Sentez

Yara Bandı Tutmayanlar | Nazmiye’nin Kaybı

4 Aralık 2020

Öykü: Yara Bandı Tutmayanlar | 5 | Nazmiye'nin Kaybı | Yazan: Özge Can

 

İndeks

Birinci Bölüm: Türkan’ın Sahipliği
İkinci Bölüm: Derya’nın Ateşi
Üçüncü Bölüm: Nesrin’in Korkusu
Dördüncü Bölüm: Belgin’in Kelimeleri
Beşinci Bölüm: Nazmiye’nin Kaybı
Altıncı Bölüm: Maktul
Yedinci Bölüm: Melike’nin Yangınları
Sekizinci Bölüm: Müjgân’ın Tenhalığı

 

Beşinci Bölüm | Nazmiye’nin Kaybı

 
“Vilayete gideceğim kızım, dolaptan eşarbımı çıkart.”

“Ne yapacağız orada? Ona göre hazırlık yapayım ben de Nazmiye Hanım.”

“Mektup atacağız Hikmet’e.”

“Peki. Siz ilacınızı alın da yolda yorulmayın. Ben de hazırlıkları yapayım.”

Yanındaki berjere kendini bıraktı Nazmiye. Pencereden yana dönüp elindeki kâğıdı salladı. Yanağında yırtık oluşturan gülümseme ile bahçeye bakmaya devam ederek seslendi yeniden:

“Mevsim geçiyor. Bak çocuklar gazellerin arasında nasıl da mutlu oynuyorlar. Havuzu boşaltalım artık. Gazelleri de havuza süpürelim. Havuz boş kalmasın. Sevmiyorum çıplak görmeyi.”

“Tamam Nazmiye Hanım. Siz şu ilacınızı için. Ben bahçıvana söylerim.”

Kapıdan ellili yaşlarında, başının yan tarafındaki saçlarını üsttedeki açılmış kısmı örtecek şekilde taramış bir adam girdi. Lastikli pantolon askılarını elleriyle şaklatarak, tok sesiyle arz-ı endam etti odaya.

“Nasılsın Nazmiye Teyze?”

“Teyze ne demek? Laubali laubali. Hanım diyeceksin evladım, kaç kere anlattım sana.”

“Tabii ki Nazmiye Hanım. Affedersiniz. Bir arzunuz var mıydı?”

“Süs havuzunun suyunu boşalt! Gazelleri de havuza toplat! Boş kalmasın, sevmiyorum. Arabayı da hazırlat! Vilayete gideceğim.”

“Derhal Hanımefendi!”

Topuklarını birbirine vurarak, sesten Nazmiye’nin yerinden sıçramasına aldırmadan tornistan çıktı odadan.

“Laubali bu herif, değiştiremedik bir türlü” diyerek dilini damağında şaklattı Nazmiye.

Etajerin üzerindeki pembe dosyaya birkaç not alan hemşire, Nazmiye’nin üzeri benlerle kaplanmış, damarları kabarmış ellerini avucuna alıp, yatağına oturttu.

“Yoruldunuz hanımım. Siz biraz dinlenin, araba hazır olunca çıkarsınız.”

On beş yıldır bu odanın içindeydi Nazmiye. Hemşireler değişti, doktorlar değişti, hastalar değişti. Fakat ne Nazmiye değişti ne de vilayete gidip mektup atma isteği.

Yüzüne sinen hüznün sarılığında; yeşil gözleri arada pırıltılanır, arada sulanırdı. Dalgalı denize dönerdi bazen, bazen de sığ sularda kalırdı. Yitip gidenleri hatırlamıyor oluşu belki hayatın dolaylı yoldan katlanma gösterisiydi belki de sarılamayacak yaralarına kalkandı.

Kimsesizdi artık. Son ziyaretçisinin üzerinden dokuz ay geçmişti. Giderken adres ve telefon numarasını bırakıp şehir dışında olacağını bildirmiş, “İhtiyaç olursa” demişti. İhtiyaç olmamıştı hiç. Rutini bozulmasın diye, ziyaretçiye en çok benzeyen hastabakıcı; birkaç üst baş ve saç değişikliği ile odasına uğrardı mutlaka. Tek farkı görevi yerine getirmiş olmanın güveniyle topuklarını birbirine vurmasıydı. O da bu kimsesizlikte emir eri vurgusuyla kim oluyordu.

Kaybolanlar listesine yazılacaktı Nazmiye. Kaybolmayı seçenlerden. Belleklerini kendileri silmeyi seçenlerden. Acıyla baş etme yollarından kaçanlardan. Böylesi daha yaşanılır kılıyordu hayatı; seçerek unutmak!

Nazmiye ne unuttuğunun ne de unutulduğunun farkında; etajer üzerine gün dönümlerinde yenisi eklenen teksir kâğıda aynı cümleleri işliyordu incelikli el yazısıyla:

“Sevgili oğlum Hikmet,

Kara gözlerin burnumda tütüyor evladım. Öyle özledim ki kokunu. Kıvırcık saçlarının arasına burnumu dayayıp, göğsüme güzel yüzünü dayamayı nasıl özledim bilemezsin. Biliyorum sen de beni özlüyorsun. Halan yazmıştı son mektubunda. Evimizi özlüyormuşsun. Tahta atını, portakal ağaçlarını, güneşli günleri. Cedi ile Zigor’u. Limonlu kekimin tarifini istemiş halan. Onu da özlüyormuşsun. Benim gibi yapamaz ama olsun. Bir de halan beni suçladığını yazmış Hikmet. Kara kuzum, ben seni bırakmadım. Halanla baban, seni yanlarına alıp beriki semtten yeni ev bakacağız diye gittiler. Bekledim ben de. Gelmediniz geri. Bekçi Salih’e sordurttum. Yoklar dedi. Ben bekledim yine de. Mevsimlerce bekledim. Ne gelen oldu ne de haber eden. Sen merak etme oğlum. Bulacağım seni. Bulup, kokunu çekeceğim yeniden içime. Sen hiç merak etme oğlum. Annen sağ iken sana ev de benim, memleket de. Cedi ile Zigor’un da selamı var sana. Hasretle kucaklıyorum.

Selametle oğlum.

Annen Nazmiye.”

Düşün gerçeğe karıştığı bu satırları yazıp ne bir adres yazardı Nazmiye ne de soyadı.

Hikmet’in kim olduğunu hiç öğrenemediler. Gelip giden ziyaretçinin uzak akraba bir kuzen olduğu biliniyordu sadece.

Nazmiye kayıp hafızasının içind,e kayıp hayatının izlerini saklayarak yeni hayat yazmıştı kendine.

Herkesin kaybolmasını istediği anılara selam ederek.
 
 
Özge Can
 
 

***

Nazmiye’nin Kaybı, Özge Can’ın “Yara Bandı Tutmayanlar” öykü dizisinin beşinci hikayesi idi.
 
Yara Bandı Tutmayanlar öykü dizisi, yeni hikayeler ile devam edecek.

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

6 YORUMLAR

  • Yanıtla Emine Aykol 7 Aralık 2020 at 00:20

    Yazdığınız tüm “Yara Bandı Tutmayanlar” hikayelerinizi beğeniyle okudum. Her biri ayrı acıları anlatıyor ve öyle tanıdık geliyor ki… Bu acıların yaşanmış gerçeklerden alıntı olduğunu düşünüyorum.
     
    Ellerinize sağlık.

    • Yanıtla Özge Can 7 Aralık 2020 at 09:50

      Teşekkür ederim Emine Hanım. Isimler değişiyor, mekânlar değişiyor fakat hissedilen duygular değişmiyor. Hissin gerçekliğinde buluşuyoruz.
       
      Sevgimle 💙

  • Yanıtla Burak Süalp 8 Aralık 2020 at 22:57

    Özge Can bu öykünü de keyifle okudum. Kalemine sağlık.

    • Yanıtla Özge Can 8 Aralık 2020 at 23:29

      Teşekkür ederim Burak, sevgiler 💙

  • Yanıtla Beril Erem 9 Aralık 2020 at 12:52

    Özgem yeni toparlandım da okuyabildim öykünü canım. Yara Bandı Tutmayanlar içinde sanırım beni en çok Nazmiye’nin hikayesi etkiledi. Öyküye direkt geri dönüşle başlaman çok akıllıca olmuş, çünkü hikayenin akışında, geçmiş zamandan şimdiki hastane odasına geçişi bir tülün ardından izler gibi izledim. Çok net anlaşılıyor ama keskin bir dönüşü yok. Bence gerçekten çok kaliteli bir kurgu bu.
     
    Kalemine sağlık güzel arkadaşım 💖

    • Yanıtla Özge Can 9 Aralık 2020 at 14:32

      Canım Berilim, öncelikle iyi olmana çok sevindim.
       
      Nazmiye, Yara Bandı Tutmayanlar dizisine karar verdiğimde zihnimde oluşan ilk karakterdi. Kurguyu oluşturup baş köşede bekletiyordum onu. Bazı karakterlere farklı yakınlık duyuyorum. Bu da o karakterlerimden biri. Beğenmene çok mutlu oldum, teşekkür ederim canım benim.
       
      Öpüyorum çok, sevgimle 💙

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan