Satır Arası

Sadeleşelim

1 Şubat 2019

Sadeleşelim
Yaşamımızın çizgisini belirlerken, içinde yaşadığımız toplumu ve yakın çevremizi baz alıyoruz ister istemez. Ciddi bir tüketim çağında ve tüketim toplumunda yaşadığımız aşikar olduğundan, bizler de hızla tüketiyoruz ve sade bir yaşama hoşçakal diyoruz. Sürekli küçük-büyük bir çok şeye sahip olmak arzusundayız ve alıyoruz. Evet, tabii ki tüm sosyo-ekonomik çevreler aynı miktarda alamıyor ama herkes alabileceğinin en üst limitini zorluyor ki az kazanan da sıkıntı da iyi kazanan da.

Almaya giderken sığındığımız cümle “……… ya ihtiyacım var.”

İstek mi, İhtiyaç mı?

Sığındığımız “ihtiyacım var” sözünü gerçekten düşününce, aldığımız her şey gerçekten ihtiyaç mı? İnsanların ihtiyaçları sınırlıdır ama talep ve istekleri sonsuz. Sahip olduğumuz her şeyi, ihtiyacımız olduğu için almıştık, ama dikkat edip de hayatımıza samimi bir şekilde bakarsak, olmasa da rahat ve normal yaşayacağımız, hayatımıza katkısı pek olmayan ne kadar çok şeyimiz var!!!

O halde kendimize bir soralım: Neden Alıyorum?

Aldığımız her şeyin, ihtiyacımız olmadığını bu sorunun üzerinde düşününce, net bir şekilde görebiliyoruz ama yapılan ürün reklamları ve içinde bulunduğumuz ortamın tavrı bizi sahip olmaya itiyor.

Görünce özeniyoruz ve alıyoruz. Bazen belli bir zümre içinde yer almanın belli şeylere sahip olmaktan geçtiğini düşünüyoruz. Bazen de yetenek ve yetkinliklerimizi yetersiz görüyoruz ve sahip olduklarımızla bunun dışarıdan fark edilmediğini sanıyoruz. Kısaca mutlu hissetmek için alıyoruz.

Ama sonuç mutluluk değil, doyumsuzluk. Bunun sonucu da mutsuzluk oluyor ne yazık ki. Almak almayı tetikliyor, sadelikten uzaklaşıyoruz, hayat kalabalıklaştıkça karmaşıklaşıyor, maddelere bağımlı hale geliyoruz. Yani eşya ya da cihazların esiri oluyoruz. Farkında olmadan özgürlüğümüzü kaybediyoruz.

Geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz duayen fotoğraf sanatçısı Ara Güler, “En iyi makine en iyi fotoğrafı çekseydi, en iyi daktiloya sahip olan da en iyi romanı yazardı,” diyerek sahip olunanın kişiye bir değer katmadığını zarif bir şekilde topluma duyurmuştur.

En iyisi gibi algılanmak için satın aldıkça, benliğimizi kaybediyoruz. Bizi biz yapanın cihazlar olduğunu sanıyoruz.

Sadeleşelim

Birçok bilim adamına göre, gerçek sade yaşam ancak doğayla iç içeyken yaşanabilir, şehir hayatında sadelik çok çok zordur. Ama hayatın mümkün olan en sade ve az halidir bizi mutlu edecek olan.

Fazlalıkları atalım hayatımızdan, kullanmadığımız eşyaları evimizden çıkaralım, belki birgün lazım olur diye, yeni yeni eşyalar, cihazlar almaktan vazgeçelim. Sadece maddi eşyaları değil, telefonumuzda birikmiş gereksiz fotoğrafları, mailboxımızı çöplük haline dönüştürmüş gereksiz mesajları yani hayatımızı karmaşıklaştıran her şeyi çıkaralım hayatımızdan.

Bir günde olmaz ama bir yerden başlayalım; biriktirmeyelim, sadeleşelim, rahatlayalım, özgürleşelim, kendimizi bulup kendi salt yetenek ve yetkinliklerimizi fark edelim.

Hayatın çok daha keyifli olacağını göreceğimizden eminim.

 
 
Not: Sitemiz yazarlarından Didem Çelebi Özkan’ın Kim Alışverişkolik? Ben Mi? Yok Canım. yazısı da ilginizi çekebilir diye linki buraya iliştirdim 😉

 
Nalan Erpolat

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 1 Şubat 2019 at 15:16

    Sahip olmayı mutluluk sandığım bir dönemden geçmiş biri olarak yazına bayıldım. Tam da dediğin gibi aslında tüm bu alınanlar insanın ayaklarına pranga, sırtına yük.
     
    Üstat Can Yücel’in dediği gibi;

    ”…
    Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
    Paldır küldür yürüyebileceksin.
    İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
    Gökyüzünü sahipleneceksin,
    güneşi, ayı, yıldızları…
    Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
    ‘O benim,’ diyeceksin.
    Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin…
    Mesela gökkuşağı senin olacak.
    İlle de bir şeye ait olacaksan,
    renklere ait olacaksın.
    Mesela turuncuya
    ya da pembeye
    ya da cennete ait olacaksın.
    Çok sahiplenmeden,
    çok ait olmadan yaşayacaksın.
    …”

    • Yanıtla Nalan Erpolat 1 Şubat 2019 at 18:57

      Daha önceden bildiğim bu şiiri tamamen unutmuşum Didemcim. Çok güzel, tam yerinde, müthiş bir tamamlama, teşekkürler 💗🌸😘

  • Yanıtla Ahu Kınay Zabun 2 Şubat 2019 at 01:19

    Her kelimesine katılıyorum, harika bir konu 👍
     
    Ben dolaplarımı boşalttimmmm.
    Hadi sıra sizde ❤

    • Yanıtla Nalan Erpolat 2 Şubat 2019 at 23:59

      Teşekkürler… 😀😍

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan