Yıldız Tozu

Senaryoda Aşk

14 Aralık 2022

Yazı: Senaryoda Aşk | Yazan: Sıla Malik

Gecenin karanlığında dolunay aydınlatıyordu evin salonunu. Güzel bir bahar gecesiydi. Ilık rüzgâr tatlı tatlı oynatıyordu perdeyi.

Yorgun argın işten gelen çift koltuklara yayılmış, akıp giden filme odaklanmışlardı. Rutin alışkanlıkları olmuştu bu. Koltuğa yayılıp film izlemek. İşten dönünce yemek yapmak veya dışarıdan söylemek. Karmaşık hayatın içinde kendi kaostan uzak dünyalarını yaratmışlardı.

Adamın dikkatini çekti filmdeki aşkın tanımı. Heyecan verici, sıra dışı ve olağanüstüydü oradaki. Yağmurda romantik danslar vardı, gece yarısı küslüğe dayanamayıp birbirine koşmalar vardı. Tesadüf olarak görülen bir sürü karşılaşma, büyülü günbatımlarında uzun uzun bakışmalar vardı.

Kendi ilişkisini sorguladı. Ne çiçekli sabahlar vardı sık sık yaşanan ne de güzel randevu akşamları. Uzun zamandır özenerek bir şeyler yapmamışlardı. Ekranda gördüğü aşka özendi. Fakat bu özeniş gerçek olmasının ne kadar zor olacağının farkındalığında gerçekleşmişti.

Kadına döndü, gözlerini ekrana kilitlemişti, saçını dağınık bir topuz yapmıştı. Ona sorsalar ev paspallığı haliydi bu. Fakat adam için gördüğü en güzel manzara olabilirdi. Hayranlıkla veya fazlaca romantik bir noktadan söylemiyordu bunu.

Düşündü, kaç halini görmüştü kadının şimdiye kadar? Saçları uykuda dağılmış, sıcaktan terleyip bunalmış, yorgunluktan yüzü solmuş, hastalıktan kafasını kaldıramayacak kadar bitkin, en büyük kasırgayı çıkaracak kadar sinirli, ağlamaktan bitap, sevinçten dört köşe. Diz izi yapmış eşofman ve bol bir tişörtle de görmüştü, alabildiğine şık giyinmiş şekilde de. Her halini görmüştü neredeyse.

Filmle kıyaslama yaptı kendince. Kadın onu kaç sabah uykuda salyası akmış haliyle görmüştü, hala yanındaydı. Sarhoş olup dağıttığı gece, kusarken yanında yine bu kadın vardı. Tiksinmenin t’sini görmemişti yüzünde.

Hangisiydi aşk? İncecik bel ya da kaslı vücut muydu? Cafcaflı sözler miydi?

Konuşmak istedi ancak filmi bitirmesini bekledi kadının. Dikkatini dağıtmanın anlamı yoktu. Film bittiğinde birer kahve yaptı ikisine.

“Balkonda içsek ya kahveleri?” dedi kadın bir hevesle. İmkanı olsa balkonda geçirirdi tüm vaktini. Hevesli haline gülümsedi adam.

“Ne düşünüyordun filmi izlerken? Dikkatin dağınıktı.” Adam şaşırmadı buna, fark ederdi o çünkü. Fark etmez denilen her şeyi fark ederdi. Bir nefes aldı. Düşüncelerini sıraya koymaya çalıştı.

“Filmdeki aşkı düşündüm, bizim aramızdaki aşkı. Oradaki mükemmellik ilişti gözüme. Efsanevi ama sıradan olan aşk. Sorguladım ister istemez. Aşk öyle göründüğü gibiyse bizim gerçek hayatta yaşadığımız şey ne?”

Kadın mutlak bir dikkatle dinledi sevdiği adamı. Cümlesinin sonunda gülümsedi hafifçe. Hiç anlatmadığını fark ettiği bir şeyi anlatacaktı adama.

“Seni ne zaman sevdiğimi, daha doğrusu ilk ne zaman sevmeye başladığımı hiç konuştuk mu?” Hayır anlamında başını salladı adam.

“Öyleyse dinle bakalım. İlk tanıştığımız zamanı hatırlıyor musun? Şu iş yemeği için bir araya geldiğimiz zaman değil ama. Ben işe ilk başladığımda, ofistekilerle tanıştığım o ilk günü soruyorum.

Ben o gün sevdim seni. İlk görüşte hem de. Mantığım bana bağırıyordu saçmalık bu diye. Adını öğrendim tanıttın kendini, tamam.

Ama kimsin, nesin? Kimlerdensin? Hayatında biri var mı? Hiçbir şey bilmediğim halde gönlüm çoktan tanımıştı seni.

Kötü bir insan olamazdın, çok güzel gülüyordun. Uzun bir süre ben seni tanımadan sevdim. Ofis içinde denk geldiğimiz kısacık anlar olurdu. Yemekhanede görürdüm mesela, o zaman değme keyfime. Birimler arası neden bu kadar uzak diye az dert yanmadım bizimkilere.

Hani biliyorum yani, benimle ilgili hiçbir düşüncen yok. Tanımıyorsun ki olsun.

Sonra filmdeki gibi bir şey oldu. Sen benim en yakın arkadaşımla aynı apartmanda oturuyor çıktın. Tabii benim yaşadığım sevinci bir bilsen, çok gülersin eminim.”

“İlk günden diyorsun, fazla iddialı değil mi bu? Yani bir sohbet gerekir insanı tanımak için. Hiç de düşündüğün gibi biri çıkmayabilirdim de sonuçta.”

“E biliyorum. Sıkıntı da oydu ya zaten en başında. Aklıma bin çeşit soru geliyor, birini bile soramıyorum sana. Çok korkmuştum aynı dünya görüşüne sahip değilsek diye. Ama gel de anlat gönlüne derdi.”

“Ben yemekte, sohbet ettiğimizde etkilenmiştim senden. Hatta bana bakmaz bile demiştim. Hiç de benden etkilenmiş gibi değildin, hatırlıyorum da gayet sakin, herkese hakimdin o gece.”

“Belli eder miyim hiç! Seni tanımam için bir fırsattı orası. Tamam bir anda hoşlanmış olabilirdim ancak konuşup nasıl biri olduğunu anlamdan da devam edemezdim ki. Gördün mü bizim hikayemizden de film çıkabilir. Fazla özenli olmasa bile hem de.”

Kadın omzunu silkerek arkasına yaslandı. Çenesini dizlerine dayamış gökyüzünü izliyordu. O zamanki halini düşündü. Ne belirsiz ne sancılı dönemdi o. Şimdi hepsini iyi ki yaşamışım diyordu.

Bu sefer adam konuşmaya başladı.

“Biliyor musun ben sana aşık olduğumu nasıl anladım? Kahvaltı ederdim, senin ne yediğin sorusu düşerdi aklıma. Yol tek başıma sıkıcıydı, sen yanımda oturuyor olsan ne güzel olurdu. İş yerinde gördüğümde rahatça yanına gelsem, ne güzel sohbet ederdik.

Hayatın tüm minik, gündelik anlarında sen belirdin zihnimde. Tek bir kişiydim ancak iki kişilik yaşıyordum sanki hayatımı.

İlk görüşte çarpılmadım belki ama yavaş yavaş kazıdım hayatıma. Derin ve sessiz bir bağ ile kabullendim seni.”

“İnan bana sevgilim, senaryoya bağlı geçici birkaç gösteriden ibaret zannedilen aşkı, bir gün bile aramadım senin yanında. Benim için senin yanında olabilmek vardı bir tek. Benim için bu aşkın gişesi milyonlara denk.”
 
 
Sıla Malik
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

1 Comment

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 14 Aralık 2022 at 10:32

    Çok beğendim. Koca bir kitapta anlatılabilecek tüm duyguları anlatıyor hikâye. Güzel yüreğine sağlık.
     
    Bir kez daha bu kadar güzel bir birliktelik yaşadığımı hatırlattı bana.
     
    Sevgiler

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan