Köşe Yazıları

Azıcık Dur, Kalbini Dinle

10 Ekim 2017

Her pazartesi, yeni bir hafta ve koşturmaca başlıyor. “Salı sallandı, çarşambayı sel aldı” modunda günler birbirini kovalıyor. Sabahın erken saatlerinde, tam da çay demini almışken gitme vakti geliyor. Evden çıkana kadar olan kısım, acıklı bir film kıvamında olsa da sonrası göz açıp kapayıncaya kadar bitiyor. Yani diyeceğim şu ki ömür su gibi geçiyor!

Yaşamın getirdikleri bizi kıskaca alıyor. İnsanoğlu işte! Arada bir de olsa silkeleniyor ve etrafa bakıyor. Şanslı olanlar kendi içine bakmayı da hatırlıyor. Bak bakalım içine, iyi bak! Aç, aç kalbini, ne buldun? Sevgi mi? Nefret mi? Kin mi? Kalbin pişmanlıklarla mı dolu yoksa? Hayal kırıklıkları yaşayıp, paramparça mı olmuş? Güvendiğin dağlara karlar mı yağmış?

“Sen hep benim kalbimdesin” dediklerin hala orada mı? Yerli yerinde duruyorlar mı? Yoksa çoktan gözünden de, gönlünden de düştüler mi? Kalbine kaç dost sığdırmışsın? Yıllar geçtikten sonra kaçını orada tutmaya layık görmüşsün? Kalbinden sildiklerini, fikrinden de silebildin mi?

Günün birinde bir dost sohbetinde şu cümleler geçmişti:

“Yıllar kalbimde basamaklar oluşturdu sanki… İlk basamaktan başlıyor herkes, adım adım yukarıya çıkıyor. Öyle şeyler oluyor ki bir bakıyorum en üst basamaktan aşağıya yuvarlanmış birisi”.

Bu cümlelerin içinde aslında ne çok şey var! Öncelikle hayal kırıklığı ve hüzün var gibi görünse de yıllar bu konuda yara bandı gibi. En büyük yaralar bile kapanıyor ve tekrar insan insana güveniyor. İşte tam da bu noktada kalbimiz artık bir terazi gibi çalışmaya başlıyor. Tartıyor, ölçüyor… Yüreğine ağır gelenleri olduğu yerde bırakıyor. Bırakıyor ki gönlüne yük etmesinler.

İyi dostlar biriktiren herkesten zengin olur derler, doğru söylerler. Hayatımıza anlam katan, renk katan, üzüntülerimizi bölen, mutluluğumuzu katlayan, en zor anda çıkagelen, mesafe tanımayan, niceleri var. İşte bu güzel insanlar, kalbimizin en üstünde hak ettikleri yerde öylece dursunlar, varlıkları ile üşüyen ruhumuzu ısıtsınlar. Sağ olsunlar, var olsunlar. Azalmasın, çoğalsınlar.

Ayça Karauz

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

1 Comment

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 10 Ekim 2017 at 18:49

    Yalnız geldik, yalnız gidiyoruz, öyle değil mi Ayça… Bir süredir inançlarım zaten sarsıntıdaydı, yazın da üstüne tuz biber ekti 😉 Arkadaşından yaptığın alıntıya da bayıldım bu arada canım…

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan