli. Bu konuyu taşımama vesile olduğun için ayrıca teşekkürler.

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 8 Aralık 2022 at 09:04

    “Bu ihtiyaçlar giderilmediğinde birey güçsüzleşiyor ve çevresel uyaranların pekiştirmesi ile birlikte şiddete yöneliyor.”
     
    Feraycım, çok yerinde bir konu seçmişsin, tebrikler 🙏
     
    Bu paragraf her şeyi (olan bitenin sebeplerini) çok güzel özetlemiş. Her bireyin doğal haklarını beslemek zorundayız. İnsanlık haklarını kullanamadan yaşayanların “isyanına, tepkisine” ne diyebiliriz?
     
    Okuyanın bol olsun!

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan