Sessizlik Öyküleri

Yeniden Sessizlik

6 Ocak 2022

Öykü: Yeniden Sessizlik | Yazan: Hakan Özbek

“Biraz geç kalabilirim.”

Nerede kalmıştık? Çok da önemi yok aslında. Sadece konuşuyoruz, seninle ben. Düşünüyorum da, sadece gitmek var aklımda. Söylemiştim sana hatırlarsan, bu şehir beni boğuyor, diye. Üstelik sadece bu şehir değil, her şehir beni boğabilir gibi geliyor bana. Sanırım şehirlerden nefret ediyorum. Belki de sadece insanlardan. Bir şehri, “şehir” yapan insanlar değil midir? Onların yarattığı kültür, onların anlattığı masallar, onların ön yargıları… Hatta yapıları.

Kendi şehrimizi kursak güzel olmaz mı sence? Mesela bir tarafta benim, diğer tarafta senin evin. Bu kadar işte. Arada komşuculuk oynarız mesela. Ben sana benim ürettiklerimden veririm, sen de bana seninkilerden. Burada da aynısını yapmıyor muyuz? Paramızı veriyoruz üretemediklerimiz için, karşılığında gerekli gereksiz şeylerle dolduruyoruz yaşamlarımızı.

“Hâlâ cin içmeyi seviyor musun sevgili dostum?”

Balkan ülkelerinin gelişmemişlikleri bana neden cazip geliyor? Mesela Kusturica’nın Život je čudo’sundaki kasaba, mesela Spahić’in Hansen’in Evlatları’ndaki Avrupa’nın son cüzzam hastanesi, Penkov’un Batının Doğusu’ndaki küçük sınır kasabası… Haritalarda bile gözüm önce sınırdaki kentleri arıyor. Pek çoğunu hiç göremeyecek olmak ne üzücü. Halbuki insanın dolaşma özgürlüğü olmalı değil mi? Sınırlar, pasaportlar, para birimleri… Hayat çok karışık geliyor bana. Sahi neden böyle?

Kentlerimizin kültürünü neden ancak koruma altına aldığımız alanlarda muhafaza etmeye çalışıyoruz? Nereye gidersem gideyim, insanların gıcır yeni evler için terk ettikleri evlerde yaşamayı hayâl ediyorum. O dar sokaklarda gezmek, evlerin avluları, köşeleri tutan yıllanmış ağaçlar ne kadar da kendi hâlinde estetik, öyle değil mi? Bir de her yere ot gibi yayılan tek tip yapılara bak. İnsanın midesini bulandırıyorlar. Yine de hepimiz o ucubelere sahip olmanın hayalini kuruyoruz. Başka şansımız yokmuş gibi. Sence başka bir şansımız yok mu?

“Şişeyi kafama dikebilir miyim, miden bulanır mı?”

Puro içmeyi sevmeyen var mı? Dünyanın en keyifli şeyi olabilir. Sadece dumanını izlemek bile pek çok şeyden daha güzel. Karanlık bir odada oturmak istiyorum. Işığı pek az severim, biliyorsun. Beni yoruyor. Sen ne düşünürsün bilmiyorum ama bazen elektrikler gitse, tüm şehir karanlığa bürünse diye bekliyorum. Artık eskisi kadar sık olmuyor böyle şeyler, farkındayım. Olduğunda içim rahatlıyor, gönül rahatlığıyla uyuyorum. Dünya yeteri kadar aydınlık olsa yetmez miydi bize? Işık uzaktan çok güzel görünüyor, yakındansa bok gibi.

Yola çıktığımda durmak istemiyorum. Yolda olmak çok güzel hissettiriyor. Bir yere varmaktan korkuyorum. İtiraf edeyim, bir yere ulaştığımda gerçeklerin hayâllerimdeki kadar güzel olmama ihtimali beni ürkütüyor. Güzel bir kıyıda yeterince vakit geçirmek, ardından bir dağ yoluna doğru ilerlemek müthiş bir his. Sonra başkaları geliyor, onların başka akılları, başka planları… Emeklilik ne olacak, hep böyle mi yaşayacaksın, çocuk istemiyor musun?

“Evde hiç kağıt havlu yok mu?”

Yeniden oturalım seninle. Tekrar tekrar aynı şeylerden bahsedelim. Aynı şeyleri deneyerek farklı sonuçlar bekleyelim. Hayâl kırıklığına uğramak beni canlı tutuyor. Ben hayal etmeyi seviyorum, gerçekleşme ihtimalini. Ya olursa kısmını? Olmazını, mantıklısını pek düşünmüyorum. Hayat bu ya, bir karavana kitap doldurup yola çıkacağım bir gün belki. Satmazsa ne olur ki? En fazla oturur okuruz.
 
 
Hakan Özbek
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

2 YORUMLAR

  • Yanıtla Mert Divan 7 Ocak 2022 at 08:15

    Yazdığın tüm kelimelere sarılası geliyor insanın, öyle bir ruh haline soktu beni…

    • Yanıtla Hakan Özbek 20 Ocak 2022 at 19:42

      O zaman bir cin içeriz✌️

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan