Şahmeran'ın Çatal Dili

Mutsuzluğa Alışmak

14 Eylül 2023

Yazı: Mutsuzluğa Alışmak | Yazan: Feray Orman

Şiddet Üzerine adlı kitabında Hannah Arentd şöyle yazmıştır:

“Otoriteyi korumak için, kişi ya da makama duyulan saygıyı ayakta tutmak gerekir. Dolayısıyla otoritenin en büyük düşmanı ve onu zayıflamanın en kesin yolu, kahkahadır”.

Farkında mısınız? Kahkaha sesi yükselmiyor artık bu ülkede.

Kahkaha atan kadınlar zaten suçluydu, davetkâr sirenlerdi, kahkahaları lekeliydi.

Şimdiler de sadece kadınların değil, erkeklerin, gençlerin, yaşlıların, sevgililerin, ailelerin de kahkahalarını duyamaz olduk.

“Mutsuzluk aniden gelmez, onu hazırlayan nedenler vardır” argümanından yola çıkarsak eğer, Türkiye’de geleceğin insanlara mutluluk getiremeyeceği olgusu, birçok insanda hastalık olarak karşılık buldu bile.

Depresyon ve çeşitleri, kaygı bozuklukları ve ona bağlı nevrozlar, somataform bozukluklar dediğimiz psikolojik kökenli fiziksel hastalıklar… Liste uzun.

Kimse mutsuzluğa alışamaz; alışmamız istense de, insan ruhu mükemmel tasarlanmıştır. Dolayısıyla aynı duyguyu sürekli taşıyamaz.

Toplumun ruh sağlığı müthiş bir sinerji oluşturur. Tıpkı gökyüzünde aynı yönlere doğru senkronize bir şekilde dans eden kuş sürüleri gibi. Nitekim birey de içinde bulunduğu sürüden etkilenir ve o toplumun hissettiği duygusunu içine alır.

O yüzden markette, sokakta, okulda, işte gördüğümüz insanların yüzündeki derin mutsuzluk ve kaygı bize de sirayet ediyor.

İşsizlik, eğitim düzeyinin ve niteliğinin düşmesi, olumsuz yaşam olayları, baskıcı yönetimler, bireyin yaşam haklarının elinden alınması, toplumsal iletişim ağında çözülmeler, toplumsal dayanışmanın bozulması, iç ve dış göçler, ekonomik politikalar, depresyonun artış nedenlerinden sadece birkaçı olarak araştırılması gereken konulardır.

Bireyin kendi ruh sağlığı, beraberinde getirdiği çocukluk travmaları, ve kişilik özelliklerini gelen bu mutsuzluğa eklersek, eşittir atalet sendromu (psikolojik eylemsizlik) sonucu karşımıza çıkacaktır.
Öğrenilmiş çaresizlik, atalet sendromunu oluşturan duygu olarak karşımıza çıkar. Sürekli umut etmek, mücadele vermek ve her seferinde başarısız olma kitleyi bu duyguya götürebilir ve takatsizlik oluşur.

Öğrenilmiş çaresizlik içinde bol şiddet, aşağılanma, hakaret, adaletsizlik, diğerine güvenememe gibi öncüllerden oluşur.

Bebek fil kaçmayı defalarca dener, fakat kendisinin zinciri koparmaya da çiviyi sökmeye de gücü yetmez. Yıllar geçer, bebek fil büyür ve hâlâ zincire bağlı şekilde bekler. Artık fil güçlüdür, zinciri koparabilecek ve kazığı sökebilecek gücü vardır fakat fil kaçmayı denemez bile. Çünkü özgür olamayacağına inanmaktadır.

Buradaki sihirli kelime “inanmak”.

Neye inanırsanız, o sizin gerçeğiniz olur!

Son olarak yine Hannah Arendt’in “Devrim Üzerine” adlı kitabından bir söz ile sevgilerimi yolluyorum.

“Mutsuzlar”, yeryüzünün gücüdür”.
 
 
Feray Orman
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan