Çocukluk Bizde Kalsın

Temiz Hava Bol Oyun

15 Şubat 2024

Yazı: Temiz Hava, Bol Oyun | Yazan: Funda Yıldız Çağlar

Eğitim ve oyunu farklı sananlar her iki etkinliği de tanımıyorlar demektir.

Marshall Le Luhan

 
Çocukluk… Birçok insan için huzurun ve özlemin tanımı. Şairin dediği gibi gönlümüzün kaygılardan azade olduğu, karnımızı oyunla doyurduğumuz günler. Ya da ne kadar oynamış olsak da doymak bilmediğimiz için ertesi günün hayalini kurarak, üstümüz başımız kir içinde eve dönüp annemizin tehditkâr bakışları altında banyoya yollandığımız saatler. Benimkinin üzerinden çok vakit geçti. Dünya değişti, bambaşka bir yer oldu, hızla değişmeye de devam ediyor. Bu yeni dünyada düzen bizi sürekli bir yerlere yetişmeye, yeniliklere ayak uydurmaya zorluyor. Bazen çok bunalıyor, eski günlere çocukluğumuza güzelleme yaparken buluyoruz kendimizi.

Çocukluk sık sık sohbetlerimize de konu oluyor. Yakın zamanda, bir arkadaşım “Bu çağda çocuk olmak ister miydiniz?” sorusunu attı ortaya durup dururken. Herkes çocukluğunu tarih öncesi bir zamanmış gibi hatırladı, üzerine uzun uzun düşündü. Çocuklukları farklı şehirlerde, farklı yıllarda, farklı ailelerde geçmiş beş altı kişi aynı cevabı verdi: “Hayır!”

Yalnız kaldığımda bu konu kafamı kurcalamaya devam etti. Çocukluğumuzu özlediğimiz halde bu zamanda çocuk olma fikri neden bizi tedirgin ediyor diye düşünmeye devam ettim. Sanırım bunun nedeni dünya ne kadar değişirse değişsin bazı kavramların değişmiyor olması. En azından benim vardığım sonuç bu. Zamanın, dünyanın, hatta çocukların değiştiğini düşünüyoruz ama içten içe biliyoruz ki çocukluk denilen kavram ve o dönemin ihtiyaçları kendini korumaya devam ediyor. Ebeveynler ve öğretmenler olarak bazen bunu fark edip garip bir suçluluk hissediyoruz. Çok kısa sürse de onlara fazla yüklendiğimiz duygusunu yaşıyoruz. Sonra hemen bu düşüncelerden sıyrılıp yine onların iyiliği için yaptığımız programları uygulamaya devam ediyoruz.

Ülkemizde “Kirlenmek güzeldir!” sloganı ile yapılan reklamların “Free the Kids” adı ile yayınlanan bir benzerini bundan birkaç yıl önce çok etkilenerek hatta gözlerim dolarak izlemiştim.

Reklam filmi “Etrafınız, aşmanızın imkânsız olduğu duvarlarla çevriliyken, birden kapıları açtıklarını ve sizi dışarı gönderdiklerini, yüzünüzde güneşi hissettiğinizi hayal edin” diye başlıyordu ve devamında uzun süredir hapishanede kalan mahkûmlarla yapılan röportajlara yer veriliyordu. Mahkûmlara, gün içerisinde havalandırmaya çıktıklarında ne hissettikleri ve bu hakkın ellerinden alınması ya da dışarıda serbest geçirdikleri zamanın kısaltılması durumunda ne hissedecekleri soruluyordu. Sorulara cevap veren tutsaklar, bu zaman dilimlerinin kendileri için her şey demek olduğunu söyleyip, bu haklarının ellerinden alınması durumunda çok mutsuz olacaklarını ve gerginlik yaşayabileceklerini hatta bunun işkenceyle aynı anlama gelebileceğini ifade ediyorlardı. Yine aynı kişiler, “Sizce kimler dışarıda günde bir saatten az zaman geçiriyor olabilir?” sorusu sorulduğunda cevap vermekte zorlanıyordu. Böyle bir grubun var olabileceği akıllarına bile gelmemişti belli ki. Bu grubun çocuklar olduğunu duyduklarında inanmakta güçlük çektiklerini anımsıyorum. Bunu duyduklarında yaşadıkları şok yüzlerinden okunuyordu.

Bu reklam filmi ülkemizde çekilmediğine göre belli ki günümüzde dünyanın birçok yerinde çocukların yaşadığı sorunlar benzer.

Baş etmek zorunda kaldıkları yoğun müfredatlar, serbest oyunu ve açık havada geçirilen zamanı kayıp olarak gören başarı odaklı yetişkinler… Gidilmesi gereken aktiviteler, okunması gereken kitaplar, tamamlanması gereken ödevler, yerine getirilmesi gereken sorumluluklar. Biliyorum, yazılı ifadede aynı kelimeyi arka arkaya kullanmak rahatsız edici. Ama işte böyle, çocuklar da çocukluklarını aynı rahatsız edici tekrarlarla, bunaltıcı gerekliliklerle yaşıyor. Çocuklar her geçen gün duvarların arasına biraz daha sıkışıyor, bunalıyor, bundan kaynaklanan mutsuz bir yetişkinliğe doğru ilerliyor.

Yakın zamanda okuduğum, “Einstein Hafıza Kartları Kullanmazdı” isimli kitapta yer alan, Minnesota Üniversitesi’nden Dr. Anthony Pellegrini’nin bir çalışması da buna işaret etmekte. Pellegrini’ye göre, okul çağındaki çocuklara oyun araları vermek, düşünmeyi kapsayan okul görevlerinde dikkat seviyelerinin üst düzeye çıkmasını sağlarken, okulların ve ailelerin çocukların her anını doldurmaları, oyun fırsatlarını azaltmaları çocuklara zarar veriyor. Yine aynı kitapta, “oyun yetersizliğinin” çocuklarda depresyona ve düşmanlığa neden olabileceğine, açık havada oynanan yeterli serbest oyunun ise yaratıcılık ve problem çözme becerilerini geliştirdiğine değiniliyor.

Sonuç olarak çocukların öğrendiklerini özümsemek, duygusal deneyimlerini geliştirmek ve eğlenmek için molaya ve oyuna ihtiyaçları var.

Zekânın, duvarların dışında gerçekleşen serbest oyunlardan beslendiğini kanıtlayan ne kadar çok araştırma okursak okuyalım asıl önemli olanın sadece daha çok çalışmak, akademik konularda başarı elde etmek olduğu fikrinden kurtulmakta içten içe zorlanıyoruz. Oysa açık havada serbest oyun için ayrılan zaman çocukların fiziksel, duygusal ve akademik başarıları için yapılacak en değerli yatırım.

Biliyorum, yaşadığımız şartlarda özellikle büyük şehirlerde bunu sağlamak çok zor. Belki de bunun da en büyük gerekliliklerden biri olduğuna kendimizi ikna etmeli, çocuklarımızın hayatını kurgularken dışarıda zaman geçirecekleri serbest zamanları da planlamamızın içine katmalıyız. Biz yetişkinler için gerekli olmayan her şey zaman kaybı olduğuna göre sanırım en doğrusu bir an önce bu maddeyi de yapılacaklar listemizin içine yerleştirmek. Küçük dokunuşlarla çocuklarımızın hayatını güzelleştirmenin çok da zor olmadığına inanıyorum. Açık havada kısa bir yürüyüş, yağmurda ıslanmak, bir bitkiyi incelemek onların hayatında yepyeni bir pencere açabilir. Siz ne dersiniz?
 
 
Funda Yıldız Çağlar
 

Kaynakça

  1. (Kolektif, 2017), Einstein Hafıza Kartları Kullanmazdı
  2. Free the Kids-Dirt is Good- https://www.youtube.com/watch?v=8Q2WnCkBTw0

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Funda Alp 15 Şubat 2024 at 17:37

    Gerekenler listemiz olmadan hareket edemediğimize göre en doğrusu listeye dahil etmek. Tebrik ederim Funda Hocam.

    • Yanıtla Funda Yıldız Çağlar 19 Mart 2024 at 14:23

      Çok teşekkür ederim.

  • Yanıtla Berfu AA 15 Şubat 2024 at 23:43

    Duygudan duyguya taşıyan bu düşünce yazısını okurken “hem anne hem öğretmen olarak yaşadığım o garip suçluluk” duygusunu da hatırladım tekrar… böyle hatırlatmalara hep ihtiyacımız olacak… kalemine sağlık Funda Öğretmenim

  • Yanıtla Funda Yıldız Çağlar 19 Mart 2024 at 14:23

    Çok teşekkür ederim Berfu Hocam.

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan